"Yaşa, seyahat et, maceraya atıl, şükret ve asla pişman olma."
Jack Kerouac
Endonezya' ya uçakla tam 13 saatte ulaşabildim. Uçuşum, Bangkok (Tayland) aktarmalıydı ve Bangkok' ta diğer uçağa yetişebilmem için sadece iki saatim vardı. Başta yeterli bir süre diye düşünsem de Bangkok havaalanına indiğimde şokkk oldum. Adamlar havaalanı değil resmen şehir yapmışlar. Ucu ucuna diğer uçağıma yetişebildim.
Bali adasına indiğimde, Türkiye ile arasındaki beş saatlik zaman farkından gecem gündüzüm birbirine karışsa da yeni yerler görecek olmanın heyecanıyla attım kendimi dışarıya.. Hani şu enteller uçuş sonrası, zaman farkından dolayı jed lag oldum diyorlar ya hah işte sanırım bende ondan oldum.. Dışarıya çıkarken bir an havaalanında olduğumu unuttum. Havalimanının yolcu girişi kapısı Bali'nin en büyük tapınağı Besakih gibi tasarlanmış. Bali' yi kafamda yıllarca boşuna mistik ada diye tanımlamamışım... Kendi kendime gülümserken havanın sıcaklığı ve alışık olmadığım nem oranı hafif bir sarsıntı geçirmeme sebep olsa da alışmam ve öğrenmem gereken çok şey vardı ve ben buna hazırdım.
Bolca yeşillik, aşırı sıcak, hafif baharat ve bilmediğim çiçek kokularını doya doya içime çektim. Hiç vakit kaybetmeden, telefonuma bir turist kartı alıp internetten en yakın otelleri aramaya başladım. Otelimin ucuz, temiz ve sıcak suyunun olması benim için yeterliydi. Şansıma en kısa sürede tam istediğim gibi bir yer buldum. Otele doğru yola çıktığımda, aracı kullanan taksi şoförü, burada dört milyondan fazla insanın yaşadığını söylediğinde küçük dilimi yutacaktım. Benim kafamdaki Bali'de beş hadi bilemedin altı bin kişi yaşar. Yine mi kalabalık diye moralim bozulacakken, İngiliz sistemiyle ilerleyen trafik ve çevrenin yeşilliği dikkatimi çekti. Moralimi bozmamaya karar verdim. Bali ne de olsa benim mistik ve muhteşem adamdı...
Burada kaldığım süre boyunca, Bali'deki enlerin peşinde olacaktım. En güzel gün batımının izlendiği yere, okyanusla buluşan en güzel plaja, en güzel yemek yenilebilen manzaraya, en gizemli tapınaklara ve en görkemli ağacın üzerinden uzaklara bakmaya gidecektim.
* * *
Otele ulaştığımda, resepsiyon bölümünde beni büyük bir yüzme havuzu karşıladı. Otelden çok kare şeklinde dizayn edilmiş 2 katlı bir siteyi andırıyordu. Seçtiğim oda ikinci kattaydı ve manzarası diğer odalar gibi havuza bakıyordu. Oda beklediğimden güzeldi hatta küçük bir çalışma masası bile koymuşlardı.
İlk günümde her ne kadar kendimi Bali' nin sokaklarına atıp gezmek istesem de dinlenmeye ayırdım. Sabah olunca ilk işim tropik meyvelerle bezenmiş bir kahvaltı yapmak için restorana koşmak oldu. Elimde Bali ile ilgili pratik bilgiler kitabı, tabağımda sarı renkli karpuz, tropik meyveler ve muzlu krep. Güne muhteşem ve enerji dolu başlamıştım. Kahvaltı sonrası bulunduğum Kuta şehrinin upuzun, sarı kumlu plajına indim. Deniz yüzmek için çok dalgalıydı ve bu plaja sörf yapmak için dünyanın her yanından gelen insanlar vardı. Koca sörf tahtalarını nasıl uçağa sokup buralara kadar taşımışlar hayret verici. Ben sırt çantamı taşırken pestilim çıktı, sizde ki de nasıl bir sörf aşkıdır..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOLDA
Aventura"Patronumun odasının önünde, heyecanımın yatışması için ne kadar bekledim bilmiyorum. İlk defa istifa edecektim ve nasıl yapılacağına dair en ufak bir fikrim bile yoktu.." Yıllardır hayalini kurduğum ve büyük kariyer hedefleriyle başladığım mühendis...