''Yani babam, bu kasabanın insanı değil ve bu yüzden dedem, annemle babamın evlenmesine izin vermedi?'' Jimin, teyzesinin (?) anlattığı şeyleri dinledikten sonra sormuştu bu soruyu. Olayın tüm özeti buydu aslında.
''Evet, öyle.'' dedi teyzesi. Daha sonra Jimin, Jungkook'a döndü.
''Senin bana anlatmak istediğin bir şey var mı?'' diye sorduğunda Jungkook ona baktı ve ayağa kalktı.
''Sana göstermek istediğim bir yer var. Gel benimle.'' diyip elini uzattıktan sonra Jimin, küçük ve tombul elini, Jungkook'un kemikli ellerinin içine koyduğunda yüzükleri birbirlerine sürttü. Çıkan sesle birlikte Jungkook gülümsediğinde, yaşlı kadın boğazını temizledi.
''Ben...'' dedi ve devam etti. ''Ben öyle eğitimli, okumuş bir insan değilim oğlum. Öyle her şeyi bilmem. Ben bütün bildiklerimi görerek, yaşayarak büyüdüm. O yüzden, sen benim kusuruma bakma. Sizi rahatsız etmek ya da yargılamak haddime değil, ilk başta bu şekilde algıladıysanız özür dilerim.''
Yaşlı kadın mahçup bir şekilde konuştuğunda Jimin gülümsedi. Yaşlı kadının ellerini tuttu daha sonra.
''Lütfen, kendinizi kötü hissetmeyin. Verdiğiniz tepki çok doğaldı, eminim amacınız kötü ya da bizi üzmek değildir.'' dediğinde yaşlı kadın dolu gözlerle gülümsedi.
''Aynı annen gibisin, Jimin.'' Jimin hüzünle gülümsedi ve yaşlı kadına sarıldı. Yaşlı kadın da sıkıca yeğenine sarıldığında iç çekti Jimin.
''Siz de aynı anneme benziyorsunuz, teyze. Boyunuz bile aynı.'' dediğinde yaşlı kadın kıkırdadı.
''Bizi hep ikiz sanıyorlardı zaten.''
Jungkook, Jimin ve teyzesini yalnız bırakarak dışarı çıktı. Belli ki biraz daha konuşacakları şeyler vardı ve kendisinin söyleyeceği şeyler biraz daha bekleyebilirdi.
Verandaya çıkıp oradaki sandalyelerden birine oturdu ve beklemeye başladı. Beklerken de Jimin'i düşünüyordu.
Jimin'i ve babasını.
O adamı yıllar önce bir yerlerde gördüğüne o kadar emindi ki ama kestiremiyordu nereden olduğunu. Tek hatırladığı yuvarlak bir masada karşılıklı oturduklarıydı ve adamın o pis sırıtışıydı.
Kafasını iki yana sallayıp düşünceleri geri itti Jungkook. Kapıya dönerek Jimin'in gelip gelmediğini kontrol ederken adının seslenilmesiyle önüne döndü ve kendisine seslenen kisiye baktı.
''Jungkook?'' diye sordu şaşkınlıkla genç kız. ''Jungkook. Bu sen misin?''
Genç kız heyecanlı ve titreyen sesiyle sorduğunda Jungkook kafasını salladı. Genç kızı hafif dalgalı kahverengi saçları ve gözünün altındaki benden tanımıştı hemen.
''Aerin noona?'' o da aynı şaşkınlıkla cevap verdiğinde genç kız uzanıp Jungkook'a sarıldı.
''Kasabaya geri döndüğüm ilk gün, seni görmek... Harika bir tesadüf.'' diye mırıldandı Aerin, Jungkook'tan ayrılırken.
''Bir daha geri gelmezsin sanıyordum.'' dediğinde Aerin omuz silkti.
''Ben de öyle sanıyordum ama evlilik pek de benlik bir müessese değilmiş.'' diye kıkırdadığında Jungkook da onunla birlikte güldü.
''Eee sende var mı bir şeyler? Yoksa hala beni mi bekliyorsun?'' diyerek şakayla omzunu ittirdiğinde Jungkook mahçup bir şekilde gülümsedi.
''Jungkook?'' Jimin'in sesi kulaklarını doldurduğunda Jungkook, kapıya doğru döndü. ''Gitmiyor muyuz?''
''Gel, seni Aerin noona ile tanıştırayım Jimin.'' Jimin, itaat ederek Jungkook'un yanına gitti ve o anki kıskançlıkla aklına ilk gelen şeyi yaptı. Nişan yüzüğü olan elini, az önce Aerin'in ittirdiği omzuna koydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
daddy lessons, kookmin
Fanfictiontamamlandı ✔️ "Sanırım, siz hayatınızı kurtaran insanlara teşekkürlerinizi iletmek yerine çemkirmeyi tercih ediyorsunuz." jjk + pjm for my one and only --> @ddevonneily