Ben Öykü Vural. Bir zamanlar bütün düşmanların kolayca işgal edebildiği ancak şimdi hiçbir düşmanın uzaktan bile bakamadığı ülkede yaşıyorum. Türkiye'de. 20 Ağustos 2037 tarihinde doğdum. 15 yaşındayım. Anne ve babam benim her dediğimi, en iyi şekilde yaşamam için her şeyi yaptılar. 9 sene önce onları kaybettim. 3 sene önce de onların öz ailem olmadığını öğrendim. Gerçek ailem beni onların kapısına bırakmış evet ne klişe ama. Onlar beni çok sevmişler tabii bende onları. Hiçbir zaman gerçek ailemi aramadım. Çünkü beni sevmiş olan bir ailem vardı, daha ne için uğraşayım ki. Bir çok insan DNA testi yaptırmak istedi ama kabul etmedim. Şimdi teyzem ile yaşıyorum öz olmasa da o benim tek ailem ve onu çok seviyorum.
♦♦♦♦♦
"Hadi Öykü, uyan artık." dedi teyzesi tatlı sesiyle.
Biraz yatakta döndükten sonra esneyerek kalktı ve yavaş adımlarla odasından çıktı. Odası pespembeydi. Çoğu eşyası da öyle. Prenses odası gibiydi. Evlerinde de pembe renkli olan bir çok eşya vardı. Elini yüzünü yıkadıktan sonra aşağıya indi, teyzesi yine harika bir kahvaltı hazırlamıştı ve en sevdiği kreplerden yapmıştı.
"Günaydın," diyerek sarıldı teyzesine.
"Günaydın." dedi kadın Öykü'nün sarılmasına karşılık vererek.
Sonra ikisi de beyaz masaya oturdu. Öykü hızlı hızlı yemeğini yerken teyzesi sadece bir kaç lokma alıp bırakmıştı.
"Bu gün okul ile kampa gideceksiniz değil mi?" diye sordu aslında biliyordu ama tekrar sorma gereği duymuştu.
"Evet umarım ben yokken yalnızlıktan bunalıma girmezsin." dedi Öykü gülümseyerek. Bunun üzerine teyzesi de gülmüştü.
"Yok canım sen eğlenmene bak zaten 3 gün değil mi?"
"Evet."
Onun yokluğunda bazen kendini çok yalnız hissediyordu. Her ne kadar çaktırmamaya çalışsa da Öykü anlıyordu. Zaten kardeşinin ölümü yüzünden çok canı yanmıştı. Şimdi onlardan kalan bir tek Öyküydü. Onu asla bırakmak istemiyordu.
Öykü yemeğini yedikten sonra yukarı çıkıp çantasını son kez kontrol etti. Teyzesi masayı topladı ve bulaşıkları yıkamaya başladı. 5-6 dakika sonra aşağıya gelen Öykü'yü görünce ellerini kuruladı.
"Her şeyini aldın mı canım?" diye sordu her zaman ki tatlı sesiyle.
"Evet teyze." diye başını salladı Öykü.
"Dikkatli ol tamam mı bir şey olursa ara."
"Olurum merak etme sen de dikkatli ol." dedi gülümseyerek
Sonra kapıyı açıp dışarıya çıktı Öykü. Ayakkabılarını giyip teyzesine döndü. Sıkıca sarıldı teyzesi ona, vedalaştılar. Çantasını alıp okula doğru ilerledi. Okulu evlerine çok yakın olduğu için yürüyerek gidiyordu. Beyaz renkli binayı gördüğünde adımlarını hızlandırdı. Kapının önünde de arkadaşları bekliyordu. O da hemen yanlarına gitti. En yakın arkadaşı Eylül onu gördüğü an ona doğru ilerledi.
"Nerede kaldın, seni bekliyorum."
"Geldim ya işte, sen ne zaman geldin?" diye sordu.
"İlk ben geldim yarım saat önce."
15 dakika daha bekledikten sonra otobüs geldi ve herkes tek tek verilen numaralara göre yerleşti. Öykü ve Eylül birlikte oturmuşlardı. Bir süre sonra harekete geçtiler. İki arkadaş muhabbet ediyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanatlı Askerler I (Tamamlandı)
FantascienzaDoğduğumuzdan bu yana her zaman değişim içindeyiz. Kimse doğduğu gibi kalmaz, kalamaz. Görünüşü değişir, düşünceleri değişir farklı bir kişiliğe bürünür. Peki biz biraz fazla mı değiştik? Biz değişmedik, değiştirildik. Hiç haberimiz yokken ansızın...