Jimin'in Anlatımından
56 dakika.
Tam 56 dakikadır önümde duran telefonun bildirim ışığının yanmasını bekliyordum ve artık klasikleşmiş bir şekilde asla yanmıyordu.
57 dakika.
Telefonun tuş kilidini açarak boş bildirim panelini aşağı sürükledim. Kaşlarımın çatılmasına engel olamıyordum, bu durum gittikçe sinirimi bozmaya başlamıştı. Ergenler gibi telefonun başında mesaj bekliyordum.
Üstelik ergenliğimizin zirvesi olan lisede bana bunları yaşatmamış sevgilim bu duruma düşürmüştü beni, ne ironik.
Yanaklarıma doldurduğum havayı yavaşça dışarı üfledim. Amfinin sağ kanadında oturuyordum ve buradan hocanın yazdıklarını okumak zordu. Yine de ortalarda ya da önlerde oturmaktansa burada yani arkada oturmayı tercih ederdim.
Sanırım hayatım boyunca ders dinlemeyi başaramayacaktım. Böyle gelmiştim, böyle de gidiyordum.
"Blok ders mi yapsak arkadaşlar?" Hocanın sorusunu duyduğum anda büyüyen gözlerimle kafamı iki yana salladım. İyi ki herkes benim gibi pasif tepki vermiyordu da bazıları 'hayır' diye bağırabilmişti.
"Baygın baygın bakmaya başladınız zaten yine," Kendi kendine güldü ve kitaplarını laptop çantasına benzeyen çantaya koydu. "Bugünlük bu kadar olsun."
"Ara mı veriyoruz, ders bitti mi?" Önlerden biri konuştuğunda, hoca yüzünde küçümseyici bir tebessümle ona baktı. "Araya çıkabilirsin genç adam, mümkünse geri de dönme çünkü bizi burada bulamayabilirsin." Çantasını eline aldı ve platformdan inerken bağırdı. "İyi günler arkadaşlar."
Bir işkence bitmişti, şimdi sıra diğerindeydi.
Telefonu tekrar kontrol ettim. Taehyung'un mesaj attığını görünce iç çekerek hızlıca dersimin bittiğini yazdım. Mina ise hala cevap vermemişti.
Bu saatlerde boş olacağını söylemiş olmasına rağmen.
Hayatımın en büyük değişikliği kazandığım üniversite, tek yaşadığım küçük evim veya arabam değildi. En büyük değişiklik; her gün yüzünü görmekten asla sıkılmadığım sevgilimi ancak haftada bir iki defa görebilmem ve yeni bir duyguyla tanışmamdı.
Özlemek nasıl oluyor, Mina bana yavaş ama etkili bir şekilde öğretmişti.
Derin bir nefes vererek, sinirlenmemeye çalıştım. İlk şarkıları şükürler olsun ki çok sevilmişti, herkesin gözü onların üstündeydi. Akbaba gibi ikinci şarkı da sönüp gitmelerini bekliyordu çoğu kişi.
Bu yüzden çok çalışmaları lazımdı. Hem onun, hem de Jungkook'un bu işte çok emeği vardı ve karşılığını tam almaya başlamışken havai fişek etkisinden sıyrılmak istiyorlardı.
Onların başarısının kalıcı olacağına emindim, olmasa bile onları her zaman destekleyecektim ama keşke sevgilimi görebiliyor olsaydım.
Sonuçta ben de bir insandım. Sevgilimin idol olması insani duygulardan biraz uzaklaşmayı gerektiriyordu ama yapamıyordum işte.
Özlüyordum, kıskanıyordum, ona yapılan baskılara karşı sinirleniyordum ve endişeleniyordum.
Liseyi sırf bu yüzden özlüyordum, Mina her an yanımdaydı ve peşinde milyonlara ulaşmış bir erkek fan kitlesi yoktu. Üstelik yüzünü en çok gördüğü insan da Jungkook gerizekalısı değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mighty Fall | PJM ✓
FanficHayran kurgu #1 Ben sadece yeni bir başlangıç yapmak istemiştim. Hayatımın eskisinden daha da kötü olabileceğini nereden bilebilirdim ki?