-Part 12-
Dediğim gibi buradakiler iyi kötü her şeye küçük bir gülücükle karşılık verirler...
Bu konuya yakın bir zamanda el atmamız gerekecek. Aksi takdirde benim sinirler altüst olacak...
Bağzı zamanlarda gıcığıma gitmiyor değil hani.
Yine yollardayız. Tabii ki Eustace'ın soru yağmurlarıda bizimle birlikte.
" O seni nereden gördü?" " Sana ne söyledi?" " Ne zamndır oradaydı?"
" Numarasını verdi mi?"
" Oha Eustace oha neden numarasını alıyım suratına tükürdükten sonra benim için iyi planlar yapmadığını bildiğim halde numarasını felan alıcak değilim."
Evet bunu söylemiştim. Bu sözüm o'nu pek hoşnut etmişe benziyor.
Yüzüde kocaman gülümsemesiyle bir süre sesli güldü.
Sonra devam etti.
" Yani şimdi sen Barker'ın suratına mı tükürdün?" derken bile gülüyordu.
"Evet. Çok komiğine gitti herhalde."
Beni sanki küçümsüyordu. Biraz bozulmuştum ona.
Suratım hafiften asılmıştı. Her saniye bana bakmaktan suratımın düştüğünü rahatlıkla anladı.
Koluyla omzumdan tutup beni kendine çekti.
" Küçük kızımız sanırım biraz alıngan ha ne dersin?"
Kafamı kaldırıp.
"Ha..ha senin küçük kızın kesin öyle."
Birkere ben alıngan felan değilim sadece beni tiye alması sinir bozucu hele yapan kişi Eustace gibi biriyse...
Bir süredir yürüyoruz ne kadar zaman geçtiğini kestiremiyorum.
İlerlerken markete giderken yürüdüğümüz -benim bir kısmını yürüdüğüm halde pert olduğum- yol aklıma gelince.
Eustace'a
"Senin ehliyetin felan yok mu? Kapıda araba varken neden biz her seferinde yürüyoruz?"
Eustace şöyle bir havaya bakındı daha sonra dudaklarını aralayıp konuşmayı başladı.
" Güzel soru. Birinci soruna cevabım, evet ehliyetim var."
" İkincisi?" dedim soraraktan.
Bir nefes aldı. Bir solukta nefesini dışarı verip kısa bir zaman bana baktı ve önüne dönüp.
" Herhalde üç tane araba parçalayan birine araba kullanması için onay vermezler. Ben de uzun zamandır sürünüyorum. İşim olamdıkça da dışarı çıkmıyordum zaten."
Resmen Ooo oldum şuan. Bir tane bile değil tam üç tane arabadan söz ediyor.
İçimde "yuh, oha, çüş" kelimeleri bu duruma uygun anagram yapmaya çalışıyorum. Ne kadar başarısız olacağımı bilsem bile..
Bulsam bile yeterli olmaz..
" O kadar kötüydün demek?"
Eustace yürümeyi bıraktı. Tek kaşını kaldırıp kafasını hafif yana attı.
" Eğer beni araba sürerken görseydin eminimki bu söylediğinde pişman olurdun."
Buda amma iddalı konuşuyor..
"Ha..ha bunu bana üç araba parçalayan çocuk mu söylüyor?"
Kafasını hafifçe yukarı aşağı sallayarak onaylıyor.
" Evet o çocuk söylüyor." diyip biraz hızlı adımlarla yürümeye devam ediyor.
Bende biraz olduğum yerde duruyorum. Sonra ona yetişmek için hızlı yürüyorum yanına vardığımda adımalrımı yavaşlatıp.
" Bu konuşma bana biraz tanıdık geliyor sanırım." diyorum gülerek.
Eustace "bilmem" şeklinde omuzlarını yukarı kaldırıyor.
"Çok konuştuğun için birçok şey sana tanıdık geliyor herhalde."
Ve gülüyor.
Her şey iyi hoş neden bozuyosun yaa..
" Demek ben çok konuşuyorum hee."
" Evet."
" Yani rahatsızsın."
" Sayılır."
" Peki."
Yolda durdum. Demek ben çok konuşuyorum...
Eustace
" Yine ne yapmayı planlıyorsun söylede önceden bilelim bir faciaya sebebiyet verme. Hani hasar gören ben oluyorum."
Ama bu lafı çok koymuştu ben ona zarardan başka bir şey vermiyordum. Söyledikleri buna çıkıyor.
Bunu demesi beni çok şaşırtmıştı.
Anlık bir karar verdim. Daha fazla ona RAHATSIZLIK ve zarar vermemek için hayatından çıkmalıydım.
Kaldırımdan caddeye doğru bir kaç adım attım. Araba geçmesini bekliyordum ama birtek dahi araba geçmedi şimdiye kadar.
Eustace arkamda beni izliyor bunu biliyorum muhtemelen ne yaptığımı anlamaya çalışıyor.
Biraz beni gözlemledi dayanamamış olacak ki gelip kolumdan tuttu. Yürümem için arkamdan biraz itekledi.
Kolumu ondan hışımla çektim.
" Beni rahat bırak."
Başkalarına tahammülü var fakat benimle tartışmaya başlayacağı sıralarda çok çabuk sinirleniyor.
" Jane yürü gidiyoruz."
" Yanılıyorsun gitmiyoruz, gidiyorsun.."
" Jane şaka felan yapıyorsan bu hiç komik bir şaka değil."
" Bu şaka değil gerçek."
Bunu söyleyip cebimden telefonumu çıkardım. İçinden hattımı çıkartıp kullanılamayacak hale geldiğinden emin olduktan sonra telefonu yere fırlatıp üstüne bastım sert darbelerle zor uğraşlar sonucu onuda imha ettikten sonra.
Duygusuzca Eustace'a baktım.
Eustace şuan gerçekten sinirli ama hala az da olsa sabrı var.
" Jane sen gerçekten hiç iyi değilsin hemde hiç."
Kolumu tutmak için elini uzattı ama bana dokunmasına izin vermedim.. geri çekildim.
Tam bu sırada sonunda caddeye bir araç geliyordu. Bunu görür görmez hemen yola atladım.
Araba durdu hemen ön taraftaki kapıyı açıp içeri bindim. Kabul ediyorum hayatımda alabileceğim en kotü karardı. Demek ki bir şekilde ondan uzaklaşacaktım aptalca bir seçim yaptığıma göre..
Hızlıca tanımadığım araç sahibine doğruca sürmesini beni ordan götürmesini söyledim.. Araba hareket ediyordu soluklandım daha sonra kafamı kaldırıp arabayı süren kişiye baktım.
Bununbir rüya olmasını diliyorum. Arabayı süren kişi Barker olunca rüya mı kabus mu onu bilemiyorum.
Bana doğru baktı.
" Sana ulaşmam için çabalamam gerektiğini sanıyordum. Kendi isteğinle bana gelip işlerimi kolaylaştırdığın için sanırım sana teşekkür etmem gerekiyor."
Lütfen bu bir rüya olsun lütfen lütfen lütfen. !
Kısa Bir Süre Son Yeniden Yeni Bölümle Birlikteyiz. Küçük Bir Rica Okuduktan Sonra Oy Verip Kısa Dahi Olsa Bile Yorum Atarsanız Sevinirim. Teşekkürler
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgili Kuzenim...
Roman pour AdolescentsYeni bir Yaşam. Ve yeni insanlar. Hiç tanımadığım halam, kuzenim... Pek aksiyonlu geçmese de iyiydim. Kendini gösterme çabalarındaki kuzenimin farkındaydım. Son sözlerin önemi hiçbir zaman o an gelmeden bilinmez. Bana da o an gelmişti. Büyük bir da...