"Ege telefonumu ver dedim sana!"
"Daha işim bitmedi."
"Ne işiymiş o?"
"Sanane kızım git anneme yardım et. Babamla maça falan baksana sen. Rahat bırak beni!"
"Beni delirtiyorsun! Elindeki benim telefonum!"
Mal her zaman maldır işte. Beni delirtmekten başka bir işe yaradığı yok bu salağın.
"Abinim kızım ben senin düzgün konuş!"
"Hıh abiymiş aramızda 5 dakika bile yok gelmiş bana abilikten bahsediyorlarsun."
Kapının bir tarafında Ege bir tarafında ben birbirimize bağırıyoruz. Nedeni telefonum. Bu salak telefonuma el koydu ve telefonumdan sevgilim konuştuğum biri olup olmadığını arıyor. Olmadığı için sorun yok ama ifşalarım var sonuçta.
"Ece! Aşağı gel ve kolilerini al!"
"Tamam anne!"
Türkiye'ye dün itibariyle geri dönüş yaptık. Daha önce Çindeydik orada ilk başta baya bir zorlansam da sonradan alışmıştım. Oradaki işler bitince de tekrar geri döndük. Babam işlerini Dünyaya taşıdığı için birçok ülke dolaştık. Bazıları haftalık aylıkken bazılarında 1 2 sene kaldık. Kendimi Dünya gezgini falan gibi hissediyorum bazen.
"Ege 5 dakika sonra geleceğim ve telefonu vereceksin yoksa sonuçlarına katlanırsın!"
Arkamı dönmemle ayağım merdiven boşluğuna geldi ve yıldızlar...
"Ahhhh! Ayağım!"
Aman allahım bu da ne böyle ayağım felç geçirdi galiba. Kafamın üzerinde dönen şey Mars mı acaba. Bir tane de Jüpiter var.
Ah! Galiba deliriyorum.
Bir an bu düşünceme gülecek gibi oldum ama ayağımın sızısı daha ağır basınca gözlerim doldu.
Bir anda gürültüler gelmeye başladı. Sanırım 3. Dünya savaşı falan var. Ama benim burada ayağım koptu. Hiç takamam yani.
"Ece noldu!" Bir böğürme sesi. Kafamı kaldırmamla Ege olduğunu anladım. 3. Dünya savaşı falan değilmiş Ege merdivenlerden iniyormuş sorun yok yani.
Hırsla ona dönüp "Ne olmuş gibi görünüyor? Merdivenlerden düştüm işte!"
"Bana neden bağırıyorsun? Ve bunu nasıl başardın? Gerçi sakar birinden ne beklersin ki?"son cümlesini kısık sesle söyledi.
Bu sırada beni kucağına aldı ve arabaya götürmeye başladı.
"Senin yüzünden. Sen bana telefonumu verseydin bunlar olmayacaktı."
"Tamam ağlama artık." Ağlıyor muydum cidden?
Ege'nin bir anlık duygu dalgalanmalarına merhaba diyin. Kendisi tam bir psikopat. Hava durumu gibi. Ama konu ben olunca kıyamaz. Ne olursa olsun. Zaten ikizler bunun için var.
"Çok acıyor mu?"
"Biraz" o sırada elimle göz yaşlarımı sildim. Yanağımı öptü
"Şimdi?"
"Geçti" dedim ve gülümsemeye başladım. O da güldü ve tekrar böğürmeye başladı.
"Anne biz hastaneye gidiyoruz!" Galiba kulağım istifa etti.
—————-
Hastaneye geldiğimizde hemşirelerin hepsi ikizime bakıyor dikkatini çekmeye çalışıyordu.Hatta bazıları üzerimize kendisini attı. Evet baya atladı diyebiliriz. Salak galiba Egemin onu tutacağını ve aşk yaşayacaklarını düşündü. Zavallılar.
Tabi benim ikizimde öyle bir karizma var ki anlatamam. Kumral mavi gözlü yapılı uzun boylu çenesi bile güzel yani bu çocuğun. Kasları da maşallah. Düşünün yani baya bir yakışıklı. Kaşında da bir piercing var. Maşallah benim ikizime düşündüm de cidden yakışıklıymış. Tabi ikiz olduğumuz için ben de güzelim herhalde. Teorim bu yönde ama bilemiyorum. Olmaya da bilirim
Herneyse ayağıma gelecek olursak 1 hafta yatıp zıbarmamı ve az hareket etmemi söyledi. 2 gün sonra okul başlıyordu ve ben okulun ilk haftası yoktum. Aman ne hoş ne hoş yani anlatamam. Evde sıkılmacalar vol 1 diye video çekip YouTube ye yükleyeceğim ne kadar güzel ama.
——-
Birkaç bölüm karakterleri tanımak için olaysız ve biraz saçmasapan olacak galiba ama okumaya devem ederseniz seveceğiniz bir hikaye olacağını düşünüyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
COMMUOVERE
Teen FictionHerkesin kendine göre zorlu zamanları olur. Küçükken yaşananlar, yaşamak zorunda kaldığımız o anlar veya bizim isteğimiz dışı oluşan durumlar ve daha niceleri. Ece 18 yaşında olmasına rağmen 11. sınıfa gidiyor. Kendisi bile o 1 yılını hatırlamıyork...