Bölüm 26: Son Şans

233 145 11
                                    

Esra, iki mezarın başına geldi. Gözleriyle süzdü mezarları. Elindeki iki demet sarı karanfil çiçeğini toprağın üzerine koydu. Tıpkı çiçek gibi onun da içinde hüzün vardı. Gözleri dolmuştu, birkaç damla yaş toprağın üzerine düştü.

"Neden yaptınız? Böyle olsun diye mi?" gözlerindeki yaşlar durmadan akıyordu kızın.

"Biliyor musunuz size kızamıyorum. Sizi çok seviyorum ama böyle mi olmalıydı?" diye bağırdı ağlarken. Dizleri artık onu taşıyamıyordu ve yavaşça yere çöktü. Ağaçların arasında iki mezarın başında ağlayan bir meleği andırıyordu.

"O sabah sizi durdurabilirdim. Gitmemenizi sağlayabilirdim ama yapamadım. Lanet olası toplantı olmayabilirdi ve siz burada yanımda olabilirdiniz! O zaman her şey çok kolay olurdu!" dedi bağırarak. Gözlerindeki yaşlar gökten yağan bir yağmur tanesi gibi toprağa düşüyordu. İçindeki acı tarif edilemezdi, resmen bir çıkmaza düşmüştü ve kurtulmanın hiçbir çaresi yoktu.

Gözlerini sildi. Yerden yavaşça kalktı. Son kez onlara bakıp hafifçe gülümsedi ve gökyüzüne doğru uçtu. Eve vardığında Ahmet onu bekliyordu. "Neredeydin." diye sordu.

"Bir yerde değildim." dedi umursamaz bir tavırla. Ahmet tekrar sorudu.

"İşim vardı." dedi Esra sinirle. Sonra odasına çıktı. Ceketini çıkarıp yatağa attı kendini. Yavaşça kapadı gözlerini. Bir daha hiç uyanmamayı dilemek isterdi ama yapamazdı.

Ertesi gün Ana binada önemli bir toplantı yapılıyordu. Kanatlı Askerlerin Lideri hariç herkes vardı. Egemen yanındaki boş sandalyeye bakarak iç geçirdi. Genel kurmay başkanı görüntülü olarak bağlanmıştı. İlk savaştaki talihsizliklerden bahsediyordu. Kenan'da hemen ayağa kalktı ve konuşmak için ağzını açmıştı ki çalmasıyla geri kapattı. Kapı yavaşça açıldı. Gelen kişi mavi üniformasıyla dikkat çekiyordu. Bu Kanatlı Askerlerin Lideriydi. Başı yukarıdaydı, kanatları da aynı şekilde.

Egemen ve birçok komutan onu gördüğüne sevinmişti. Ancak bazıları buna sinirlenmişti.

"Geç kaldığım için özür dilerim." dedi Esra hafifçe gülümseyerek.

"Buraya gelmemen gerekirdi." dedi Kenan sert bir tonla. Esra duyduğu sözler karşısında gülümsedi ve biraz başını yere eğdi.

"Onu ben çağırdım Kenan, Neticede o da bir komutan. Ayrıca neden onlara bir şans daha vermiyoruz." bunları söyleyen Genel Kurmay Başkanıydı. Kenan susmuştu başını hafif eğerek yerine oturdu.

"Tam vaktinde geldin Esra, hadi otur." dedi sevecen bir sesle.

Sonra Esra yerine, Egemen'in yanına oturdu. Toplantının konusu 2. Savaştı. İlk savaşı kaybetmişlerdi. Bu yüzden ikincisini kazanmaktan başka seçenekleri yoktu. Toplantı 2 saat sonra bitti. Odada Esra hariç kimse kalmamıştı. Kapı kapandığında Genel Kurmay Başkanı konuşmaya başlardı.

"Esra bundan sonrası çok önemli. Bu savaşta çok önemli bir rol üstlenmeniz gerekiyor. Size güvenim tam. Bunu kaybedersek hiç iyi olmaz."

"Biliyorum komutanım, çok sağ olun bu sefer güveninizi boşa çıkarmayacağız." dedi ve ekran kapandığında odadan çıktı. Koridorda dizili askerler hemen hazır ola geçtiler. Ne olursa olsun askerler her zaman onları Kanatlı Askerler olarak bilecekler ve saygı duyacaklardı. Bu onları çok mutlu ediyordu.

Birkaç gün sonra Komutan Yusuf yanında 4 askerle birlikte Kanatlı Askerlerin yanına geldiler. Askerlerin ve komutanın elinde onların silahları vardı.

"Silahlarınızı getirdim." dedi Yusuf.

5 genç hemen silahlarını aldılar. En son savaşta bırakmışlardı ve o zamandan beri hiç görmemişlerdi.

"Çok teşekkürler komutanım." dedi Esra. Yusuf'un elindeki kılıcını almak için elini uzattı ama Yusuf kılıcı geriye doğru çekti. Esra bu hareketine şaşırmıştı.

"Bir sonraki savaşta elinizden gelenin en iyisini yapacaksınız tamam mı?"

"Elimizden gelenin daha fazlasını yapacağız komutanım." dedi Esra.

"Aferin." dedi Yusuf gülümseyerek.

Sonra elindeki kılıcı Esra'ya verdi. Arkasındaki askerler de ellerindekileri Burak, Tuana, Öykü ve Alperen'e verdi. Silahların alan 5 genç sevinçle çalışma yapmaya başladılar. Savaşa az kalmıştı ve bu sefer kimseyi hüsrana uğratmamaları gerekiyordu.

Kanatlı Askerler I (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin