Önündeki dosyalara bakarken ne çizeceğine karar vermeye çalışıyor ve ilham verecek bir şeyler bulmaya çalışıyordu Seol-ah.
Boş zamanı çoktu ve bu boş zamanları değerlendirmek amacıyla yeni koleksiyon için çizim yapmaya karar vermişti.
Ancak kafasını bir türlü toparlayamıyordu.
Hep Teahyung'u düşünüyor ve onu düşündükçe de çizim kağıdının kenarına kalpler çizmeye başlıyordu.
Salak salak yaptığı bu hareketlere karşın bir de sırıtıyor ve bu hal onu daha da salak yapıyordu.
Fark etmeden resim kağıdına yazdığı şeyi kendine çeki-düzen verdikten sonra okuduğunda utancından yanakları kızarmaya başladı.
Seni istiyorum Taehyung, her şeyinle benim olmanı istiyorum.
Tekrar tekrar kızaran yanakları kırmızının elli tonuna bürünürken kağıdında ki yazıyı keçeli kalemle yazdığını gördü.
Daksil yoktu ve ne yapacağına karar veremiyordu. Biri görürse ne yapardı bunu kendisi bile düşünemiyordu.
Çantasının içine koydu ama oradan da birisi alabilir diye düşündü ve bunun gibi daha bir sürü çözüm ararken en sonunda aklına çöp geldi.
'tabi ya ben bunu nasıl düşünemedim' diye kendi kendine konuşan Seol-ah kağıdı aldığı gibi çöpe atmıştı.
Tekrardan masasına oturduğunda birkaç şey çizmeye başlamıştı.
*******
Birbirinden farklı çizimlerine bakarken ego kasmayı ihmal etmeyerek kendi kendine söylenirken buldu kendini.
"41 kere maşallah tü tü tü tü" diyerek bir türk misali konuşunca bunu söylerken ki şivesine daha çok gülmüştü. Çok eskiden tanıdığı bir arkadaşı Türktü ve bu yüzden türkçe biliyordu. Çünkü arkadaşı ona öğretmişti.
Kendi kendine Türkçe şarkı söylerken buldu kendini.
"Seni kötüleyip kafamın içine giriyolar ama vermiyorum prim hiçbirine. Kokunu duyunca yanıma gelip yalandan nasılsın diye soruyorlar diyorum iyi-eh. Geldikleri yere gönderiyorum hep iki yüzlük banknot dolu çek. Parayı senin için harcarım ya da denize dökerim nakit halinde bi tekne. Her gece gizlice koklamıyorum üst-üstüne başka çiçek ama sen başka dudaklara deyip duruyorsun bu durum beni mahvedecek. Hadi gel yanıma ve resmini çek. Mary çek çek mary çe-"
Şarkıyı söylerken çalan kapıyla ,sonunda, oda servisinin geldiğini anladı. Bir saat önce sipariş ettiği yemekler daha şimdi geliyordu ve bu da misafirlerin iyi ağırlanmadıklarını gösteriyordu.
Kapıyı açmaya giden Seol-ah kapıyı açtığında Taehyung'un geldiğini görünce açlıktan dolayı yüzü biraz asıldı ve 'hoş geldin' diyerek Taehyung'u içeri davet etti.
Taehyung ise kızın yüzünün asıldığını görünce
-Bir şey mi oldu?
Diye sordu. Kız ise;
"Acıktım, oda servisi hala gelmedi."
-Çok mu acıktın?
Diye soran Taehyung'a karşı kız şu cevabı verdi.
"Evet o kadar acıktım ki, şu an seni bile yiyebiliri--"
Yanlışlıkla verdiği cevaba karşı -yine- yüzü kızarırken Taehyung'a da aynısını olduğunu gördü kız.
Bu sessiz ve utanç verici ortamı bozan zil sesi yanakların tekrar eski haline dönmesini sağlamıştı.
Kapıyı açan kız içinden 'nihayet yemek geldi' diye geçirirken kız servis arabasını aldı ve kapıyı kapatarak içeri götürdü.
Yemek yemeye başlayan kız kendisini izleyen Taehyung'u gördüğünde ona;
"Sende yemek ister misin?"
Şeklinde bir soru yönelttiğinde Taehyung kıza şu cevabı verdi.
- Buradan seni izlemek daha cazip geliyor bana.
