5.BÖLÜM
Başımı hızla tabağıma çevirdim. Hiçbir şey yememiş olmalıydım. Mesajlaşmadan zaman kalmamıştı muhtemelen. İştahım kalabalıklaşan Mikaelson ailesi ile birlikte kapanmıştı. Çatalı elimden düşürmediğime şükran duymalıydım.
‘Çeneni kapa, Nik.’dedi Rebekah sertçe. Klaus Mikaelson onu umursamadığını belirterek, yanağına bir öpücük kondurdu. Rebekah, eliyle yanağını silerken, ‘Bu bugünün en kötü şeyi olmalı!’diye sızlandı.
Bayan Mikaelson kızına ateş saçan gözlerle baktı. ‘Rebekah ağabeyine karşı biraz saygılı ol.’
‘Evet, Rebekah, ağabeyine yani bana karşı biraz saygılı ol.’diyerek içeriye girdi, Kol Mikaelson. Bir yandan da ‘bana’ sözcüğünü vurgulamak istercesine elleriyle kendisini gösteriyordu. Ne komik çocuk ama! Rebekah gözlerini devirdi.
‘Kol sana ancak ne zaman saygı gösteririm biliyor musun? Cenazende. O zaman bile insanlar bunun sahte bir saygı gösterisini anlayacaktır. Bundan emin olabilirsin.’ Rebekah sözlerinden sonra umursamazca telefonuna gömüldü. Yakında telefonuma gelecek mesajı bekledim.
Ortalık oldukça karışmış görünüyordu. Kendimi, savaşan iki tarafın ortasında kalan barış elçisi gibi hissetmekten alamadım. Ve bu savaş, kesinlikle tüm savaşlara meydan okuyabilirdi. Ben ise en kötü barış elçisi olarak tarihe geçerdim.
Elijah, konuşmaya başladığında telefonum gelen mesajla titredi. Keşke şu lanet olası telefonu sessize alsaydım. ‘Lütfen. Size misafirimiz olduğunu söylemiştim.’ Ama sanki benden bahsetmiyorcasına bana bakmıyordu. Bana bakmamasından memnundum. Yoksa titremeye başlayabilirdim, odadaki gerilim beni öldürüyordu.
Elimi telefonuma götürdüm. Bu sırada Kol ve Klaus Mikaelson; Rebekah ve Elijah’ın yanına oturmuşlardı. Benim yanıma oturmadıkları için minnettardım. Telefonumu aldığımda yaptığım ilk işi sessize almak oldu. Bir daha dikkat çekmek istemiyordum.
*Hadi gidelim. Çabuk ol!* Uyarı niteliğinde bir mesaj, ne güzel ama! Sanki benim ailem ile kahvaltı masasındaydık.
*Damon’dan henüz haber alamadım.* Acaba gelmesi için ona mesaj mı atmalıydım?
Rebekah hemen cevap yazdı. Parmakları gerçekten çok hızlı… *Onu boş ver. Gittiğimizde onun haberi olacaktır.*
*Ona sormalıyım.*diye direttim. Eğer izinsiz gittiğimi duyacak olursa, bana kızardı. Ve ben bugün bir kavga edecek durumda değildim.
*Sen onun hizmetinde falan mısın?????* Mesajın yanında alkış yapan el göndermişti. Ne klasik ama! Benimle dalga geçmekten hoşlanıyordu.
*O benim ağabeyim!*diye yazdım hızla.
*Ne var yani? Yanımdaki üç geri zekalı da benim ağabeyim ve onlara hiçbir şey sormuyorum. Onları umursamıyorum bile.* Ne yazacağımı bilemezken, bakışlarımı Rebekah’a çevirdim. Gözleri büyümüştü.
‘Siz kızlar ne konuşuyorsunuz?’ Kol Mikaelson, kız kardeşinin telefonunu elinden almaya çalıştı. Rebekah onu tek bir hamlede geri savurdu. Masadan kalkıp benim yanıma geçti. Çevik kız…
‘Rebekah senden kurtuldu Kol.’ Klaus kardeşine bakıyordu.
‘Benden kurtulamaz. Ancak cehennemde… ’ Kol Mikaelson konuşurken Rebekah küçük bir kahkaha attı.
‘Ayrı yönlere düşeceğimizi düşünmen gerçekten çok hoş, Hermitch.’ Hermitch de ne?
‘Bana öyle seslenme.’ Kol Mikaelson sinirlenmiş görünüyordu. Rebekah bundan zevk alacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben Nasıl İstersem
FanficDuvarlarını pembeye boyamak her zaman arkasındaki siyahı örtmez.