Parça: Handel - Sarabande
• Nefeslerimin sıklaştığı saatlerdeyim,
Kimsenin bana ulaşamadığı.
Zira, ben bile kendimden uzaktayım artık.
Hangi hayalin kırıkları bu yüreğime batan, kestiremiyorum?
Öyle çoklar ki; ben birini seçip 'işte bu' diyemiyorum.
Bir bebek çığlığı var kulaklarımda.
Yüzümde bir babanın öfkeli tokatı.
Hangi annenin korkak merhameti avutur beni?
Bir yabancıya mı yaslanmalı sırtım?
Daha kaç dağın altında kalmalıyım?
Pişmedim mi hala?
Yeter! Korlamayın ateşimi.
Kim söndürür kalbi yetimleri?
Kimin gücü yeter?
Ne benim titrek ellerim,
Ne senin karanlık gözlerin.
Yetmiyoruz, yetemiyoruz.
Biz böyleyiz; doğuştan eksik.Kör Nota | Senfoni
Kalabalığı yarıp kendimi dışarı attığımda elimi göğsüme götürüp derin bir nefes aldım. Heyecandan mı korkudan mı bilmiyorum ama ellerim titriyordu. İçimden gelen saklama dürtüsüyle cebime yerleştirdim. Böyle daha iyiydi. Geldiğim yoldan hızlı adımlarla geri dönerken bir taraftan da kafamın içinde beliren mavi gözleri geri plana itmeye çalışıyordum.
Durağa geldiğimde banka oturup beklemeye başladım. Beş dakikalık bir bekleyişin ardından hâlâ otobüs geçmezken canımın sıkıntısından sigara yaktım. Birkaç nefes almışken ileriden sarı bir dolmuş göründü. Sessiz bir küfür fısıldarken izmariti çöpe atıp kaldırımın ucuna geldim. Dolmuşta birkaç koltuk doluydu. Ortalardan cam kenarına oturmuşken telefonum çaldı. Ekim arıyordu. Aramayı cevaplandırmadan önce üstteki saate ilişti gözüm: 23.40... Neredeyse geç kalıyordum yurda.
" Efendim. " dedim, başımı cama çevirip akıp giden yolu izlerken.
" Neredesin, Füsun? " dedi, biraz yüksek sesle. " Feyza Hanım, on beş dakikaya kadar burada olmazsan aileni arayacağını söyledi. "
Sinirle dişlerimi sıktım. " Ona yolda olduğumu söyle. On dakikaya oradayım. "
Telefonu kapattığımda yorgun düşerek başımı cama yasladım. Keman çalan o mahur görüntüsü, boş ve bir o kadar anlamlı bakan mavi gözleri, rahatlatıcı buğulu sesi, aklımın bir köşesinde devamlı tekrar ediyordu. Bu artan tekrarlarla doğru orantılı olarak kalbimin ritmi de artıyordu. Eğer, başımı saniyede altmış kez cama vurmamış olsaydım kalbimin sesine odaklanabilirdim. Filmlerdeki kadar duygusal bir ortam yaratamıyordum. Bir kere, camın yansımasından çaprazımda oturan, sigaradan sararmış post bıyıkları olan amcayı görüyordum.
Yurdun aşağısındaki yola geldiğimizde şoföre seslenip aşağıya indim. Saatime baktığımda daha beş dakikam vardı. Eğer keyfim yerinde olsaydı sırf Feyza Hanım'a inat yurda girmezdim. Yokuşu tırmanıp yurdun önüne geldim ve giriş camından dışarıyı izleyen Ekim'i fark ettim. Burnunu yaslamış, kollarını önünde bağlamış bakıyordu öyle. Onun görüş alanına girdiğimde toparlanıp kapıyı açtı. Bir şey diyecek gibi oldu sonra ne gördüyse artık suratımda vazgeçti. İçeri geçtiğimde Feyza Hanım'ın masasına yaklaştım.
" Neden bu saate kadar gelmedin? "
" Efendim, kapanma saatine daha on dakika var. "
" Olabilir, benim yarım saat önceden imza topladığımı bilmiyor musun? "
" Bu kurallara dahil mi? "
Ağzını açıp kapadı ama bir şey demedi çünkü haksızdı. Önündeki defteri kendime çekip adımın ve oda numaramın yazılı olduğu yere imzamı attım. Ve ellerim artık titremiyordu. " İyi geceler. " dedim, merdivenlere yönelmişken. Ekim'de arkamdan geliyordu. " Bir daha olmasın. " diye, bağırdı kadın arkamdan. Bir daha çok olacaktı. Hiçbir haksız otorite beni sindiremezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kör Nota | ✓
HumorGörme engelli, keman çalan Deniz ve yaşama gülümsemeyeleriyle tutunan Füsun'un hayatı. Mizah, arkadaşlık ve aşkın harmanlandığı gençlik hikayesi.