Bölüm 45

14K 1.5K 1.6K
                                    

Yorumlar için teşekkürler:)
Hazal bu bölümü yazarken çok zorlandı,
her vote bir sakin ol hazal
İyi akşamlar

Jimin'in Anlatımından

"Jimin!"

Sesin geldiği tarafa dönerek, büyük gülümsemesiyle bana bakan Hoseok'a kaşlarımı kaldırdım. "Oğlum oturdun kaldın öyle, kalksana biraz." Koltuğun kenarına oturarak, bana doğru eğildi. "Kızların gözü boşta olduğun için sürekli sende, pas versene lan."

Elimde tuttuğum bardağı hafifçe sağa sola salladım. Keyifsiz hissediyordum, bu ortam daha ilk girdiğim andan itibaren sinirimi bozmuştu ve bozmaya da devam ediyordu.

Bardaktaki sıvı hareket ederken, Mina'yı düşünüyordum.

Eve bıraktığımda iyi görünüyordu, onun yanında kalmama gerek olmadığını da söylemişti ama içim garip bir huzursuzlukla doluydu. Beynimin bir köşesi sürekli onun nasıl olduğuyla ilgili teoriler üretiyordu ve asla durmuyordu.

"Takılın siz, gelirim birazdan." Hoseok sırıttı ve göz kırparak, demin konuştuğu kızların yanına döndü. Kendi evinde olduğu için oldukça rahat hareket ettiğini fark etmek zor değildi.

Gözlerim etrafta biraz daha gezindi. Tanımadığım birkaç kişi, yine tanımadığım birkaç kişiyle konuşuyordu. Geniş salonda zar zor duyulan anlamsız müziği de kimse dinliyor gibi durmuyordu.

Köşede elindeki bardağı kaldırarak, bana selam veren kıza gözlerim takıldı. Hafifçe kafamı salladım, anında gülümsemesi daha davetkar bir hal aldı. Yine de bakışlarımı çekmem uzun sürmemişti.

Karşı koltukta oturan ve gördüğüm kadarıyla sarışın bir kızın içine düşmek üzere olan Jungkook, ona baktığımı hissetmiş olacak ki bana döndü. Konuşmaya başlamadan önce kızı işaret ederek, dudaklarını ısırmıştı.

Bu onu baya beğendiği anlamına geliyordu.

"Taehyung nerede kaldı?" Eli kızın kalçasını okşarken hala Taehyung'u düşünmesini utanmasam ayakta alkışlayacaktım. "Antrenmanı bitmemiştir daha, gelir birazdan."

Kafasını olumlu anlamda sallayarak, bakışlarını benden çekti ve kızla ilgilenmeye geri döndü. Boya olduğu yüz metre öteden belli olan sarı saçlarını kulağının arkasına alırken buradan duyulmayan bir şeyler söylüyordu.

Pezevenk, her ortamda mutlaka yatağa atacak en az bir kız buluyordu.

Bakışlarımı tekrar bardağıma çevirdiğim sırada, tam önümde duran uzun bacaklarla kafamı kaldırdım. "Sıkılmıyor musun tek başına?"

"İyi böyle." Net cevabıma karşılık pes etmedi ve küçük bir kahkaha atarak, kendini yanıma attı. "Seni yalnız görünce eşlik ederim diye düşünmüştüm."

Bakışları gömleğimin açık olan düğmelerine kayıyordu ve daha sonra gözlerime geri dönüyordu. Bunu bilerek yaptığı barizdi, neden yaptığı da öyle.

Cevapsız kalarak bakışlarımı gözlerinden çektim. Aslında oldukça güzel bir kızdı, Hoseok'un çevresi zaten hep güzel kızlarla dolu olurdu. Onun ev partileri her zaman en favorilerimizdendi ama şu an burada olmak ruhumu sıkıyordu.

Benimle fazla muhatap olmasın diye telefonu çıkararak, rehbere girdim. Mina'nın adının üstüne basmadan önce kısa bir an tereddüt etmiştim. Uzun sürmeden aramayı başlattığımda, telefonu kulağıma götürdüm.

Ne diyeceğimi pek bilmiyordum, sadece nasıl olduğunu öğrenmek istiyordum.

Telefon uzun bir süre çaldı, kendi kendine kapanana kadar aramaya devam ettim. İkinci kere aramayı başlattığımda, içime dolan endişeyi hissetmeye başlamıştım.

Mighty Fall | PJM ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin