Jiminnie rüzgarı çok severdi. Saçlarının arasında bir annenin ince parmaklarını hissetmeyi...
Tombul yanaklarında bir sevinç ifadesi belirirdi ve Suga'nın elini tutup rüzgarı hissedebilecekleri en yüksek yere çıkarlardı.
Suga da severdi rüzgarı ama Chimchim'i sevdiği kadar sevmezdi. Asla bırakmak istemezdi elini tutan elleri. Bazen düşünürdü ya bir gün giderse? Ya bir gün uyanmak zorunda kalırsa?
Eğer o gün gelecekse bile birlikte olacakları tüm zamanı Chimchim'in gözlerine bakarak geçirmek son isteğiydi.***
Yoongi titreyen elleriyle yavaşça Jimin'in saçlarını kulağının arkasına aldı.
- Saçların yüzünü kapatınca aptal gibi duruyorsun.
Jimin yüzüne gelen ani ateş basmasını umursamayarak cevapladı. Umursasa hyungu öperdi çünkü.
-Üzgünüm.
Yoongi pembe ve ıslak dudaklarını ısırdı. Ah ne güzel dudaklardı bunlar. İnsanı kendine çeken bir lanetle büyülenmiş. Jimin, gözlerini Yoongi'nin morluklarla kaplı boynuna kaydırdı. Kırmızı, yeşil ve mor renklerinin cümbüşü vardı. İç içe giren belirgin damarlar bir kusuru göstermek istercesine şişmişler ve Yoongi'nin deri ceketinin ardından bağırıyorlardı. Bunu Yoongi ile birinin ön sevişme izi olarak düşünmek istemiyordu ama ilaçlardan olması daha kötüydü.
-Üzülme aptal.Şakaydı.
Jimin gülümsedi ve Yoongi'nin pembe yanaklarına baktı. Havadan olsa gerekti. Üşüdüğü için pembeleşmişti, başka ne olabilirdi ki?
Sonunda Yoongi'nin evine vardıklarında Jimin yutkundu. Buraya gelmesinin tek sebebi Yoongi'nin sırrını biliyor (?) olmasıydı. Peki ya Jimin yerine çok daha güzel biri öğrenseydi bu sırrı... mesela sınıfın gözdesi Chaeyoung. Onu da getirir miydi buraya Yoongi? Evet evet getirirdi. Hemde sadece bu bilgileri bildiği için değil.
Yoongi zengindi. Hayallerin ötesinde bir para babasıydı ama evi sıradandı. İki katlı kendine ait bahçesi olan minik bir ev. Diğer tüm evlerden uzak ve komşusu olmayan... Aynı Yoongi gibi.
Yoongi evin kapısını açarken Jimin etrafa göz attı. Bahçe korku filmlerindeki evlerin bahçelerine benziyordu. Kırık bahçe cüceleri ve çalı çırpı... evin canavarı da hyungtu.
İçeri girdiklerinde Jimin'i bekleyen çok daha farklıydı : Bir mucitin evi.
Açık renk duvarların üstü Yoongi'nin çizimleri ve formüllerle doluydu. Siyah tahta kalemiyle yazılmış ve yazanı dışında anlaması güç karmaşık sayılar...Sayılar birbiriyle dans ederek ilerliyor ve en sonunda salonun tam ortasındaki büyük beyin çiziminin belirli bölgelerinde konaklıyorlardı.Jimin'in görebileceği her yerde eski ve yeni bir sürü kitap vardı. Üst üste dizilmiş, yere saçılmış veya köşeye itilmiş bir tomar kitap. Geriye kalan çoğu yeri ise bitkiler süslüyordu. Yasemin kokuları eve gireni sarıp, eski kitapların kokusunu bastırıyordu.
Tüm bu karışıklığa rağmen ev temizdi. Yoongi her zaman temiz olanı severdi.
Kirli olan şeytanındı.-Jimin beni takip et.
Yoongi kitapların üzerinden atlayarak arka odalardan birine girdiğinde Jimin de yetişmek için koştu.
Bu oda da çok farklı değildi salondan.Formüller ve resimler...
Yoongi, Jimin'i yanına çağırdı ve kitaplarından birini açtı. Açtığı sayfada Da Vinci'nin çizimlerine çok benzeyen bir beyin eskizi vardı. Ama bu Yoongi söylemese beyin olduğunu anlayamayacağı kadar karışık bir çizimdi Jimin için.8 farklı bölmeye ayrılmış bu beyin farklı renklerle gösterilmiş ve 7 tane bölümün üzeri çizilmişti.
-Yoongi kızma ama bir şey soracağım?