Kız bu sefer duymamazlıktan gelip hafif bir tebessüm ederek yemeğine döndüğünde kızarmaması için tanrıya dua ediyordu.
Bugün yüzü neden o kadar çok kızarmıştı bilmiyordu ama kimden kaynaklandığını iyi biliyordu.
Taehyung.
*******
Yemeğini bitirmişti Seol-ah ve bu süre zarfı boyunca da Taehyung onu izlemişti.
Şu anda durdukları pozisyon çok güzeldi.
Saçmalamayın tabiki de sevişmiyolar.
Ama sevişmeseler bile bu pozisyon kıza ve Taehyung'a göre idealdi.
Taehyung yatağın üzerinde sırtını yatak başlığına yaslayıp ayağını karşıya uzatırken Seol-ah'da onun bacağının üstünde yerini almıştı. Ve şu an ikisi de elindeki telefonlara bakıyordu.
Taehyung arada bir kıza ve telefonuna yolladığı kaçamak bakışlarla onu süzüyor ve kendine engel olmak için zorluyordu.
Kızın telefonuna ardı ardına gelen mesaj sesleri bütün sessizliği bozup yerini 'dink' eden mesaj seslerine bırakmıştı.
>Merhaba Seol-ah ben Jungkook.<
>Yarın buluşabilir miyiz Seol-ah<
>Eskisi gibi olmasa bile seninle doğru düzgün gezmek istiyorum Seol-ah<
>Tamam, yarın buluşalım< diye cevap yazan Seol-ah ise Taehyung'un kendine baktığını görür görmez sordu.
"Neye bakıyorsun öyle?"
-Hiç, hiçbir şeye.
Deyip zoraki gülümsemeye çalışan Taehyung gözlerini Seol-ah'ın üzerinden çekip kendi telefonuna kaydırdığında bile arada bir Seol-ah'a bakmaya devam ediyordu.
*******
Sıkıcı geçen bir günün ardından Taehyung odasına gitmiş. Seol-ah ise yatakta dönüp duruyor ve uyuyamıyordu.
Uyuyamadığı için en sonunda kuzeni Suga'yı aramaya karar verdi.
"Kuzen, ben uyuyamıyorum. Yanına gelebilir miyim?"
" Tabiki de gelebilirsin balım. Hem istersen ben sana eski günlerde ki gibi masal anlatıp saçlarını okşar ve şarkı söylerim"
"Biz bunları ne zaman yaptık da eski günlerde ki gibi diyorsun"
"Nankör kuzen seni. Bundan sonra istesen bile yapmam. Tch tch tch."
"Ayy tamam kızma kızma. Hadi geliyorum kapat."
Deyip telefonu kapatan Seol-ah ayağına geçirdiği terlikleriyle oda kartını ve telefonunu alarak odadan çıktı ve iki yan odaya geçti.
Kapıyı açan Suga'ya karşı gülümseyen kız direk Suga'nın yatağına girmişti.
Tek kişilik olan bu yatak dar olduğu yetmiyormuş gibi bir de iki kişi yatınca daha dar olmuştu.
Yatağa yattığı gibi gözleri kapanmakta olan Seol-ah kuzeninin masal anlatışını dinlemiş ve sıcacık olan yatakta gözlerini yummuştu.
-Bir varmış, bir yokmuş....
-Bölüm Sonu-
Bir günde iki bölüm huhuuuuuuu.
Nabersiniz, ponçikellalarım?
Bölüm nasıldı sizce?
Sevgili yapalım mı artık şunları?
Belki 5-6 bölüm sonra yapabilirim.
Köşemiz;
Sen hayata at gözlükleriyle bakmaya devam edersen, birilerinin çüşşş demesi zoruna gitmesin.
vffvasknvvbfvfgvfdkçvcbkha<svcbvdvcavbbchdf bcmcfncbsbfkdsbzlbvşlsoabnal<bvşergvşngv<şabgvna b nv rfughvcn vnvfnfgeshfkmdsfagruafşargoıhfhrbuhfngufgtughırrwnbgbngbngbgbrebrgbgrbrgbgrbgşbaeşbrabargnbrganbrgangarnlgarnlfblkasbfalkvsfbklksgbfkvsalfbavsaökb vczlş<aogfsl avlsl.vnbaı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Thank You [KTH] | Tamamlandı |
FanfictionNeye sahip olduğumuz değil neyin keyfine varabildiğimizdir mutluluğu yaratan...