''Baba yaa! Hemen de yoruluyorsun.'' diye hayıflandı Haewon kollarını göğsünde birleştirirken.
Birlikte piknik yapmak için dışarı çıkmışlardı ve Haewon, piknik için yer beğenemediği gibi tüm gün babasının kucağında gezmiş, şimdi de babasının yorulmasına kızıyordu.
''Kızım, bir yer beğen artık ne olur...'' diye yalvarır gibi konuştuğunda Jimin kıkırdadı. Jimin'in kıkırdamasıyla gözlerini kısarak nişanlısına döndü Jungkook.
''Jiminie, gülme öyle.'' dediğinde Jimin omuz silkip gülmeye devam etti. Jungkook ise onun gülüşüne bakıp iç çekmişti.
''Tamam burada yapabiliriz.'' diye heyecanla bağırınca Haewon, Jungkook anın dalgınlığıyla irkilmişti. Jimin, Jungkook'un bu haline kahkaha atmıştı. Haewon, babasının kucağından inip işaret ettiği yere doğru koşmaya başlayınca Jungkook hemen Jimin'in yanında gitti.
''İyi misin?'' diye sordu Jimin hala gülerken.
''Böyle gülmeye devam edersen hiçbir zaman iyi olmayacağım.'' dedi ve Jimin'in elini tutup kalbinin üstüne getirdi. ''Bak, Jimin Jimin Jimin diye atıyor.''
Jimin'in gülümsemesi daha da büyüdü. Yanakları da hafiften kızarmaya başladığında gülme sırası Jungkook'taydı bu sefer. Jimin'in yanağını parmakları arasında alıp sıktı.
''Yanaklarım ağrıyor zaten, sıkma ya.'' diye hayıflandı Jimin dudaklarını büzerken.
''Niye ağrıyor bakalım?'' diye sordu Jungkook merakla.
''Bilmem, gülümsemektendir belki de. O kadar yıl, alışık olmadıkları içindir.'' dedi ve devam etti. ''Hadi, Haewon'un yanına gidelim.''
Arkasını dönüp gidiyorken Jungkook onun bileğinden tutup kendine çevirmişti. Jimin'in tuttuğu sepeti elinden alarak yere koymuş ve yüzünü avuçları içine almıştı.
''Bundan sonra yanakların alışık olsun. Her zaman güleceksin, o kadar güleceksinki...'' diyip baş parmaklarıyla yanaklarını okşadı. ''...bu kısımlar yaşlandığında hep kırışık olacak. Sen de şikayet edeceksin, senin yüzünden oldu bunlar diye. Bana öyle kaşlarını çatma, şikayet edeceksin işte. 50 yaşına da gelsen şikayet edeceksin... Biliyorum seni.''
''50 yaşına da gelsem beni sevecek misin Jungkook?'' dediğinde Jungkook gülümseyip alnına bir öpücük kondurdu.
''50 yaşına da gelsem 100 yaşına da gelsem, seni daima seveceğim, Jimin. Bunu sakın aklından çıkarma.''
&&&
''Jiminie, bu sandviçler harika olmuş.'' diye mırıldandı Haewon. Ağzı dolu olduğu için sesi boğuk çıkmıştı. Jimin ona peçetelerden birini uzattı.
''Teşekkür ederim, bebeğim. Ama bir dahakine ağzımızda yiyecek varken konuşmuyoruz, tamam mı?'' dediğinde Haewon kafasını aşağı sallayarak onayladı Jimin.
''Özür dilerim.'' Ağzındakini bitirip konuştuğunda ise Jimin kaşlarını çattı.
''Lütfen, özür dilemene gerek bile yok. Ağzında yiyecek varken konuşursan, yiyecek boğazına takılabilir ve boğulabilirsin.'' diyerek Haewon'un saçlarını parmaklarıyla taradı. Haewon korkuyla gözlerini kocaman açarak kafasını aşağı yukarı salladı hızlıca. Jimin gülümsedi. Birkaç dakika sonra hepsi sandviçlerini bitirmiş, Haewon çiçek toplamak için kalkmıştı.
Jimin, örtünün üzerinde ıvır zıvırları sepetin içine tekrar koyarken Jungkook'a bakış attı. Jungkook kendisine biraz garip bakıyordu..?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
daddy lessons, kookmin
Fanfictiontamamlandı ✔️ "Sanırım, siz hayatınızı kurtaran insanlara teşekkürlerinizi iletmek yerine çemkirmeyi tercih ediyorsunuz." jjk + pjm for my one and only --> @ddevonneily