"Neye sahip olduğumuz değil neyin keyfine varabildiğimizdir mutluluğu yaratan"
Charles SpurgeonDemişti bu sözü ama genç kız bir türlü buna inanmak istemiyordu çünkü hiç bir şeyin keyfine varamıyordu.
Belki de bu yüzden mutlu olamıyordu. Belki de bu yüzden hep yalnızdı. Hiç bir şey olması gerektiği gibi gitmiyordu. En çok istediği şeyi bile yapmakta özgür değildi.
Küçüklüğünden beridir ne anne sevgisi ne de baba sevgisi görmeden büyümüştü. Bazen parkta anne babalarıyla oynayan çocuklara imreniyordu. Onun da bir ailesi olsun istiyordu. Ama artık anlamıştı annesinin ve babasının o kazadan geri dönmeyeceğini. Ailesi kızlarına ilgisiz davransa bile kız artık bunları önemsemiyordu sadece onların hayatta olduğunu bilmesi iyi hissettirecekti.
.......
Şirkette yoğun geçen bir iş temposunun ardından güzel bir tatili hak ettiğini düşünüyordu genç kız. Her ne kadar patron olsa bile bütün toplantılara katılan o oluyordu ve bu yüzden ya şirkette sabaha kadar dosyaları imzalayarak sabahlıyor ya da eve giderken arabayı kenara çekip yolda uyuyordu.Kalemini kenara bıraktı ve imzaladığı son dosyayı da yardımcısından götürüp teslim etmesini istedi bu sırada telefonundan tatil için uygun bir otele rezervasyonunu yaptırmıştı baya lüks bir oteldi. Normalde bu kadar pahalı olan otellerde kalmazdı ama bu sefer ciddi anlamda tatile ihtiyacı vardı.
Kapıyı tıklayan müdür yardımcısı 'gel' komutunu duyduktan sonra içeriye girerek şunları söyledi.
-3 ay boyunca olan bütün işleri hallettiniz hanımefendi, önümüzde ki 3 ayı güzel bir şekilde geçirmeniz dileğiyle iyi akşamlar deyip çıktı. Bu habere sevinmişti genç kız yani patron.Eşyalarını alıp şirketten çıktığında içeride ki boğucu havaya karşı gelen bu temiz havayı bir kere daha içine çekti ardından arabasını açarak bindi.
Sonunda evine geldiğinde ayarlamış olduğu otel rezervasyonu için bavulunu hazırlamıştı. Şirkette o kadar çok kısa şeyler giymezdi genelde kendine hep otoriter bir kadın imajı verirdi giydikleri. Ama tatil olduğu için yanına rahat olabilecek bir kaç şort ve pantolon aldı. Sonra da yatağına yatarak rahat bir pozisyon aldıktan sonra uykuya daldı.
●○●○●○●
Ne zaman sabah olduğunu bile anlayamamıştı. Zar zor kalktığı yataktan yine her zaman ki yüz ifadesini büründü yani düz bir ifadeyle baktı her yere. Bu ifade onu tam bir duygusuz kılıyordu kendisi de biliyordu fakat hayat ona gülmek için sunulmamıştı en azından kendisi öyle düşünüyordu.
Banyoya da girdikten sonra dolaba yönelerek siyah bir pantolon ve siyah bir bluz aldı üstüne giydiği işlemeli gri ceketin kombinini tamamladığını düşünüyordu.Mutfağa adımını bile atmadan bavulunu alarak kapıdan çıktı tatile hemen bugün başlamak istiyordu bu yüzden dün gece şirketi arayarak söylemişti de tatile çıkacağını.
....
Bavulunu da alarak indiği arabasının anahtarını görevliye bir yerlere park etmesi için vermişti. Otele girmeden son bir kez daha bakıp derin bir nefes çekerek şu sözleri söyledi
"Zaman geçtikçe daha iyi anlıyorum. Hiçbir şeyi eskisi kadar sevemediğimi."
Sonra da otelin girişinden içeri girerek resepsiyona gidip rezervasyon yaptığı odanın kartını almıştı.
8.kat 4.oda
Her şeyin gerçekleştiği, onu bu kadar parçalayan odaya tekrar gidiyordu neden o odayı seçti kendisi de bilmiyordu sadece.... sadece öyle olmasını istiyordu.Sekizinci kata çıktıktan sonra odanın kartı ile kapıyı açarak içeri girmişti. Dört yıl önce geldiği odayla arasında çok değişiklik vardı. Ya da o öyle hissediyordu. Bavulunu bir kenara atarak 'sonra yerleştiririm' bahanesiyle kendini yatağa attı oturur pozisyona geldi dizlerini kendine çekti ve kollarını da dizlerinin üstüne koyarak düşünmeye başladı.
