Jimin günün ilk ışıkları ile gözlerini aralamıştı. Erken kalkmaya alışıktı. Yangından sonra her gün kabuslar ile uyandığı ve daha sonra uyuyamadığı alışmıştı. Uykuyu çok aramazdı.
Banyoya girip günlük rutinlerini hallettikten sonra kendisine kahvaltı hazırlamak için mutfağı aramıştı. Bulduğunda da Jungkook'un da çoktan uyanmış olduğunu gördü. Nedense bu kadar erken kalkacağını düşünmemişti..
Dün gece aklına gelmişti. Jungkook'un hareket ettiğini farketmiş ve daha sonra yastağın altında, o karanlıkta bile parlayan silahın namlusunu. Elbette, kimse ilk günden tanıdığı birine güvenmezdi. Onu haklı buluyordu tabii.
"Günaydın." dedi Jimin. Jungkook da aynı şekilde karşılık vermişti.
"Kahvaltı yaptınız mı?" diye sorduğunda Jungkook kafasını salladı.
"Atıştırdım bir şeyler, sen ye. Ben çıkacağım şimdi."
"Peki." dedikten sonra buzdolabına doğru yöneldi Jimin. Jungkook da kapıya doğru ilerlerken aklına gelen şeyle durup arkasını döndü.
"Bu kadar erken kalkmana gerek yok. Haewon, 10'dan önce uyanmaz."
Jimin'in bir şey demesine izin vermeden hem mutfaktan hem de evden çıkmıştı. Jimin, omuz silkti. Sonuçta her zaman erken kalkması onun bir alışkanlığıydı.
Güzelce kahvaltısını yaptıktan sonra Jungkook'un da dediği gibi saat 10'a kadar oyalanmıştı. Etrafı inceleyerek Bay Min'in evine gitmişti. O eve girerken Jungkook da evden çıkıyordu.
Şapkasının ucunu tutarak 'Bay Jeon' diyerek selam vermişti sanki aynı evden gelmiyorlarmış gibi. Sanki her şey slow bir şekilde ilerliyordu. Gözleri buluştuğunda Jimin hafifçe gülümsemiş, Jungkook ise dümdüz bir surat ifadesi ile karşılık vermişti. Bakışları saniyelik olarak Jimin'in gülümseyen dudaklarına takılmıştı.
Çevrelerindeki her şey, hiçbir şeymiş gibiydi.
Jungkook, Jimin'in yanında rüzgar gibi geçip gittiğinde geride bıraktığı esintiler Jimin'in kalbinde fırtınalar koparmaya yetmişti.
Jimin, tuttuğunu daha sonradan farkettiği nefesini bırakıp Jungkook'un açmış olduğu kapıdan girdi.
"Günaydın, Bay Min. Haewon uyandı mı?" diye sordu Jimin merakla. Yoongi, gülümseyerek kafasını iki yana salladı.
"Hanımefendi, biraz uykucudur." Jimin, ona gülüp kafasını aşağı yukarı salladı.
"Pekala. Haewon hakkında bilmem gereken özel şeyler var mı? Yani herhangi bir hobisi, fobisi ya da o tarz bir şeyler..?" Yoongi, birkaç saniye düşündükten sonra cevapladı.
"Resim çizmeyi ve piyano çalmayı çok sever. Bir de şarkı söylemeyi."
"Sanatsal biri." diye söylemeden edemedi Jimin. Yoongi onu kafasını sallayarak onayladı.
"Piyano çalmayı Jungkook öğretti ona. Öğretmesi için ne kadar yalvardığını hatırlıyorum. Gerçi yalvarmasına da gerek yoktu, tek sözüne bakar onun için bir şeyler yapması." diye mırıldandı Yoongi. Jimin, onun son cümlesine meraklanmadan edemedi.
"Baba?" Küçük kızın sesi geldiğinde ikisi de merdivenlerin başında duran Haewon'a baktı.
"Babanın işi çıkmış güzelim, bugün de gelemeyecek." dedi Yoongi ona. Haewon dudaklarını büzerek kafasını aşağı yukarı salladı. Jimin, küçük kızın güzelliği ile büyülenmişti. Saçları yatmadan önce toplanmıştı ama uykusunda nasıl dağınık uyuyorsa dağılmış, saçları önüne düşmüştü.
"O kim?" diye mırıldandı Haewon bir yandan Yoongi'nin yanına doğru ilerlerken.
"Geçen gün konuşmuştuk bu konuyu seninle. Babanın ve benim işlerimiz çok olduğu için gündüzleri sana Jimin bakacak." Haewon, bakışlarını Jimin'e çevirip şaşkınca ona baktı.
"Gökyüzü aydınlıkken mi?" diye sorduğunda Yoongi kıkırdayarak kafasını salladı.
"Evet güzelim, hava aydınlıkken." Jimin eğilerek onun boyuna geldi ve elini uzattı.
"Memnun oldum, Haewon." dediğinde Haewon minik ellerini yine Jimin'in minik olan ellerine yerleştirdi.
İkisi de birbirlerine gülümseyerek birbirlerini selamladılar.
××
baya kısa ama Haewon ve Jimin'in tanışmasını ayrı bölüm olarak yazayım dedim... şimdi de proje ödevimin başına oturuyoruuum, öpüyorum sizi 💜💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
daddy lessons, kookmin
Fanfictiontamamlandı ✔️ "Sanırım, siz hayatınızı kurtaran insanlara teşekkürlerinizi iletmek yerine çemkirmeyi tercih ediyorsunuz." jjk + pjm for my one and only --> @ddevonneily