[2 Yıl sonra]
“Aşkın kapınızı ne zaman çalacağı belli olmaz. Ne zaman evinizden uçup gideceği de. Elinizde tutamayacağınız zamanlar da olacaktır, koşarak size kollarını açacağı zamanlar da... Umutsuzluğa kapılmayıp beklerseniz elbette bir şekilde size dönecektir. Kaybettiğiniz bir şeyi, hiç ummadığınız bir anda, aslında sürekli gördüğünüz bir yerde bulmanız gibidir bazen aşk. Bazense yeni keşfettiğiniz bir yemek gibidir. Tadı sizi başlarda şaşırtsa da yemeye alışınca sürekli masanızda görmek istediğiniz... Peki size göre aşk nedir? Cinnamon tagiyle aşk tanımlarınızı yapmanızı bekliyorum.
Bir aydır size her gün hikayemi anlatıyorum. Aşkı, arkadaşlığı, evliliği yeniden keşfedip tanımlıyoruz... Yeniden, yeni bir kalıba sokmaya çalışıyoruz. Peki kalıba girebilir mi aşk? Size anlattığım hikayedeki aşkları sınırlandırabildiniz mi?
Birbirini çok sevmelerine rağmen saçma bir nedenden dolayı ayrılmayı göze almak mıdır aşk?
Gurunuzu hiçe sayıp yıllar önce sizi kandıran birini kolaylıkla affedebilmek midir aşk?
Herkesin hüzünlü bir geçmişi vardır. Herkesin geçmişinde saplantılı kaldığı yerler vardır. Peki buradan nasıl çıkarsınız? Kendiniz mi çıkarsınız yoksa birinin gelip çıkarmasını mı beklerdiniz?
Sizi sevdiğinizden ve hayallerinizden ayıran bir kaza başınıza gelseydi ne yapardınız?
Ailenizden birisini kaybetseniz artık kime sığınırdınız?
Bunlar önceden hesap edilemeyecek şeyler. Kimse başına gelebilecek felaketler zincirini düşünerek yaşayamaz. İnsanlar sadece anı yaşar. Sadece hayatlarını garantiye alacak şeyleri yapmayı tercih eder.
Çok sevdiğiniz biri için, aileniz için mesleğinizden vazgeçip sadece bir kafe işleterek geçinebilir miydiniz?
Kendinizi ve ekonomik başarınızı hiçe sayarak bir kişiyi bütün her şeyden üstün görebilir miydiniz?
Bunların hiçbirini önceden bilemezsiniz. Hayat her gün vücudunuzu kavuran güneşle başlar, geceleri ise parlayan ay ışığıyla yıkayarak sonlanır.
Hepimiz aynı gökyüzünün altındayız şu anda. Sizler şu an metroda, mutfakta, otobüste, dersanede, yatakta, ay ışığının altında beni dinliyorsunuz. Kiminiz bu cümlelerimi dinlemek için bütün işini bıraktı, kiminiz en sevdiği müziklerle dolu hafıza kartını evde unuttuğu için radyo dinleyerek seyahat ediyor, kiminiz kanalları değiştirirken bana denk geldiniz... Bunların bir önemi var mı? Sonuçta hepimiz bir şekilde bize sunulan anları yaşıyoruz. Ve bu süre içinde dünyalar üzerindeki bazılarımız çoktan yeni güne uyandı ve güneşin ilk ışıklarıyla birlikte işlerine doğru yolculuğa başladı.
Kimimiz ayın, kimimiz güneşin altındayız ama bunlardan daha önemlisi hepimiz insanız ve aynı dünyadayız. Şu an yanınızda otobüste iki koltuk önünüzde oturan kişi... Onu tanımıyorsunuz değil mi? O da sizi tanımıyor. Ama aslında çok fazla ortak noktanız var. İkinizde günün yorgunluğuyla kendinizi otobüse attınız ve rahat bir uyku için gece saatiyle seyrelmiş trafikte yolun şeritlerini izliyorsunuz. İkinizin de hayatta sorumlulukları var. Sizi ayıran tek şey kiminizin iş yorgunluğu varken kiminiz eğlenceden dönüyorsunuz. Kiminizin evde bekleyeni varken kiminiz boş eve gitmenin burukluğunu yaşıyor...
Etrafınızdan onca insan geçiyor ve çoğuna dikkat bile etmiyorsunuz... Aradan yıllar geçiyor ve biriyle evleniyorsunuz. Bu kişinin yanınızdan geçip giden herhangi biri olma ihtimali sizce kaçtır? Nufüsu yüksek olan ülkemizde bu düşük olsa da inanmaya değer bir ihtimal bence. Sizce?