Dakikalardır hiç sesimi çıkarmadan yola bakıyordum. Korkmuş muydum belki biraz. Beni o evden çıkarır çıkarmaz zorla arabaya bindirmişti. Tek kelime etmeden hızlı sayılabilecek bir şekilde araba sürüyordu.
Şansımı denese miydim acaba? Olur olmadık yerlerde içime kaçan sesime lanet olsundu. Hadi kızım Çiçek. Güçlüyüz biz be!
" Nereye gidiyoruz?"
Sesim kontrol edemediğim şekilde cılız çıkmıştı. Sencer'den tarafa baktım ama hiç oralı olmadı. Aksine biraz daha gaza yüklendi.
" Şu saçmalığa son verip beni nereye götürdüğünü söyleyecek misin?"
Burnunu sertçe çekip bir elini alnına götürüp sıvazladı. Keskin bakışları yoldaydı. Bana da bu cesaret neyden geldiyse.
"Kapa çeneni, hâlâ sakinleşmedim."
" Kusura bakma paşazadem sakinleşmenizi bekleyemedim. Ama bu halimde gecenin bir yarısı şu ıssız yolda ne aradığımızı merak etmek hakkım diye düşünüyorum."
Hızlı hızlı telaffuz ettiğim kelimelerden sonra kısa bir bakış atıp yine önüne döndü.
" Hanımefendi nerde nasıl konuşup nasıl davranacacağı konusunda hiç eğitilmemiş, büyüklerine nasıl davranacağını henüz bilmiyor öğretmeye götürüyorum. "
Sözlerindeki aşağılamayı çok net hissetmiştim. Pis egoist.
" O büyük de sen oluyorsun galiba. O zaman sana amca mı demeliyim. Ya da ağabey. Büyük ulu Sencer ağabey."
Aynı alaycı ses tonuyla karşılık vermiştim.
" Sikerim ağabeyini düzgün konuş benimle."
"Küfretme!"
"Ettirme o zaman!"
Uyuz herif! Uyuz herif! Uyuz herif!
Araba Sencer'in artan siniriyle doğru orantılı olarak hızlanırken uzun çam ağaçlarının olduğu bir yola girdik. Yükseğe çıktıkça kar sınırı yola kadar iniyordu. Karla kaplı çam ağaçlarının görüntüsü az da olsa beni sakinleştirmişti.
Solumdaki şahsın ise sinirinden hiç eksilme olmamış ki çatık kaşlarıyla yola bakıyordu.
"Çek o koca gözlerini üstümden!"
"Ne münasebet! Gözlerim hiç de üstünde değil."
Utanmasam 'hıh' layıp yüzümü ters yöne dönecektim. Kafama darbe yiyince geçmişime mi döndüm nedir bu arkadaş!
" Benim ayarlarımla oynama kızım. Bak ben hiç de sakin bir insan değilim."
" Ay anladık zaten onu. Seni gökten 'angry birdsler' mi indirdi neyse."
Yüzünü buruşturarak kafasını bana doğru eğip aptala bakıyormuş gibi baktı. Evet aptala. Nasıl olduğunu ben de tam bilmiyorum.
Araba ani frenle durunca hafif öne doğru sallandım. Adam haşin seviyor naparsın. El frenini cart diye çekip durdu. Havalı hareket ha seviyorum bunu.
" İn!"
Ben de iyice in binci olmuştum he.
Sorun çıkarmadan elim kapı koluna giderken dışarıyı inceledim. Küçük bir dağ evine gelmiştik. Bildiğin dağ evi yani ıssız ve kimsesiz. Etrafı şehrin aksine karlarla örtülmüştü. Başka zaman olsa sevimli bir yer derdim ama şu an ne için burda olduğumu bilmediğimden tepkisiz kaldım.
"Neden geldik buraya artık konuşur musun?"
"Konuşacağım sen hiç merak etme."
Koca ayaklarına giydiği devasa botları hafif erimiş karların üstünden geçerken vıcık vıcık bir ses çıkarıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayada Açan Papatya
Ficción GeneralAnlatılmaya değer hikayeler hep bir yabancıyla başlar. Ya bir yere yabancı kalırsın ya bir yabancıya rastlarsın ya da kendi kendine yabancılaşırsın... ~~~ Heyecansız durağan hayatımda bir değişiklik istiyordum. Öyle biri...