Oturduğu yerden kalkarak arabasına yöneldi. Anahtarı takıp arabayı çalıştırdıktan sonra bir cafeye gitti. Bugün kuzeni Suga gelecekti ve o gelmeden önce biraz cafede takılmayı planlamıştı. Yanına çağırdığı garsondan bir limonata söyledi ve beklemeye başladı. Telefonunu açarak saate baktı daha 3 saat vardı kuzeninin ineceği uçağın burada olmasına. Garsonun getirdiği limonatayi biraz daha kendi önüne çektikten sonra eline alıp yavaş yavaş yudumlamaya başladı. O sırada gördüğü beden sevinmesine neden olmuştu.
Kim Seok Jin
Onu iyileştiren doktordu kendisi.
Kızın eski sevgilisi yüzünden komaya girdiğinde 2 yıl sonra onu kurtarmaya başaran tek doktordu kendisi.
Elini hafif kaldırarak seslendi.
"Jin merhaba"
Demişti. Aralarında herhangi bir saygı ifadesi bulunmuyordu. Çünkü jin böyle istiyordu e tabi kızında işine gelirdi. Jin kızı gördükten sonra adımlarını hızlandırarak yanına ilerleyip ona 'merhaba' deyip oturacağı sandalyeyi çekip oturmuştu. Jin de garsonu çağırıp bir limonata istemişti ve o sırada kızın yüzüne bakıp hafif bir tebessüm etmişti.
Kız onun tebessüm ettiğini gördüğünde neden güldüğünü anlamadığı için sormuştu.
"Neden gülüyorsun?"
-Eskisinden daha iyi görünüyorsun da.
"Çirkin miydim ki?" Demişti büzdüğü dudaklarıyla. Bu hali jin'in gözünde adeta bir çocuk gibiydi ama sevimli bir çocuk.
-Çirkinlik ne kelime sen çok çirkindin.
Demişti alaycı bir tavırla. Kız da zar zor uzandığı koluna vurmuştu. Sonra kendi yerine düzgünce oturduktan sonra tam konuşacağı sırada jin'in de limonatasi gelmişti. Ve jin başka konular açmıştı ama en son açtığı konu biraz da olsa kızı yıpratmıştı.
-Komadan önce ki yaşananları hala hatırlıyor musun?
Demisti kizin bu cümlesine karşı çıkmasına karşın tedirgin bir sesle.
Kızın bir an gözleri eski anılarla yine dolsa da cevap vermek için direndi.
"E-evet"
Kekeleyerek söylemişti. Bu huyundan nefret ediyordu.
Jin konuyu dağıtmak için farklı farklı şeylerden bahsetse bile kız onu dinlemiyordu,dinleyemiyordu. 'Onu unutacağım' deyipte unutmadığı,unutamadığı zamanlardan da nefret ediyordu.
.......
Kuzeni Suga'yı bekliyordu. Ve en sonda onu gördüğünde kendisini de görmesi için bir kaç kez el salladı. Kuzeni onu gördü ve her zaman ki uyuşukluğuyla yürümesini bozmadan devam etti. Önünde durduğunda kısa bir sarılma faslından sonra arabaya binip otele gittiler. Kuzeni Seol-ah'ın otelde kaldığını biliyordu. Ama bu otel de kalacağı en son tahmin ettiği şeydi.
Konuyu pek fazla uzatmadan Seol-ah'ın iki oda yanına yerleşmişti. Akşam yemeği yemek için dışarı çıkmıştı. Oteldeki bir çok hizmetli ona bakıyordu. Altına giydiği eşofman onu gayet karizmatik kılıyordu. Kulaklığını taktıktan sonra Seol-ah'ın odasının önüne geldi ve kapıyı tıklatıp bekledi.
En sonunda kapı açılmayınca odasında olmadığını anlayan Suga telefonundan onu aradı ve yemek yemeye gittiğini öğrendi.
