Bölüm 46

14.7K 1.3K 1.6K
                                    

Mina'nın Anlatımından

Karanlığı tanımlayamıyorum.

Karanlık; bir çocuğun yorganı kafasına kadar çekip, kendini kötülüklerden korumasına sebep olan şey değil miydi? Sadece ışık açılana kadar sabredilmesi, gün doğana kadar tahammül edilmesi gereken şey değil miydi?

Benim için karanlık neden çaresizlikti? Benim için karanlık neden kalbimin ortasında sanki varolan koca bir boşluktu? Neden ışık açıldığında kaybolmuyordu? Neden benim için hiç gün doğmuyordu?

Bacaklarımı daha çok kendime çektim ve gözlerimi daha çok sıktım. İçime çektiğim hava ciğerlerimi delip geçiyordu, her hava taneciğinde daha çok yaralarım sızlıyordu. Ve ben bu yaraların kapanmayacağını çok iyi biliyordum.

Gözyaşımın dudaklarıma doğru olan yolculuğunu Jimin'in ufak dokunuşu kestiğinde, sıkmaktan acıyan gözlerimi hafifçe araladım. Taehyung'un evindeydik. Tek kişilik bir yatağın üzerindeydim, üstüme örtülen battaniyeyi boynuma kadar çekmiş, kımıldamadan öylece ara ara ona bakıyordum. O ise bana, hep bakıyordu.

Başucumdaydı, yerde dizlerinin üstünde oturuyordu ve neredeyse gözlerini hiç kırpmadan sadece bana bakıyordu.

Bakışları rahatsız edici değildi, iyi olmamı istediğini biliyordum. Kızaran gözaltlarında parmağımı dolaştırmak istiyordum, 'benim için üzülmene değmeyecek biriyim' demek ve yanımda olduğu için teşekkür etmek istiyordum.

Ama hiçbirini yapmadım.

Tekrar gözlerimi kapattım ve derin bir nefes verdim, onunla konuşmak için kurabilecek kelimem yoktu ki benim. Kendim bile ne yaşadığımı bilemeyecek haldeydim, bedenimi ne kadar örtsem de içimdeki üşüme geçmeyecek gibiydi.

Çok üşüyordum ama yanaklarım sıcacıktı, tıpkı saçlarımın üstünde dolaşan elin geçtiği yerler gibi.

İçime çektiğim hava da çok üşütüyordu, yüzüme çarpan nefesini soluduğumda ise ısınıyordum.

Az öncekiler gibi yine nefesini yüzümde çokça hissediyordum, biraz olsun üşümüş olan ruhum ısınıyordu ve uykuya teslim olacağımı seziyordum.

Yine de korkuyordum, çünkü gözlerimi açtığımda yanımda olmazsa ne yapacağımı bilmiyordum. Saatlerdir ne zaman gözlerimi korkuyla açsam "Uyu, ben buradayım." diyip saçlarımı seviyordu ama bir daha demez diye korkuyordum işte. Beni yalnız bırakmasından çok korkuyordum.

Üstümdeki battaniyeye daha çok sarıldım ve kafamı ona doğru biraz daha yaklaştırdım, aldığı nefesleri yüzümde hissederek yanımda olduğunu bilmek iyi geliyordu.

Tahmin ettiğim gibi onun sıcaklığı tenime çarptıkça mayışmış ve kendimi dakikalar sonra uykunun kucağında bulmuştum.

Ne kadar süre sonra gözlerimi araladığımı bilmiyorum ama bedenimin titrediğini fark ettim. Hava çok az da olsa aydınlanmıştı, acılarım hala tazeydi, yaralarım hala acıyordu, ruhum da hala huzursuzdu. Her şey olması gerektiği gibiydi, tek bir şey dışında.

Odada yalnızdım.

Uzandığım yerden zorla doğruldum ve oturur pozisyona geçer geçmez kendimi biraz ısıtmaya çalıştım. Yerimden kalkacak ve yürüyecek gücü bulur bulmaz aşağıya inecektim.

Mighty Fall | PJM ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin