Korkular

1.5K 138 192
                                    

 

Akşam yemeği oldukça sessizdi. Kyungsoo onların 10 yılın ardından ilk defa saldırmalarından dolayı kim olduğunu düşünüyor, diğer ülkeleri ziyaret etmeyi ve kendine yakın tutması gereken ülkeleri düşünüyordu. İngilizler ve Fransızların arası oldukça kötüydü lakin savaş çıkarsa bu iki taraf bir anda birbirleriyle ayrı savaşa girebilirlerdi. Japonya ve Çin de pekiyi anlaşmıyorlardı. Ama Japonlar onlarla beraber savaşırlardı.

Kyungsoo ölmekten korkmuyordu. Şehit olmaktan zerre korkmuyordu. Korkusu diğerleriydi. Arkadaşları ve kardeşi. Daha yeni kendilerine eş bulmuşken bu mutluluğa engel olmak istemezdi. Ve çocukların. Eğer bir savaş olacaksa bundan en çok çocuklar etkilenecekti. Önceliği aileleri korumaktı her zaman.

"Mark." Diyerek seslendi. Ufak tefek çocuk içeri girdi. Saygıyla eğilip alfadan gelecek emri bekledi.
"Kralım."
"Bana Oh Sehun' u çağır. " dediğinde önünde ki kâğıtlarla ilgileniyordu. Genç adam yeniden eğilip odadan çıktığında Kyungsoo yeni bir puro yaktı. Küba 'daki dostları ona oldukça kaliteli purolar gönderiyordu. Ve bunun karşılığında koruma alıyordular. Karşılıksız hiç bir şey olmazdı. Küba da şuan kendi için ufak bir savaştaydı. O yüzden onları yanına alamazdı bile.

Sehun odaya girince Kyungsoo ona oturmasını işaret etti. Sehun oturduğunda uzatılan purodan aldı. İkili bir kaç dakika sessizce purolarını içtiler.

"Seni neden çağırdığımı merak ediyorsundur. Gün içinde bir olaya şahit oldun, bundan dolayı gitmek istersen sana zerre karışmam. Ama gitmek istersen sadece kardeşlerinin alfalarla evlenmesine izin vermeni istiyorum. Ve merak etme Alfalar ve beta sessizce sizinle dönecek bu olaylara hiç bir şekilde alakası bulunmayacak. Güvenliğiniz her zaman sağlanacaktır emin olabilirsin." Dediğinde Sehun son kez purosundan derin bir nefes almış ve söndürmüştü.

"Kyungsoo senin kral olduğunu ve başından beri bu tür şeylerin olabileceğini biliyorduk. Hepimiz hem de. Akşam kardeşlerimle konuşmuş ve onlara sormuştum. Onlar da sizin yanınızda ne olursa olsun kalmaya karar vermişlerdi." Kyungsoo minnetle gülümsedi.

"Halkın seni neden sevdiklerini şimdi daha iyi anlıyorum. İyi bir kralsın."

"Teşekkür ederim. " dedi sadece Kyungsoo.

Jongin yatağına oturmuş Alfa'sını düşünüyordu. Yanlış bir şey mi yapmıştı da yemekte yüzüne dahi bakmamıştı. Gözleri dolduğunda yastığına sarıldı.
"Çirkin oluşumu mu fark etti? Çirkin ten rengim güneşte daha da çirkin duruyor." Jongin hiçbir zaman kendini sevmemişti. Kral' n onu seçmesi şuan bile şaka gibi geliyordu ona. Korkuyordu da. Evlenip mühürlendikten sonra onu terk etmesinden.
Daha küçük bir çocukken beyaz tenli olmayıp esmer bir tene sahip oldukları için ikizler dışlanmış, dalga konusu olmuşlardı her zaman. İkizi Tao ondan önce büyümüştü adeta. Dövüş sanatlarını öğrenip kendini ve kardeşlerini korumaya çalışmıştı Alfa abileri olmadığı zamanlarda. Kapının çalınması ile kötü anılarından sıyrılan Jongin hızla gözyaşlarını sildi.

"Gel." Dedi biraz öfke dolu sesle. Kardeşlerinin ona sataşmaya geldiğini düşünüyordu. Kyungsoo odaya girdiğinde yastığına sarılan omegaya bakıp gülümsedi. O kadar sevilesi duruyordu ki. Kyungsoo gerçek eşini bulduğu için şükretti.

"Söz vermiştin inciler dökülmeyecekti yanaklarından." Kyungsoo ona yaklaşıp yüzünü avuçladı. Jongin bu sefer daha çok ağlamaya başlamıştı.

"Çirkinim ben, o yüzden yemekte yüzüme bakmadınız değil mi?" Kyungsoo yanına oturdu. Baş parmağıyla düşen gözyaşlarını sildi.