Seol-ah aşağıda kuzenini bekliyordu ve onu görünce hafif bir tebessüm etti. Ve elini salladı. Suga da kızın yanına gelince oturdular ve yemek sipariş ettiler. O sırada konuşuyorlardı.
-tatilin ne kadar sürecek?
"Üç ay, sen ne kadar kalacaksın?"
-hayırdır kuzen, gitmemi felan mı istiyorsun?
"Aaa üstüme iyilik sağlık ben hiç senin gitmeni ister miyim?"
-bilmem bence istersin.
Bu tarz şeyler konuştuktan sonra yine her zaman ki gibi yemekleri geldi yediler ve yukarı odalarına çıktılar. Suga odasına girmişti ama kız ilk defa suga'dan daha üşengeç davranarak yavaş adımlarla yukarı çıkıyordu. Yine birine çarpmıştı. Kafasını yukarı kaldırarak baktı.
Bu o'ydu.
Onu öldü sanıyordu. Gördüklerinin yine her zamanki gibi bir göz yanılması olmasını diledi. Ama değildi bu gerçekti. Bir an da aklından silinen bir kaç görüntü tekrar zihninde dönüp dolaşıyordu belki de cirit atıyordu. Aklına onunla geçirdiği en güzel anlardan biri gelirken bile ona bakmaya devam ediyordu. Ve aklından binlerce soru geçiyordu.
Onun burada ne işi var?
Acaba bu onun klonu falan mı?
Yoksa ikizi mi?
Onu gördüğü için bu kadar kızmamıştı. Ona kızmasının tek nedeni o geceydi. Otelde ki bir gece. 8.kat 4.oda
Adam kızı yine farketmemiş gibi yapacaktı. Öyle yapması gerekiyordu. Tekrar ona aynı şeyleri yaşatmamak için uzak kalması gerekiyordu. Adam kızın yanından geçip gidecekken kız adamın kolundan tutarak onu durdurdu ve şu sözleri söyledi.
"Sen o'sun"
Adam sadece onu tanımaması için tanrıya dua ediyordu. Ve bu arada fırsat kollayarak onu geçiştirmeye çalışıyordu.
-B-ben sizi tanımıyorum hanımefendi. İşim var gitmem gerek.
Kız tanımıştı ama. Onun sesinden bile tanımıştı o olduğunu anladığı an gözünden bir damla düştü. Sol gözünden düştü ilk yaşı demek ki üzüntüden ağlıyordu. Bir yerde okumuştu.
'Gözünüzden düşen ilk yaş soldan düşüyorsa üzüntüden,sağdan düşüyorsa mutluluktan ağlıyorsunuzdur.' Hemen odasına koşarak 4 yıldır biriktirdiği yaşların bir çoğunu gözlerinden firar ettirmişti. Neden böyle oluyordu. Onu unutmak istercesine içiyor, ama onu her gördüğünde eski anıları gözlerinin önünden geçerek kalbini tekletiyordu. Bu huyundan da nefret ediyordu. Hayatta onunla ilgili olan her şeyden nefret ediyordu.Bu huylarını hiç sevmiyordu.
Onu gördüğünde ağlamayı hiç sevmiyordu.
Onu görmeyi hiç sevmiyordu.
Ama en çok acıtan şey şuydu;
Onu sevmesini de unutmayı sevmiyordu.-Bölüm Sonu-
Arkadaşlar sınavlarım olduğu için bölüm atamadım gerçekten çok üzgünüm.
Her neyse bugünkü köşemize geçelim;Ben istediğim sözü yazar,
Sen istediğin kadar dinlersin.
Ben istediğim gibi yaşar,
Sen yaşayamadığın kadarını izlersin.Bugünkü köşemiz acayip koydu dimiiiii kkkkk.
Bye bye~~
Sizi çok seviyorum~~~~~~~❤❤❤❤❤❤❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Thank You [KTH] | Tamamlandı |
Hayran KurguNeye sahip olduğumuz değil neyin keyfine varabildiğimizdir mutluluğu yaratan...