Uzun bir süredir yokum ve çok boşladım farkındayım.. Her şey için özür dilerim yeni bölümü keyifle okuyun umarım beğenmişsinizdir..
Herkes odaya yeniden girdiğinde doktorun ne söylediğini merak ediyordu “Hiçbir şey yokmuş doktor çıkabileceğimi söyledi” dedim.Bu durumu tabi ki onlara söyleyip onları üzmeyecektim. Eve geldiğimizde nisa ile beraber direk uyumuştuk. Uyandığımda kendimi sersem gibi hissediyordum, telefonumu alıp balkona çıktım ve hiç düşünmeden tahirin numarasını tuşladım. Telefon çalarken kalbim çok hızlı atıyordu çok heyecanlanmıştım. Daha sonra o tanıdık ses kulaklarıma doldu.
“Alo”
Onun sesini o kadar özlemişti…
Sanki o an dilim tutuldu ve konuşamadım, gözyaşlarım yanağımdan süzülürken Tahir yeniden konuştu “Allah’ım sen bana sabır ver yahu arıyorsunuz konuşmuyorsunuz, kapatıyorum” tahir’in kapatmasına izin vermeden ben konuştum bu sefer “Tahir” ve sonrası
Sessizlik…
Gözyaşlarım arasında sözlerime devam ettim “Benim nefes, sana çok ihtiyacım var gelir misin?” aradan o kadar zaman geçmişti ama ben onu unutamıyordum ve çok özlemiştim..
Telefon kapandığında neye uğradığımı şaşırdım, bu da ne demek oluyordu şimdi gelmeyecekmiydi.. Oysa o kadar ümitlenmiştim ki… Telefonu yanıma koyup hıçkıra hıçkıra ağladım kaç dakika ağladım bilmiyorum.. Zil çalınca uykumdan uyandım balkonda ağlayarak uyuyakalmıştım sabah olmuştu.. Gelen kişinin elif olduğunu düşünüp kapıyı açıp bakmadan direk banyoya geçtim. Elimi yüzümü yıkayıp üzerimi değiştirip mutfağa geçecektim ki zil yeniden çaldı. Kapıyı açtım ve elif gelmişti nasıl yani az önce gelen elif değimliydi. Elif elime tencere verdi bize çorba yapmıştı. Ancak şuan önemli olan çorba değildi az önce gelen kişiydi direk mutfağa girdiğimde onu görmemle tencerenin yere düşmesi bir oldu..
Elif yanıma geldiğinde tahiri görünce hırsız sandı ve direk polisi aramaya kalkıştı “Elif dur!” sesim bir o kadar sessiz ama bir o kadarda çok çıkmıştı.. “Abla ne demek dur hırsız girmiş bırakalım gitsin mi?” ilk önce gözlerim elifi buldu daha sonra ise onun gözlerini..
“Hırsız değil, o tahir..”
Elif ilk başta ne olduğunu anlamasa da daha sonra idrak edip yanımızdan ayrıldı. Şuan ona o kadar sarılmak istiyordum ki..
“Ama sen gelmişsin, hem burayı nasıl buldun? Dün telefonu yüzüme kapatınca sandım ki gelmeyeceksin.. ”
Yavaş yavaş dudağının kenarı kıvrıldı ve gözlerime baktı “Hiç değişmemişsin hala çok konuşuyorsun” dedi. Sanki şuan bu olanlar bir rüya gibiydi o kadar saçmaydı ki.. Yıllar sonra ona ihtiyacım olduğunu söylemiştim telefonu yüzüme kapatmıştı ama o kadar yaşananlara rağmen yinede gelmişti.. Aslında son olanlarda kendimi suçlu bulmuyordum ama şuan kendimi çok garip hissediyordum.. Biran önce kendime gelip nisa’nın tahiri görmemesi için acele ettim. “Seninle konuşacaklarım var sen beni dışarıda beklermisin?” Tahir hiçbir şey demeden dışarıya çıkınca bende elife kısa bir açıklama yapıp dışarıya çıktım. Tahir beni görünce arabaya geçti bende ön koltuğa oturdum “ileride bir tane çay bahçesi var oraya gidelim.” Tahir hiçbir şey demeden çay bahçesine sürdü.
İlk gördüğümüz boş masaya oturduk.
“Bak Tahir ben lafı uzatmak istemiyorum.. Ben kanserim yakın zamanda ölebilirim.” Tahir in aniden kaşları çatıldı “Ne demek ölebilirim bunun tedavisi falan yok mu?” Tahir hala beni neden düşünüyordu ki ve ayrıca ben neden Tahir i çağırdım ki.. “Senin için bu kadar önemlimiyim Tahir bırak ta lafımı bitireyim.” Konuşacağım sırada Tahir aniden sözümü kesti “Ne demek önemli miyim kadın! sen beni delirtmeye mi çalışıyorsun?” “Tahir ben seni buraya kavga etmek için çağırmadım, kızıma iyi bak demek için onu sana emanet etmek için çağırdım bağırmayı keser misin!”
Ve yine kulakları sağır eden o sessizlik…
“Ne demeye çalışıyorsun? Evlendin mi sen gidip o zaman çocuğu babasına emanet etsene benim canımı yakmak için mi beni buraya çağırdın..”
Tahir aniden masadan kalkınca sesimi az yükseltmek zorunda kaldım..
“Zaten babasına emanet ediyorum..”
Tahir o kadar anlamayan gözlerle bana bakıyordu ki.. Aklı karışmıştı büyük ihtimalle şuan yalan söylediğimi düşünüyordu.. Yavaşça masaya yeniden oturdu.
“Ne dedin sen?”
“Tahir bizim bir kızımız var..”
“Senin dediklerini aklın alıyor mu nefes? Ne demek bir kızımız var.. Neden söylemedin neden..”
“Söyleyecektim.. söyleyecektim ama sen boşanmak istediğini söyledin Tahir..Ne yapmamı beklerdin! beni istemediğin halde sana ayak bağı olmamızı mı?”
“O benim çocuğum bana ayak bağı olmazdı saçmalamayı kes!”
“O senin değil benim çocuğum.. Hastalandığında başında sen değil ben bekledim! Ölümden döndüğümüzde ben başında dua ettim sen değil! Konuşması için ben çaba sarf ettim, düştüğünde ben kaldırdım..”
“onu benden sakladın!”
“Eğer bir kere beni merak edip düşünseydin arasaydın kızından haberin olurdu Tahir kaleli! Neyse ya ben kime ne anlatıyorum boş versene sen geri git ben kızıma yeterim onun senin gibi bir babaya ihtiyacı yok..”
Sinirle masadan katlığımda Tahir beni kolumdan tutup durdurdu “Onu görmek istiyorum!” kolumu onun elinden kurtarıp tam bir şey diyecektim ki nisa ve elif’in bize doğru geldiklerini gördüm.
“Hemen git buradan!”
“Bu sefer onu benden saklayamazsın!”
“Şu an buna hazır değil git diyorum sana!!”
Tahir resmen beni sinir etmek için gitmiyordu. Masaya oturdu ve nisa’nın buraya gelmesini bekledi. Nisa ve elif yanımıza gelince elif direk telaşla kendini açıklamaya başladı “Abla seni çok istedi ya durduramadım kusura bakma önemli bir şey konuşuyorsanız ben gideyim”. Elif gitmeye yeltenince direk onu durdurdum “Bende zaten eve geliyordum beraber gidelim”. Tahir sadece nisayı izliyordu hiçbir şey demeden nisa’nın elinden tuttum ve eve doğru yürümeye başladık. Tahir ise sadece arkamızdan baktı…