"Hayır omega. Sen aklımın bile alamayacağı bir güzelliğe sahipsin. Ruhun çok güzel. Kalbin çok güzel. Sen omega çok güzelsin." Kyungsoo Jongin' n karşısında eli ayağı dolaşıyordu. Ne diyeceğini, nasıl davranacağını da pek kestiremiyordu. Adeta aklını kaybediyordu Jongin' n karşısında. Ve onu böyle üzgün gördükçe kendi canı yanıyordu.

"Gerçekten mi?" Diye sorduğunda Kyungsoo onun anlından öptü.

"Benim ruhum senin ruhuna mühürlü. Kalbim yıllarca seni aradı. Daha ne olsun."

Kyungsoo kadere inanırdı. Kahin ona böyle öğretmişti, herkesin bir eşi olduğunu bazılarının bulduğunu bazılarının da bulamadığını. Bulamayanların mühürleri kısa sürerdi genellikle.

"Ben sadece korkuyorum. Çocukken kimse sevmezdi beni. Ten rengim çirkin gelirdi hepsine. Büyüdükten sonra da beğendiğim Alfalar oldu ama hiç biri beni seçmedi. Daha çok Baekhyun, Jongdae ve Yixing oldu bu kişiler. Şimdilerde güzel görünüyorum evet ama hala." devam edememişti. Kyungsoo ona sarıldı.

"Sen benim omegamsın. Benim Kral' ım, benim eşimsin sen." Jongin Kyungsoo' ya sarılıp ağladığında Kyungsoo sessizce onun sırtını sıvazlamış, saçlarına ufak öpücükler kondurmuştu.

-

Yixing muhafızlara sorarak hekim odasına gitti. Yavaşça kapıyı açarken minik kalbi oldukça gürültülü bir şekilde atıyordu. Alt dudağını ısırıp içeride ki Beta' sına baktı.

Junmyeon dudaklarını büzmüş önünde ki kâğıtlarla ilgileniyor, tüy kalemi kafasını kaşımak için kullanıyordu. Oturduğu sandalye de rahatsız olduğu belliydi.

"Girebilir miyim?" Yumuşak bir sesle sordu Yixing. Junmyeon başını kaldırıp kapıya bakınca gülümsedi.

"Gel tabi ki." Dedi elini uzatarak. Yixing hızlı adımlarla yanına gitmiş, elini tutmuştu.

"Seni merak ettim." Dedi Yixing. Junmyeon öyle bir gülümsedi ki Yixing erimekten korktu.

"Sen geldin ya daha iyiyim ben." Dediğinde Yixing kızaran yanaklarıyla utangaç bir gülümseme hediye etti. Junmyeon yıllarca onu izleyebilirdi. Bir insan bu kadar güzel olamazdı. Her hareketi aşık edemezdi. Hem de ilk tanışmada.

Yeni bir kapı tıklanması bu güzel ortamı bozmuştu. İkisi ufak bir küfür mırıldandı. Yixing dişlerini sıkmış, kapıdan girecek olana bakıyordu. Genç kız yavaşça içeri girdi. Gözleri dolu bir şekilde saray hekimine bakıyordu.

"Müsait miydiniz?" İnce sesiyle konuşunca Yixing kulaklarını kapamak istedi. Bu kızı hiç sevmemişti. Hem de hiç sevmemişti.

"Tabi Laura gel."

"Üzgünüm hekim. Sadece ben." Dedikten sonra ağlamaya başladı. Junmyeon yerinden kalkarak genç kızın omuzlarından tutup orada ki yatağa oturtturdu.

"Neyin var?"

"Korkuyorum ben. Çok korkuyorum. Kızışma dönemine girmedim." Junmyeon elini kızın aklına koymuş ateşine baktıktan sonra mumu gözlerine yaklaştırıp göz bebeklerini kontrol etti.

"Hamile olabilirsin?"

Kızın yanakları kızardı.

"Adet oluyorum." Yixing göz devirip alt dudağını ısırdı. Bu kızdan hiç ama hiç hoşlanmadı. Her an saldırabilecekmiş gibi pozisyonda duruyordu.

"Şöyle uzan Laura seni bir kontrol edelim." Genç kız hekimin dediğini yaptı. Junmyeon gereken aletleri yanına çekti.

"Tişörtünü sıyır Laura." Derken jeli arıyordu. Buna dayanamayan Yixing ayaklandı. Laura tişörtünü sıyırdığında Junmyeon ona dönüyordu ki gözlerinde hissettiği yumuşak ellerle duraksadı.

"Yixing?" Gülümserken sordu. Yixing kıza ölümcül bakışları atıyor ve sahiplenici feromanlarını hiç çekinmeden salgılıyordu.

Eee Junmyeon 'n da hoşuna gitti tabi.

"Bakma o kıza istemiyorum!"

"Tatlım ben hekimim işim bu."

"Bırak hekimliği o zaman. Ben yeterince sana hastayım zaten beni tedavi edersin." Junmyeon kıkırdamış, elleri tutarak ayağa kalkmıştı. Avuç içlerine ufak bir öpücük kondurdu.

"Seni hak edecek ne yaptım ben?"

"Kabileye geldin."

Lupus|ExoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin