6.BÖLÜM TUTSAK

281 42 16
                                    

Sanki birden kulakları sağır edecek bir gürültünün ardından büyük bir sessizlik olmuştu. Herşey kulağıma uğultu gibi geliyordu.

Onun yüzünü hiç göremeyeceğimi düşünüyordum. Daha doğrusu onun yüzünü görmeden önce bu kadar ciddi bir işin içinde olduğumu anlayamamıştım. Her şey bir oyun gibi geliyordu. O bir süre benimle oynayacak ve sıkılınca çekip gidecekmiş gibi. Ama şimdi onu kanlı canlı karşımda görünce bir oyunun içinde olmadığımı anladım. O gerçekti herkes gibi iki gözü bir burnu ve ağzı vardı.

Kitap okumayı çok severdim. Kendi içime sığınmayı seçtiğim zamanlar düşünmemek için sürekli okurdum. Şimdiye kadar sayısız kitap okumuşumdur. O kitaplar içindeki kahramanları kendi zihnimde farklı kalıplara sığdırmışımdır hep. Karakterlerini, kıyafetlerini, her şeylerinin hayalini kurardım ama hiçbir şekilde yüzleri zihnimde yer edinemezdi. Hayalimde kahramanların yüzleri hep silik birer silüetti. Mimiklerini bile hayal ederdim ama yüzlerini zihnimde bir türlü oturtamazdım. Yüzleri de zihnimde canlanırsa  büyüsü bozulacakmış gibi gelirdi.

Sencer'i de öyle sanmıştım. İkimizde bir kitabın kahramanıydık ve biraz hızlı okusam akşama  anlamıştım.

Kafamı sallayıp zihnimdekileri kovalarken onu daha dikkatli inceledim. Başından ayaklarına kadar süzdüm. Tahmin ettiğim gibi çok uzundu. Ya da ben ona göre çok kısa kalıyordum.

Ellerini cebine atıp o da beni dikkatli bir şekilde incelemeye başladı. Simsiyah bir mont giymişti. Ben soğuktan buz keserken onun montunun önü açıktı. Ben ona bakmayı sürdürürken tok sesi duyuldu.

" Açıkta bir yerim mi var? Yoksa şoktan mı çıkamadın halâ."

Sözlerini duyar duymaz boğazımı temizleyip bakışlarımı gözlerine çıkardım. Benden düzgün kaşları vardı. Ve siyaha yakın kahverengi gözleri. Donuk bir şekilde "Anlamadım." Dedim.

Elinin birini cebinden çıkardı gür saçlarına daldırıp " Ya sabır." Diye sinirle tısladı. Ben halâ alık alık ona bakıyordum. " Senin ani durumlara verdiğin tepkilerde bir problem var herhalde. Hafif gidip geliyor seninki."

Son sözleriyle ne durumda olduğumuzu idrak edip kaşlarımı çattım. Sesimi kaybolduğu yerden bulmaya çalışıp konuştum.

"Beni mi takip ediyorsun. Hem nasıl bir tepki vermemi bekliyordun acaba?"

Kafam da yerine gelince mantıklı düşünmeye başladım. Sencer madem bana yüzünü gösterecekti. Neden aksiyon filmindeymişiz gibi kaç gündür beni şekilden şekle sokuyordu? "Hem sen benimle oynuyor musun? Madem karşıma çıkacaktın ve yüzünü görecektim. Neden kaç zamandır yüzünü saklayıp durdun?"

Umursamaz bir şekilde yüzüme baktı. "Sana hesap mı vereceğim. Öyle olması gerekti."

Caddeden bir sürü insan geçiyordu. Bağırıp birinden yardım isteyebilirdim. Ya da koşup kaçabilirdim. Ama o bunları hiç umursamıyor gibiydi. Neden karşıma çıktığını merak etmiştim.

" Niye ağzımı yüzümü kapayıp insanlardan uzaklaştır mıyorsun? Belki bağırıp yardım isterim."

Suratıma bir kaç saniye bakıp cevap verdi. "Yapmayacağından eminim. Artık nasıl bir tehlikeye bulaştığını biliyorsun ve tek çıkış yolunun da ben olduğumu."

Doğru söylüyordu. Nasıl bir tehlikede olduğumu biliyordum ama tehlikeyi tanımıyordum. Bütün sorularımın cevabı karşımdaki adamdaydı. Ona güvenmiyordum. Başıma bir sürü iş açan oydu.

"Şimdi sözümü dinlememenin cezası olarak benimle geliyorsun ve önce evine gitmemiz gerekiyor."

O ne isterse kuzu kuzu yapmıştım. Her sözünü kısmen dinlemiştim. Kalbim korkuyla tekledi. Onunla gitmekten bahsetmişti. Nereye gidecektik?

Kayada Açan PapatyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin