Jimin uyandığında telefonu çalıyordu. Havanın kararmış olduğunu gördü. Olanlar yavaş yavaş aklına geldiğinde yine hıçkırmaya başladı. Hoseok'u görünce telefonu açmak istemedi. Durmadan hesap soracaktı. Telefon kapandığında arkadaşlarının onu defalarca aradığını gördü. Hoseok tekrar ekranda belirince telefonu açtı.
"Nerdesin Lan Sen? Seni Ne Kadar Merak Ettik Haberin Var Mı? Seni Pi-"
"Hyung, Jungkook g-gitti"
Hoseok en değerlisinin ağladığını duyunca kaşlarını çattı ve sesini alçalttı.
"J-jimin, ağlama. Nereye gitti, neler oluyor? "
Jimin sadece "beni bıraktı" diye sayıklamaya devam etti. Hoseok endişeyle ayağa kalktı. Televizyon izleyen sevgilisine dönüp ona geleceğini söyledi.
Yolda giderken bir yandan Jungkook'u arıyor, bir yandan da küfrediyordu.
"Hay anasını siktiğimin! "
"Hyung? "
Telefon açılınca Hoseok tükürüklerini saçarak konuşmaya başladı.
"Nerdesin lan sen? Jimin söylediklerinde haklı mı?"
Jungkook sadece sustu. Hoseok öfkelenmesine hakim olamıyordu.
"Sen sözde canın olan sevgilini bırakıp gidiyor musun yani, söylesene! Jungkook sen ona deliler gibi aşık değil miydin, ne oldu şimdi? "
"Benim için kolay mı sanıyorsunuz? Sadece onu korumaya çalışıyorum. Hiç bir sikten haberin olmadan gelip bana bağıramazsın! Yarın evleniyorum hyung. Jimin'i artık sevmediğimi mi düşünüyorsun? Lanet ailemin çıkardığı oyunları oynamak zorundayım sadece. Benim içimin nasıl acıdığından birinizin haberi var mı? "
Hoseok duyduklarıyla şok oldu.
"B-bir dakika. Sen evleniyor musun? Bana her şeyi baştan anlat Jungkook"
Böylece Hoseok her şeyi öğrendi. Jungkook her zaman miniğini düşünürdü, şimdi de öyle yapıyordu.
Jimin'in evine koşarken Jungkook'un sözleri aklına geldi.
"Ona sana anlattıklarımı söyleme. Sen onun yanına gidince seni arayacağım. Telefonu Jimin'e vereceksin ve bu konu kapanacak. "
Jungkook da ağlamamak için direniyordu. Hoseok durumun ciddiyetinin farkındaydı. Jimin Jungkook'un ona söyledikleriyle yıkılacaktı.
Jimin'in evine geldiğinde paspasın altındaki anahtarla kapıyı açtı. Tüm odaları teker teker gezdi ancak yoktu. Merdivenlerden üst kata çıktı ve odalarında Jungkook'un kazağına sarılıp ağlayan bir Jimin gördü.
Hemen yanına gitti ve onu omzuna yatırdı. Jimin tam anlamıyla dağılmıştı. Ve bir daha nasıl toplanır, orasını kimse bilemezdi.
Hoseok Jimin'in saçlarını okşarken telefonun yüksek sesli melodisi duyuldu.
Jimin telefonda yazan ismi görür görmez telefonu kendi eline alıp aramayı cevapladı.
"Jungkook! Jungkook babanın anlattıkları doğru değil değil mi? Sadece şirketle ilgili bir işin çıktı, birazdan geleceksin değil mi? Ben sana mısır patlatırım, sen de bana sarılırsın. Beraber film izleriz, benim saçlarımı okşarsın değil mi Jungkook? "
Hattan hiç bir ses gelmedi.
"Lütfen bir şey söyle, ben d-dayanamıyorum. "
Jimin hıçkırmaya başlarken Jungkook da sessizce ağlamaya başladı. Hıçkırmamaya dikkat ederek konuştu.
"Jimin, seni artık sevmiyorum. Ben uzun saçları olan güzel bir kız gördüm ve ona aşık oldum, sen de başka birini bul ve beni unut. "
Telefon kapandı. Jimin ilk başta tepki veremedi. Sonra kafasındaki dönen o cümle ağzından yuvarlandı.
"Uzun saçlı bir kızı seviyormuş. "
Jimin haykırmaya başlayınca Hoseok onu acıyla tuttu.
"Hyung benim saçlarım kısa diye mi beni artık sevmiyor? Oysa saçlarımın hep çok güzel olduğunu söylerdi, onları sürekli öperdi. "
Jimin Hoseok'un kucağına yayıldı ve huzurla uykuya daldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Amusement Park | Jikook
FanfictionJimin'i terk eden küçük sevgilisi yıllar sonra geri döner. [Tamamlandı.]