Mavi okul ceketimin kollarını çekiştiriyor ve bir yandan da koşarak Jimin'e yetişmeye çalışıyordum. Anladığım kadarıyla kapalı basketbol sahasındaki tüm topları birileri patlatmıştı, ve Jimin de takım kaptanı olduğu için koç ondan hesap soracaktı.
Jimin koşarak gözden kaybolurken, adımlarımı yavaşlattım ve hemen önümdeki ağacın kenarına oturdum.
"Neden sporcu bir arkadaş edinirim ki?"
Kendi kendime konuşurken, ellerim ile ceplerimi yokluyor, telefonumu bulmaya çalışıyordum. Elime değen soğukluk ile hızla telefonu cebimden çıkarırken saate baktım.
İki saat kalmıştı; iki saat sonra her perşembe günleri yaptığım, gönüllü kütüphane nöbetini yapacaktım. Kütüphaneye gidiyor kitapları düzletiyor, oraları temizliyor ve kendimce eğleniyordum.
Kitap okumayı, kitap incelemeyi, kitaptan bahsetmeyi severdim; kısacası kitaba dair her şeyi severdim.
"Lanet olsun! Şarjım 22!"
Telefonu kapatıp cebime koyarken, kafeteryaya gitmek için ayaklandım.
Arka bahçeden geçip okulun önüne çıkarken, duyduğum sesler duraksamama neden olmuştu.
"Biliyor musun? Taehyung olmasa şu an sen ölmüştün."
Bakışlarım okul merdivenin hemen ilerisinindeki birbirine sinirle bakan Jungkook ve San'ı bulmuştu.
"Asıl Mingi olmasa sen ölmüştün, Jungkook."
Adımlarım benden habersiz birbirini her an dövecekmiş gibi duran ikilinin yanına geldiğinde, ikisin de bakışı bana dönmüştü.
"Yine mi kavga ediyorsunuz?"
Jungkook sırıttı ve bir elini cebine atıp vücudunu bana çevirdi.
"Bu sefer konuşuyoruz, Woo."
San ona sinirle bakarken, benim bakışlarım ikisi arasında gidip geliyordu.
"Karşıma çıkma bir daha Jungkook."
Jungkook'un bir şey demesine fırsat vermeden arkasını dönmüş giderken, ben de onun arkasından ilerledim.
"Hey! Jungkook ile arandaki şey ne?"
Adımları hızlanırken, benim küçük adımlarımdan uzaklaşıyordu.
"Bu seni ne kadar ilgilendirir?"
Adımlarımı hızlandırırken, dudaklarımı araladım.
"Merak ettim."
Adımları yavaşlattı ve bana döndü.
"Sadece ondan nefret ettiğimi bil."
Gözlerimi kırpıştırarak ona bakarken, gözlerindeki duyguyu çözmeye çalışıyordum.
İki ay önce bu gözlerde nefret görürken, şimdi sadece pişmanlık görüyordum.
Ya da ben öyle zannediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
homophobic
Short Storychoisn: wooyoung ne yap biliyor musun? choisn: öl, senin gibi hemcinslerinden hoşlanan iğrençeler ölmeli.