Sarı sweati üzerime giyerken, siyah dizleri yırtık pantolonuma baktım. Gri saçlarım gözlerime düşerken, onları elimle düzelttim ve telefonumu sweatin cebine sıkıştırıp boy aynasının önünden salona geçmiştim.
Taehyung ve Jimin gülüşürken, onlara göz devirdim.
"Çıkıyorum ben Jiminshi."
Jimin sonunda beni farketmiş ve telaşla ayağa kalmıştı, Taehyung ise onun bu hareketi gülüyordu.
"Tamam, görüşürüz."
Gülüp ayakkabılarımı giydim ve merdivenlerden inerek apartmanın önüne çıkmıştım.
San beni bir yere götüreceğini söylemişti, bu bir nevi ilk randevumuzdu. Heyecanlıydım, hem de çok. Onu gördüğümde deli gibi atmaya başlayan kalbim, her defasında ona daha çok bağlanıyordu.
Ellerimi cebime koyup San'ı beklerken, başımı ayaklarıma indirmiştim. Başım yere eğikken yanağıma değen sıcaklık ile başımı kaldırmıştım. Yüzüm kıpkırmızı olurken, kalp atışlarım tekrar düzensizleşmeye başlamıştı.
Gözlerindeki duygu tüm kalbimi ısıtırken, parmaklarını parmaklarıma sıkıca dolamış ve beni peşinden çekiştirmişti.
"Nereye gidiyoruz?"
Gülümsedi ve ellerimden tutarak beni kendine daha çok çekiştirdi.
"Gidince görürsün."
Otobüs durağında durduğumuzda, gülmüştüm. Kalplerimiz yanyana, ellerimiz birbirine bağlıydı; bu görüntüyü hayatımın sonuna kadar unutmamak istedim.
Gelen otobüse San beni çekiştirirken, otobüse binmiş ve arkadaki koltuklardan birine oturmuştuk.
Yaklaşık yarım saatin ardından otobüsten tekrar inmiştik. San tekrar beni peşinden sürüklerken, bacaklarımın ağrısını hissetmeye başlamıştım.
Adımlarımız deniz kıyısına geldiğinde şaşkınlığıma engel olamamıştım. Gün batımı şu an tam karşımızda duruyordu. Güneş denize batıyor, biz kumlarda ilerliyorduk.
San denizin önünde durmuş ve boşta olan parmaklarını da diğer parmaklarıma dolamıştı. Şu an karşı karşıya, parmaklarımız kilit şeklindeydi.
Derin bir nefes aldı ve konuşmak için dudaklarını yaladı.
"Jung Wooyoung, beni homofobik bir piç olarak biliyor olabilirsin; ama ben hiçbir zaman homofobik değildim. Zaten homofobik olsaydım, Taehyung gibi bir arkadaşım olmazdı."
Kıkırdadım. Gülüyordum ama aynı zamanda şaşkındım da, onca zaman bana zorbalık eden çocuk şu an sevdiğim adamdı.
"Homofobik değildim ama, seninle uğraşmayı gerçekten çok seviyordum. Senden hep nefret ettiğimi düşünürdüm; yanılmışım. Zamanla yakınlaştığımızda, seni deliler gibi sevdiğimi fark ettim Jung Wooyoung."
Parmaklarımın arasındaki parmakları daha çok sıktım ve bana aşkla bakan çocuğa bakamaya devam ettim.
Alnını alnıma dayadı ve gözlerini kapattı.
Dudaklarını dudaklarıma değdirirken, parmaklarımın arsındaki ellerini belime çıkarmıştı.
Sağ eli belimde, sol elindeki parmaklarını da yanağıma yerleştirmişti.
Yanağımı okşarken, dudaklarını dudaklarımdan çekmişti.
"Seni çok seviyorum Wooyoung."
"Ben de seni çok seviyorum San."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
homophobic
Short Storychoisn: wooyoung ne yap biliyor musun? choisn: öl, senin gibi hemcinslerinden hoşlanan iğrençeler ölmeli.