-------
"The Puppeter" adlı karakterin origin hikayesidir.Kaynak: BleedingHeartworks (Deviantart)
Çeviri: ICanTFoundAnyName
-------Jonathan Blake 25 Temmuz 1974 yılında Mary Blake (Hernandez) ve Christopher Blake'in oğlu olarak Yulee - Florida'da dünyaya geldi.
Çocukluğunun daha ilk yıllarında müzikallerin ve tiyatronun büyülü dünyalarına karşı büyük bir ilgi duymaya başlamıştı ve her iki ebevbeyni de onu bu konuda teşvik ediyordu. O da bu sırada bu takıntıyı beslemek için elinden geleni yapıyordu.
İnsanların oyunculuklarını gözleyebilmek adına gece geç saatlerde televizyon izlemek sıradan, günlük bir aktiviteye dönüşmüştü, bunun yanı sıra kasabadaki tiyatronun etrafında geçirebildiği kadar çok zaman geçiriyordu. Jonathan küçük erkek kardeşi ve üç küçük kız kardeşi sayesinde kısa sürede evin en büyük çocuğu olmuştu.
Ebevbeynlerinin ikisinin de geniş ailelerini geçindirebilmek adına iki işte birden çalışması sebebiyle Jonathan sık sık diğer gündelik işlerin sorumluluğuyla baş başa bırakılıyordu. Daha küçük yaşta ona kardeşlerine bakması öğretildi. Öyle ki bu durum onu kardeşleri için neredeyse bir ebevbeyn haline getirmişti. Yaşı ilerledikçe daha da yıpranmış ve bitkin görünüyordu fakat sınırlarını zorlayabildiği kadar zorluyordu, bu sayede ebevbeynleri orada değilken kardeşleriyle ilgilenebilirdi.
Gençliğinin ilk yılları lisenin günden güne yaklaşmasıyla bir son bulmuştu. Bir şeyler ona sanki hayatı boyunca bunu beklemiş gibi hissettiriyordu... Sürekli küçük kardeşlerine bakmaktan arkadaş edinme şansını pek yakalayamamıştı ve bu durumu kendi hayatına başlamak için yeni bir şans olarak görüyordu.
Lise birinci sınıftayken, dramaya karşı duyduğu ilgiyi daha ileri bir seviyeye taşımak ve elbette aynı ilgi alanını paylaşan başka insanlarla tarışabilmek için Tiyatro Klübü'ne yazılmıştı. Ve içine kapanıklığına rağmen aynı zamanda kendisiyle aynı sınıfta olan kızlardan biriyle, Emra ile arkadaş olmayı başarmıştı.
Emra pek çok açıdan okuldaki popüler kızlardan biriydi. Şirindi, eğlenceliydi, yetenekliydi; sık sık oğlanlardan çıkma teklifi alıyordu. Fakat profesyonel bir dansçı ve balerin olmayı arzulamaya başladığından beri bu teklifleri çoğunlukla reddediyordu. Ancak Jonathan gibi Emra'nın da tiyatroya ilgi duyan bir tarafı vardı ve genellikle ikisinin de rol aldığı oyunlarda lider kadın karakterlerden biri olup çıkıyordu.
Jonathan daha önce hiç kimseyle böyle derin bir bağ kurmamıştı ve hal öyle olunca anında kızla oldukça yakınlaşmıştı. İkisi sık sık öğlen yemeğinde birlikte oturuyor ve tenefüslerde kısa sohbetler ediyorlardı. Birbirinden farklı popülerlik seviyelerine rağmen ikisi birlikte takılmayı hiç bırakmadılar. Nihayet Jonathan, Emra'ya bir randevu teklifinde bulundu ve çıkmaya başladılar. Bu öyle bir şeydi ki... Sanki etraflarındaki herkes milyonlarca kilometre uzaktaymış da sadece ikisi varmış gibi...
İkisi lise hayatları boyunca mıknatıs gibiydiler ve birbirlerinden hiçbir şekilde ayrılmazlardı. Jonathan depresyonuyla ilgili zorluklar yaşadığında Emra onun için daima orada olmuş ve onu hiçbir zaman hayal kırıklığına uğratmamıştı. Jonathan ise Emra'nın titiz ebevbeyinleriyle ilgili konuşması ve içini dökmesi gerektiği zamanlarda onun için dik durmayı hiçbir zaman bırakmamıştı. Sayısız kez, her fırsatta Jonathan gece geç saatlerde Emra'yı evinden alıp kendi mekanına götürür ve yalnızca onunla takılır, gitar çalardı. Oturup saatlerce birbirlerine karşı duydukları sevgiyi ve sahip oldukları ortak ilgi alanlarını birbirleriyle paylaşırlardı. İlişkileri yeni doğmuş bir kuzu kadar temizdi ve içinde ne kötülük ne de şevhet vardı.
Mükemmel bir aşk hikayesiymiş gibi duruyor...
Fakat son yıl gelipte lise bittiğinde onların ilişkileri de bitmişti...
İlişkilileri hakkında pek bir şey bilmeyen Emra'nın ailesi kızcağızı zor bir seçim yapmaya zorlamıştı, eğer Emra ailesinin desteğiyle birlikte bir bale okuluna gitmek istiyorsa Jonathan'dan ayrılmak zorundaydı. Hayalini ve uzun süreli hedefini görmezden gelmekten aciz olan Emra mümkün olan en kısa sürede Jonathan'dan ayrılmaya söz vermişti.
Emra, Jonathan'a karşı gittikçe daha soğuk davranmaya başlamıştı. Jonathan ise tabii ki de olan biteni bir türlü anlamlandıramıyordu, Emra'nın bu muamelesini hak edecek yanlış bir şeyler yapmış olmaktan şüpheleniyordu çünkü: Bunun başka ne açıklaması olabilirdi ki? Pek çok kez bunu onunla konuşmayı denemişti ama genelde karşılık olarak kızdan sadece kısa ve belirsiz cevaplar alıyordu.
Yavaş yavaş Jonathan'ın gelecekleriyle ilgili planları paramparça oldu ve kısa bir süre sonra birbirleriyle konuşmayı bıraktılar.
Zaman geçti ve ikisi de liseden mezun oldular. Emra gelecekle ilgili hayalleri için ortadan kayboldu ve içinde Jonathan'la birlikte, yaşadığı o küçük kasabayı terk etti.
Zaman geçtikçe Jonathan içine daha da fazla kapanmaya ve insanlardan uzaklaşmaya başladı. Ailesine veda etti ve kasabanın diğer ucundaki apartman dairesine taşındı. Eski mahallesinden ve alışık olduğu sokaklardan uzak olan apartman dairesine... Bir süre sonra lise arkadaşları onun için eski birer anıya dönüştü ve onlar için de Jonathan eski bir anı oldu.
Tanıdığı bütün insanoğullarıyla iletişimini kesmeye başladı, tek odalı minik apartman dairesinden doğru dürüst dışarı çıkmıyordu.
Haftalar görünürde çekip giderken onun için dünya olduğu yerde çakılı kalmıştı. Bu durum onu yavaşça delirtmeye başladı. Sayısız gecelerce kafasının içinde ona bu durumdan nasıl kurtulacağı konusunda dır dır edip duran bir ses duyuyordu. Onsuz bir dünyada kimse için hiçbir şey değişmeyecekti...
Ve bir gece, en sonunda kararını verdi.
Elveda demek için birilerine bir intihar notu bırakmak veya telefon etmek fazla duygusal olurdu, o yüzden bu işe hiç bulaşmadı. Daha öncesinde taşınırken bir kez kullandığı bu ip, son görevini yerine getiricekmiş gibi görünüyordu.
İntihar girişimi pek de hızlı olmadı fakat boğazını etrafındaki iple birlikte ayakları mutfak masasından kesildiği zaman aniden boynun kırılması mümkün değildi.
Bunun yerine intiharı onu sanki sürüklüyordu... Sonsuza kadar sürmüştü, ta ki soluduğu bütün o hava resmen kesilene ve beyni son bir duygu dalgasında uyumaya başlayana kadar.
Öfke, çaresizlik, keder...
Ama geri döneceğini hiç düşünmemişti...
-------
Üzdü ;-;
-------
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Creepypasta Çevirileri
TerrorKarakterler, hikayeler veya da resimler bana ait DEĞİLDİR. Ben sadece Çeviri yapıyorum. (NONE of those stories, characters or the artworks are belong to me, I just translate the stories into Turkish)