Üç gündür evden çıkmıyordum, zaten çıksam da gidecek bir yerim yoktu. Ama dün, Jihyo'nun cenazesi olduğunu duymuştum Bay Jeon'dan, gitmeme müsaade etmemişti. İşleri olduğunu ve Bay Min ile birlikte gitmeleri gerektiğini de belirtmişti. Bu yüzden Haewon ile geçirmiştim bütün günü. Şikayetçi değildim de, önceki günlere nazaran daha iyi anlaştığımız bir gündü. Sanırım bana alışmaya başlamıştı.
Bugün ise Bay Min evde olduğunu gelmeme gerek olmadığını söylemişti. Ben de Namjoon hyung'un yanına gitme isteğiyle kendimi Bay Min'in evinde bulmuştum. Bahçede olduğunu söylediklerinde direkt oraya doğru koşar adımlarla gittim. Vakit kaybetmek istemiyordum. Dün cenazeye de gidememiştim, eminim bana çok kızmıştır Namjoon hyung.
Bay Min ve Bay Jeon -tabiki de ikisi hiçbir zaman ayrılmıyordu- derin bir sohbet içinde gözüküyorlardı. Kaşlarının çatılması pek hayra alamet değildi. Adımlarım geri geri gidiyordu, onlar beni görmeden gitmem en mantıklısıydı. Arkamı dönüp gidiyorken, tabiki de evren benim yanımda olmamıştı, Bay Jeon adımı seslenmişti. Arkamı dönüp gergin bir gülümseme ile onları selamladım.
"Ciddi bir şey konuşuyor gibiydiniz. Bölmek istemedim efendim." dedim hala aynı yerimde dururken. Bay Jeon, elini kaldırıp onlara yaklaşmam için hareket yaptığında sanki son kez nefes alıyormuşum gibi bütün havayı içime çektim. Ondan, nefesimin kesilecek dereceye gelmesi kadar korkmamın sebebini bilmiyordum.
"Dinlenseydin, Jimin. Bugün gelmene gerek yoktu." Bay Min'e döndüm.
"Aslında iş yüzünden gelmedim. Kasabaya inmek için izin isteyecektim." dedim ve devam ettim. "Bir arkadaşımı ziyaret etmek istiyorum."
"Jimin, bunun doğru olacağını düşünmüyorum." Bay Min, sıkıntıyla konuştuğunda kaşlarımı çattım.
"Bir sorun olacağını düşünmüyorum. Haewon zaten sizinle birlikte." Bay Min, kaşları çatık bir şekilde Bay Jeon'a döndüğünde, Bay Jeon onun omzunu sıkarak ayağı kalktı.
"Benimde kasabada yapmam gereken şeyler var, birlikte gidelim." diyerek bana doğru gelmeye başladığında kafamı salladım. Burdan kasabaya kadar yürümek gözüme pek cazip gelmiyordu zaten.
"İyi günler, Bay Min." dediğimde Bay Min gülümseyerek kafasını salladı.
"Dikkatli ol Jimin."
&&
"At ile gideceğiz." Bay Jeon, bana doğru bir kez bile dönmeden en önde gidiyordu. Söylediği şey ile kafamı salladım görmeyeceğini bildiğim halde. Adımları hızlanıp gözden kaybolduğunda gözlerimi devirdim. Bazen çekilmez bir adam oluyordu. Burada çalışmaya başladığımdan beri doğru düzgün ne konuşmuş ne selamlaşmıştık.
Birkaç dakika sonra siyah atıyla birlikte gelip önümde durduğunda ben ona, o bana bakıyorduk.
Suratında bezmiş bir ifade ile beni bekliyordu.
"Kocaman ata nasıl binmemi bekliyorsunuz?" dediğimde ofladı.
"Zor bir şey değil. Şuraya bas ve kendini yukarı it." dediğini yapıp zar zor ata bindikten sonra Bay Jeon, her zamanki soğukluğu ile atı sürmeye başlamıştı.
"Sıkı tutun, attan düşersin falan bir de seninle uğraşmayalım."
Gözlerimi devirip 'peki efendim' diye mırıldandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
daddy lessons, kookmin
Fanfictiontamamlandı ✔️ "Sanırım, siz hayatınızı kurtaran insanlara teşekkürlerinizi iletmek yerine çemkirmeyi tercih ediyorsunuz." jjk + pjm for my one and only --> @ddevonneily