Medya : Evren ve Evrim
•
"Evrim! La kalksana kızım!" Göz kapaklarımın yalvarmalarını güçlü iradem sayesinde göz ardı ederek gözlerimi açtım. Karşımda gördüğüm Senay'la göz göze geldim. "Şükürler olsun, öldün sandım." diye konuştuğunda yüzüne ters ters baktım.
Senay makyajını yapmış piercinglerinden birkaçını çıkarmıştı. Koltuğumda dikleştim. Çantamı kontrol ettim, hala ayaklarımın ucunda olduğunu görünce gerginliğimi üzerimden atarak Senay'a döndüm. "Geldik mi?" diye sordum.
Dudaklarını bükerek başını iki yana salladı. "Ama bir ve ya iki saatimiz kaldı." dedi gülerek.
Onun aksine ben kaşlarımı çattım. "Ya o saatleri de uyumama izin verseydin bari!" diye isyan bayraklarını çektim.
O ise omuz silkti. "Kusura bakma arkadaşım ama canım sıkıldı." dedi. "Ve sen, benimle konuşursun diye düşündüm."
Gözlerimi kısarak ona baktım. Sonra başımı aşağı yukarı salladım. "Tamam, ne konuşacağız?" dedim.
Senay, heyecanlı bir şekilde bana baktıktan sonra gözlerinde ki parıltı söndü. "Gerçekten, ne konuşacağız?" diye sordu.
Haline ikimizde kıkır kıkır güldük. Gülüşmemizi kesen ise yanımıza gelen görevliydi. "Allah muhabetinizi arttırsın kızlar. Kek ister misiniz?" dediğinde Senay ile ikimiz de başımızı salladık.
Ya ben bu kızı sevmeye başladım.
Görevli kakaolu keki önümüze koyduktan sonra göz kırparak "kek artarsa biraz daha getiririm size, Senay'cığım." dedi.
Görevlinin yanımızdan uzaklaşması ile Senay'a döndüm. "Tanıyor musun?" diye sordum. Omuz silkerek beklemeden açtığı kakaolu keki yemeye başladı. "Dün gece, sen uyuduktan sonra wi-fi şifresini sordum. Öyle tanıştık. Hem benim sevgilim var canım." dedi göz kırparak. Sonra devam etti. "Hayalimde ki erkeği bulmuşum, bırakır mıyım?"
Yüzümde muzip bir ifade ile ona baktım. "Kimmiş o şanssız kişi?" diye sordum. Yüzünde tatlı bir ifade ve gözlerinden kalpler fışkırarak "Devren Saygıner." dedi.
Devren Saygıner.
Devren.
Saygıner.
Evren. Saygıner. (Soyad değişikliği!)
"Senay!" diye haddinden fazla yüksek sesle konuştuğumda Senay'ın bakışı bana döndü. "He?" diye şaşkınlık içeren tepki vermişti.
"Evren Saygıner. Sevgilim. Devren'in abisi!"
•
"Kalem verin! Kalem!" otobüsün içine doğru bağırdığımda herkesin bakışı bana dönmüştü. Utanmadım ki, utanmadım ki!
Arka koltukta oturan kız çantasını karıştırdıktan sonra kalem kutusunu bana uzattı. Elinden hızla kaptıktan sonra kalem kutusunu açarak içine baktım.
Gözüme anında çarpan tükenmez kalemi Senay'a uzattım. Kaleme 'sevdim ben bu kalemi' der gibi baktıktan sonra kapağını açtı. Sağ kolumu tutarak bileğimin üzerine numarasını yazdı.
Kolumu bıraktığında yüzsüzlüğün dibine vurarak kızın kalem kutusunu karıştırdım. Elime aldığım uçlu kalemleri incelerken kıza döndüm. "Bu kalemleri ne kadara aldın?" diye sordum.
Kız pembe ve yeşil olanı işaret ederek "O ikisi 190 lira." dedi. Kırmızıyı işaret etti. " O da 250 lira."
Kızın suratına boş boş baktım. "Kalemler kendi kendine mi yazıyor?" diye sorduğum da otobüsün içini büyük bir kahkaha doldurdu.
Senay'da "Kalem kaybolunca kendi gelip seni mi buluyor?" dedi.
Gülmeleri durmayan otobüs cemiyeti biraz daha fazla kahkaha atmaya başladı. Senay'dan tükenmez kalemi aldıktan sonra kalem kutuya koyarak fermuarı kapattım. Sonra kutsal bir şey taşıyor gibi kalem kutuyu kıza uzattım.
Kız yandan bir gülüş atarak kalem kutuyu elimden aldı. "İşte zengin olmak böyle bir şey şekerim. Para harcayarak yer arıyorsun kendine." dedi.
Tek kaşımı havaya kaldırdım. "Vallaha bence o aile terbiyesinden kaynaklanıyor canım. Biz de zenginiz ama tutumlu olmayı da öğrendik yani." dedim. Göz kırptım arkaya doğru elimii uzattım. 'Evrim Aras, Aras holdingin varisi."
Kızın yüzünde ki gülümseme hafiften soldu. Yaptığım thug life ile havalı bir şekilde koltuğuma tekrar oturdum. Senay ile beşlik çaktıktan sonra 'acaba böyle desem daha mı havalı olurdum.' düşünceleri içinde camdan dışarıyı izledim.
Bir kaç dakika sonra Senay'ın omzuma düşen başı ile yerimde sıçradım. Uyumuyor, telefon oynuyordu. "Devren yazdı. Yengemi arıyoruz gibi bir şeyler söyledi." diye mırıldandığında gözlerimde korku parıltıları belirmişti.
Evren'e haber vermemiştim, çok merak ederdi o beni. Belki de çok kızardı, ama yapmak zorundaydım. Anlaması lazımdı beni!
Bir anlık cesaretle arka cebime sıkıştırdığım telefonu elime aldım. Açma/kapatma tuşuna uzunca basarak açılmasını bekledim.
Telefon bir dakika gibi kısa sürede açıldı. Bir kaç dakika bildirimleri bekledim.
Telefona yağan bildirim yağmuru ile dudaklarımı dişlerimin arasına aldım. Endişeye düşmeden mesajlara girip kimlerin aradığına baktım.
Evren, otuz sekiz arama.
Buğra abim, altmış üç arama.
Burak abim, Kağan ve Alkan'dan ise sadece mesajlar vardı.
Burak abim çoğu mesajında sövmüştü. Alkan ve Kağan ise 'neredesin?' türü mesajlar yazmışlardı.
Telefona bakmayı sürdüremeyeceğimi anladım. Açma/kapatma düğmesine basacağım sırada telefonun ekranında 'Evren' ismi belirdi.
Ne yapacağımı bilemeyerek telefonu Senay'a attım. Senay, şaşkınca havada uçan telefonu tuttu. Aynı şaşkınlıkla bana bakmaya başladı. "Ne yapıyorsun kızım?"
"Ya bir an birisi arayınca şaşkınlıkla oldu. Gizli geldim ya buraya." diye mırıldandım. Bana gözlerini devirdi. Telefonu kucağıma bırakarak kendi telefonu ile oyalanmaya devam etti.
Telefona bir arama daha yapılmadan uçak moduna aldım. Öyle boş boş oyalanarak şarjı yememek için telefonumu cebime koydum.
Camdan dışarıyı izlemeye başladım.
Ne yapıyordum ben? Kimseye haber vermeden Trabzon'a gelmek benim neyimeydi?
Kısa bir süre sonra gözlerimin önünden kayıp giden ağaçları dalmış bir şekilde izlerken yavaşça gözlerimin kapanmasına engel olamadım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Laz kızı kolejde
Humorwattpad'da ilk LAZ KIZI KOLEJDE kitabıdır !!! başlangıç : 26.07.2017 24.01.2018 Mizah#22