'Ne olurdu sanki o gün buraya geleceğiz diye ısrar etmesem' diye geçirdi içinden ama hiç bir şey eskisi kadar güzel olmayacaktı bunu her geçen gün kendine söylüyordu.
Her geçen gün dört yıl önceki gibi.
Diye düşünüyordu. Bu düşüncelere dalarken karnının guruldadığını fark etti ve tek kişilik yatağın yanındaki komodinin üzerinde ki telefonu tuşlayarak yemek servisini arayıp bir şeyler getirmesini söyledi.Kapının tıklatılmasını duyduğu anda yerinden kalkarak kapıya yönlendirdi adımlarını. Kapıyı açtığında ise servis yapan adamın önündeki tekerlekli olan masayı alıp adama bahşiş verip kapıyı kapattı. Sert biriydi olması gerektiğinden daha sert. Şu ana kadar sadece onun yanında yumuşuyordu ama o artık olmadığına göre sertliğine devam edebiliyordu hatta sırf o olmadığı için kalbinden bir parça koptuğu için sert takılıyordu.
Yemeğini yedikten sonra servisi arayarak götürmesini istedikten sonra zil çalmıştı kapıyı açtığında masayı verip tekrar kapıyı kapatmıştı. Ve kendini olayın hepsine şahit olan cansız yatağa bıraktı bedenini, bu yataktan nefret ediyordu zaten bu tatile gelmesindeki amaç zihnindekileri tekrar canlandırıp daha da otoriter bir kişiliğe sahip olmasını istemesiydi.
○●○●○●○
Yine bir sabaha uyanmıştı. Onun için zor geçen bir gecenin sabahına. Banyoya girip işlerini hallettikten sonra henüz yerleştirmediği bavulunun içinden rahat olabilmek için koyduğu pantolon ve bir bluzu seçip aldı(medya). Sonra da üstünü giyinerek dışarı çıktı.Yine otoriter,disiplinli bir kadın imajı vermişti giydikleri, sanki bu otelin misafiri değilde sahibi gibi durduğunu hissetmişti. Umrunda değildi. Gerektiği yere değil de her yere böyle giyiniyordu ama yarın biraz daha rahat takılacağına kendi kendine söz vermişti.Otelin restaurantına indiğinde bir masayı gözüne kestirmişti hemen gidip denizden tarafa bakan masanın sandalyesini çekip oturduğunda onunla birlikte oturan bir kişi daha farketmişti. "Kimsiniz acaba"diye sormuştu karşısındaki adama.
-Ah pardon ben bu masa boş sanmıştım.
dedi genç adam kalkarken. Kız adamın oturmasını her ne kadar istemese bile ağzından şu kelimeler döküldü."Sorun değil,yani sakıncası yoksa birlikte kahvaltı edebiliriz." Adam onaylar şekilde bir mırıltı çıkardığında kendinden birkaç yaş küçük gözüken kıza dönüp sadece
-adınız nedir?
Diye sormuştu kız ise şöyle cevap verdi "Seol-ah,Lee Seol-ah peki ya siz?"dedi Seol-ah.Adam sanki bu soruyu bekliyormuşçasına kare gülümsemesini sunarak cevap verdi.
-Ben Kim Taehyung tanıştığımıza memnun oldum.
Diyerek cevap vermişti kız da gülmeyi unutmuşçasına gülümsemeye çalıştı ama her gülümsemeye çalıştığında aklına dört yıl önceki görüntüler tekrar tekrar kazınıyordu.
Ve aklına her geldiğinde hiç hatırlamak istemiyormuşçasına o adamdan daha da nefret ediyordu.
Onu bu hale sokan adamdan nefret ediyordu.
Onu iki yıl boyunca komaya sokan adamdan nefret ediyordu.
Ve bu nefret duygusu arttıkça intikam duygusu içinde daha da büyüyüp yeşeriyor ve her bir tohumundan kocaman ağaçlar oluyordu bu ağaçlar kız için intikam ağacıydı.Bu ağaçlar içinde dört yılı taşıyordu,dört gereksiz yılı...
-Bölüm Sonu-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Thank You [KTH] | Tamamlandı |
FanfictionNeye sahip olduğumuz değil neyin keyfine varabildiğimizdir mutluluğu yaratan...