-13-

482 14 2
                                    

-Part 13-

O'nu gördüğümden beri aralıksız derin nefesler alıyorum. Kabul ediyorum gördüğüm ilk arabanın içine cumburlop atlamamalıydım. Ama tabii ki son pişmanlık fayda etmiyor görüldüğü gibi.

Arabayı sürerken kısa aralıklarla korkunç hissettiren sırıtmalarla bana bakıyor. Kötü hissetmeye başlıyorum kendimi. Aldığım nefesler beni boğmaya başlıyor.

Kısık bir sesle.

''Durdur arabayı lütfen.'' diyorum önce.

Onunla dalga geçtiğimi sanıyor.

''Güzelim erken kaybetmek bana uymuyor.'' diyor sinir verici manalar taşıyan cümleleriyle.

Ateş basıyor, hiç olmadığı kadar terlemeye başlıyorum. Karnım adlandıramadığım sancılarla dolunca istemsiz ağzımdan küçük iniltiler kaçıyor.

Bir boşluk yakalayıp haykırmaya başlıyorum.

''Durdur şu lanet arabayı.''

Bu sefer suratı endişe ile kaplanıyor. Ani bir frenle araba duruyor. Araba durar durmaz kapıyı açıp dışarı fırlıyorum. Beraberimde arabadan çıkıyor benden iki üç adım geride duruyor.

Nefes almaya çalışıyorum. Ama bu boğulma hissimi geçiremiyor. Göz kapaklarım ağırlaşıyor. Gözüm kapanıyor. Güçlükle gözümü yarıya kadar açabiliyorum. Dengemi kaybediyorum. Olduğum yerde

sağa sola bozulan dengemi tetiklemeyecek şekilde adımlar atıyorum.

Arkamdan sesleniyor

''Neyin var senin böyle?'' diyor bana doğru adım atarken. Korku ve endişe seziyorum sesinde. Bilincimi kaybetmeye başlıyorum. Aşağı doğru çekiliyorum, sonrasında sert bir şeye yığıldığımı anlıyorum.

Gerisi karanlık...

EUSTACE:

Hızlı hareketlerle cadde başından gelen ilk arabanın önüne fırlamıştı. Hemen kapısını açıp içeri girdi. Şaşkındım. Nedeni ise o böyle şeyler yapıcak yada bu kadar alıngan birisi değildi. Değişmişti.

Giden arabanın arkasından baktım korkuyla. Bu araba tanıdıktı. Biraz düşündüm. Sonra tedirginliğim bir kat daha artmıştı. Olamaz Jane ne yapmıştı böyle. Hemen bulmam gerekiyordu onu. Bir daha bırakmamak üzere.

Telefonu cebimden hızla çıkardım. Rehberde biraz dolaştıktan sonra Alex'i aradım. Çalıyordu..

Kısık sesle ''hadi..'' diyordum sadece. Uzunca çaldıktan sonra yorgun bir sesle cevap vermişti karşımdaki.

''Sen bu numarayı bilir miydin?'' dedi. Biraz haklıydı Jane buraya geldiğinden beri bizim tayfadan kimseyi aramamıştım. Ama daha önemli bir sorun var şuan.

''Şimdi gerçekten hiç sırası değil acil arabaya ihtiyacım var. Hemen şimdi.''

''Oo.. dostum arabalar konusunda biliyorsun sana pek güven olmuyor.''

''Evet biliyorum,biliyorum. Bu sefer gerçekten ihtiyacım var sana geliyorum. Acele bir araba ayarla.'' dedim ve suratına kapattım.

Daha sonrasında ise köşeye kadar koşarcasına yürüdüm. Aslında bildiğiniz koşuyordum zaten.

Gelmiştim. Alex evin önünde bulunan basamakta oturuyor elindeki anahtarı sallıyordu.

Hızla elindeki anahtarı çektim biraz ileride olan arabaya ilerledim. Arkamdan geliyordu. Bir yandan da soru soruyordu.

''Ne oldu?''

Yanıtsız bıraktım sorusunu.

Arabaya bindim. O ise soru sormaya devam ediyordu.

Sinirle ona çıkıştım.

 Açık olan diğer camdan yüksek sesle :

''Çeneni kapayıp şu arabaya bin'' dedim.

Bindi. Gaza yüklenip Barker'ın

arabasının gittiği yoldan ilerledim.

Hiçbir yere sapmadan gidiyorduk. Bu kadar hız Alex'in hoşuna gitmemiş olcak sanırım bana döndü ve sordu.

''Gerçekten bu kadar hızlı gitmemizi gerektiren şey ne merak ediyorum?''

Gözüm kör olmuştu adeta hiçbir şey duymuyor ve görmüyordum. Sadece belli belirsiz sesler..

Yol kenarlarında Barker'ın arabasını biryerlerde görmeyi umarak gidiyordum sadece.

O'nu kaybediyordum sanırım. Yavaş yavaş her geçen saniye ümidim kayboluyordu içimden.

Hala bir şey yoktu...

Yolun kenarında bir araç vardı. Acaba o olabilir miydi?

Yaklaştıkça anlamıştım o olduğunu. Çok geçmemiştiki arabanın yanına geldik. Hemen durdum. Arabanın kapısını açıp dışarı çıktım.

Barker'ın arabasının yanına geldim aceleyle. İçeride kimse yoktu.

Elimi saçlarımın arasından geçirdim. Sağa sola bakındım.

Arabanın yolcu tarafına açılan kapının yanında bir karaltı vardı. Oraya gittim.

Barker ve Jane

Jane yerde yatıyordu.

Gözlerim büyüdü.

''O'na ne yaptın?'' dedim Barker'ı Jane'in yanından sertçe itekleyip.

Korkuyordu.

''Hiçbir şey biranda oldu.''

Alex dehşetli gözlerle bakmakla yetiniyordu sadece.

Yüksek sesle kapıyı açmasını söyledim.

Jane'i arabaya koyduktan sonra kendi yerime geçip olabildiğince hızlı sürmeye başladım.

Hastahaneye gidecektik. Buralara pek gelmezdim. Nasıl gidileceğini, en yakın hastahane'nin nerede olduğunu hiçbir şeyi bilmiyordum.

Alex biliyordur ümidiyle sordum.

''En yakın hastahane nerede?''

''Ha?'' biranda sormuştum savsakladı.

''Bu yolun üstünde hastahane var mı?''

'' Evet var. Şu ayrılmış yoldan sağa dön'' dedi.

Dediğini yaptım. Sağa döndüm.

Arada dikiz aynasından Jane'e bakıyordum.

İlerledikçe hastahaneyi sonunda gördük.

Hızlı bir manevrayla acil servisin tam önünde durdurdum arabayı.

Arka kapıya koştum Jane'i tekrardan kucaklayıp girişe daldım. Yardım istedim. Çok geçmeden birkaç görevli geldi. Getirilen sedyeye bıraktım onu.

Nesi var diye sordular.

Ben ise sadece bilmiyorum dedim. yalnızca bilmiyorum...

Sevgili Kuzenim...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin