Kimsin sen?

804 32 2
                                    

- Yatmalısın artık..Sen uyuyana kadar burada olacağım. derken göz kapaklarımın istemsiz bir şekilde ağırlaştığını hissetmiş ve kendimi uykunun kollarına bırakmıştım. 

-----------0--------------

Sabahın ilk ışıkları yüzüme o kadar keskin vuruyordu ki alarmımdan önce beni uyandırmıştı. Bugün kendimi daha iyi hissediyordum.

Yatağımdan çıkıp doğruca banyoya yöneldim. Eğer ılık bir duş alırsam kendimi daha da iyi hissedeceğimi düşünmüştüm. Gözlerim hala kırmızıydı. Neden böyleydi tanrım... Okula giderken güneş gözlüklerimi takıp öyle gitsem iyi olacak diye düşündüm. 

Duştan çıktıktan sonra birden başıma şiddetli bir ağrı girdi. Ve tarif edilemez derecede mide bulantımla beraber klozete istifra etmeye başlamıştım. Az önce yataktan çıkarken ki halimle şimdi ki halim arasında neredeyse dağlar kadar fark vardı. Çok bitkindim. Okula gidebilecek miyim diye düşünmeye başlamıştım. Ama gitmeliydim de... Bugün günlerden ne diye düşünürken elime telefonumu alarak takvime baktım. Ve doğum günüme sadece 2 gün kaldığını öğrenmiştim. Bu yıl ki doğum günüm ilk defa bu kadar yanlız geçecekti. İçimde buruk bir üzüntüyle iç çekmiştim. 

Tüm gücümü toplayarak giyindim. Uzun siyah saçlarımı siyah bir tokayla at kuğruyu yapıp, okul kıyafetlerimi giyerek evden çıkmak için merdivenlerden inmiştim.

Okulun önüne geldiğimde hafif bir baş dönmesi yaşadım. Sanırım bir ara doktora gitmem gerekecekti. Kendimi çok ama çok bitkin ve hasta hissediyordum. Beynimden sürekli sesler geliyordu. Fakat neler fısıldandığı ya da neler söylenmek istendiğini anlayamıyordum. Aklımdan o kitapta yazılanların gerçeklik payı olup olmadığını geçiriyordum. Tüm bu düşüncelerle okulun kapısından girip doğru sınıfıma çıkmıştım. 

Sınıftaki herkes beni görür görmez sanki yürüyen bir ceset görmüşçesine şokla bakıyorlardı. Hepsini görmezden gelerek yanlız başıma oturduğum sırama geçmiştim. Dersin başlamasına daha beş dakika vardı. Hala kendimi yorgun ve hasta hissettiğimden ötürü başımı sıraya koymuştum. Sınıftakilerin göz ucuyla bana bakıp kendi aralarında (benim hakkımda olduğu şüphe götürmez) fısır fısır bir şeyler konuştuklarını duyuyordum. Ne konuştuklarını pek duyamasamda meraklı bakışlardan az buçuk tahmin edebiliyordum.

Derken sınıfa bir çocuk girmişti. 1.83 boylarında bembeyaz bir teni olan gür saçlarının aralarına hafif sarıların karıştığı, siyah gözlerinin kendisine gizemli bakışlar kattığı ve dudaklarının ise hafif kıvrımlı uçlarından ukalaca sırıtışıyla ifadesine hem çekici hem de itici bir görünüm kazandıran o çocuk, tüm bakışlar eşliğinde sınıfa şöyle bir göz gezdirdikten sonra yanıma oturuvermişti. 

Sınıftaki tüm kızların ağızlarının suyunun aktığına yemin edebilirdim. Fakat ilgimi çekmemesi bir yana yanıma oturmasına bile gıcık olduğum bu şahısa sinir olmuştum.

Başka yer mi kalmadı da yanıma oturdun? Ben yanlız oturmayı seven biriyim. Git başka sıraya geç!

- Ooo bayan agresife de bakın. Benim canım buraya oturmak istedi ve ben neyi istersem de onu yaparım.

Şu ukalaya bak. Benimle böyle nasıl konuşabiliyor. Ardından ekledi;

- Ayrıca her dakika yanında olmaya çalışan birine diğer zamanlar da git demeyipte neden şimdi beni kovuyorsun minik CADIM!!!

Minik cadım mı? Bu kelimeleri bana sadece o kırmızı göz söylemişti. Ama nasıl olur. Şuan da yanımda oturan çocuğun gözleri siyahtı ve kırmızıya dair hiç bir renk yoktu. Çıkarmadığım güneş gözlüklerimle gözlerimi gözlerine dikmiştim ve sanki gözlerimi hapsedercesine bana bakıyordu. Gözlük olmasına rağmen gözlerimi etkisi altına aldığını hissediyordum.Tepki veremiyordum. Nefes alıp verişlerim artmıştı, kalbim yerinden fırlayacakmış gibi atıyordu. En son gözlerimin karardığını hissettim vee...

DOĞAÜSTÜ YAŞAMLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin