3

597 162 16
                                        

bu hikaye için yazmak istediğim bir sürü olay var, o yüzden bölüme küçük bir zaman atlamasıyla başlıyorum, ayrıca bu bölüm kısa, sıkıcı bir geçiş bölümüydü, ama umarım vote ve yorumlarınızı eksik etmezsiniz :")

keyifli okumalar

•••

Harry gitarının tellerine adeta okşarcasına, usulca dokunurken Louis yatakta onun yanına kurulmuş, laptopuna hararetle yeni kompozisyonunu yazıyordu. Konusu modern ve klasik edebiyat arasındaki ayrıştırıcı farklar ve bunların nedenleriydi.

Dikkatle yazısına odaklanmış olsa da Harry'nin çaldığı melodiyi fark etti ve ona bakıp kaşlarını biraz hayranlık, biraz da neşeyle kaldırdı.

"Bu da ne böyle? İlk defa duyuyorum bu besteyi. Çok hoşmuş, kime ait?"

Harry, Louis'nin beğenisini kazanmasıyla birlikte gülümsemekte olan suratı eşliğinde biraz daha çaldı.

"Aslında, bu benim bestem. Birkaç gündür üzerinde çalışıyorum. Bestesi bu, şarkının sözlerini de yazdım. Bilmiyorum, belki bir şirket ile anlaşabilirsem bunu gerçek bir şarkıya çevirebilirim."

Louis aralanmış dudakları eşliğinde Harry'ye bakakalmış, ama kısa bir an sonra kendine gelip "Harika!" diyerek haykırmıştı. "Harry, bu çok büyük bir şey!"

"Cidden mi?" Harry'nin gülümsemesi mümkünmüş gibi daha da büyüdü. "Başarabileceğime inanıyor musun?"

"Şaka mı yapıyorsun?" Louis ona inanamıyormuş gibi, çok az da bir gücenmişlikle baktı. "Seni ilk gördüğüm andan itibaren sana inandım."

Tanışalı sadece bir ay geçmiş olabilirdi, ama dostlukları çok hızlı gelişmiş, birbirlerini hep adımları kendilerine yönelmiş halde bulmuşlardı. Louis, Harry'nin bestelerini, sesini ve tablolarını seviyordu, Harry de Louis'nin şiirlerini; aralarındaki arkadaşlığın başlama sebebi bu olsa da gelişip kök salması daha derin nedenlerle temelleniyordu. Harry, Louis'nin doğallığını, ve hatta sıradanlığını seviyordu, çünkü bunun aslında en büyük farklılık olduğunu düşünüyordu. Onunla vakit geçirirken ve onunla değilken de onu düşünürken mutluydu. Kendisine verdiği destek içinse minnettardı.

"Biliyorum." Dedi. "İnandın."

Louis heyecanla, ellerini nereye koyacağını bilemeyerek kocaman gülümsedi. "Sözler! Sözler nerede? Bana bir kere çalmalısın!"

Harry gitarını kucağından indirdi ve Louis'ye baktı. Louis'ye bakmayı seviyordu.

"Öncelikle şirketle anlaşmayı yapmak istiyorum. Bu iş olmazsa seni hayal kırıklığına uğratamam."

Louis biraz daha ısrar etse de Harry fikrini değiştirmemekte kararlıydı. Sonunda pes edip aksi bir sesle "İyi." Diye söylendi. Harry onun bu tripli haline gülmüştü.

"Bugün için planın var mı?" Harry yarım saat sonra üstsüz bir şekilde odaya geldi. Elindeki tabakta fıstık ezmeli bir tost duruyordu. Tostundan koca bir ısırık alıp yatağa geri oturdu.

Louis geçen bir ay içinde Harry'yi sık sık üstsüz görmesine rağmen bu mükemmel görüntüye halen daha alışamamıştı. Yutkunup utandığını hissederek gözlerini Harry'nin vücudundan çekti.

Harry ise bu konularda daha rahattı. Louis'nin kendisine karşı olan hassasiyetinin farkında olmakla beraber, bu hassasiyetten yararlanmamak için elinden gelen her şeyi yapıyordu. Amacı hiçbir zaman Louis ile yatmak olmamıştı, onun vücuduyla sevişmek ve ruhunu tüm bu süre boyunca sevmek her ne kadar hoş olacaksa olsun, Louis'ye bir aylık arkadaşlıkları boyunca verebileceği en büyük değeri vermiş, onu istediğini fark ettiği anlarda bile geri durmuştu.

"Yok," dedi Louis. "Neden?"

"Bir arkadaşım şehir dışından Londra'ya dönecek. Bende kalmak için buraya yerleşecek bir süre."

Louis kırgınlığını gizleyerek "Gitmem gerek öyleyse." Diye mırıldandı.

"Tabii ki hayır! Onu kastetmemiştim, Lou." Tostunu Louis'ye yaklaştırdı. "Isır. Kahvaltı yapmadın."

Louis gözlerini devirse de denileni, aslında kıpır kıpır olmuş kalbi eşliğinde yaptı. O ağzındakini çiğnerken Harry konuşmaya devam etti. "Geceye kalabilirsen çok mutlu olurum diyecektim." Louis'nin dudağına bulaşmış fıstık ezmesini parmağıyla alıp ağzına götürdü. "Mmm, fıstık ezmesine bayılıyorum."

Louis derince iç geçirmemeye ve eriyip gittiğini belli etmemeye çalışarak lokmasını zorlukla da olsa yuttu.

"İsterim elbette. Umarım beni sever."

"Herkesi seven birisi değildir." Diye homurdandı Harry. "Ama ben seni onun yerine de severim." Louis'nin yanağını öpüp kalan son lokma sandviçi de ağzına attı. "Sana yeni bir sandviç daha yapacağım. Açsın, değil mi? İstersen yemek de hazırlayabilirim."

Louis, Harry'nin kibarlığına gülümsedi. "Sandviç iyi."

Akşam olduğunda o saate kadar evden çıkmamışlardı. Sıkıldıkları ise söylenemezdi. Birlikte kutu oyunları oynamış, komik fotoğraflar çekinmiş ve İrlanda birası ile cheedar peynirli patates kızartması eşliğinde sohbet etmişlerdi. Harry, Louis ile iken zamanın sadece onlara ait bir kavram haline gelmesine bayılıyor, bir insanın yanında nasıl da böyle huzurlu hissedebildiği karşısında şaşırsa da bu his ona tanıdık geliyordu, sanki 23 yıl önce tam da bu his için doğmuştu.

Saat on birde Harry'ye gelen telefonla arkadaşının birkaç gün gecikeceğini öğrendiler. Saat ise oldukça geç olmuştu, bu yüzden Harry o gece onunla kalmasını teklif ettiğinde Louis anında kabul etti. Bu ikisi için de heyecan vericiydi, çünkü birbirlerinin kollarına her ne kadar alışkın olsalar da Louis ilk defa onda kalacaktı. İlk defa bir geceye gözlerini onunla yumacak, sabaha onunla uyanacaktı. Bu yeni bir aşama kaydetmişler gibi hissettiriyordu.

Daha önce birlikte uyudukları için ikisi de aynı yatakta yatacaklarının bilincindeydi.

Sırtları birbirlerine dönük şekilde uyuyakaldılar, ama birbirlerinin kollarında uyandılar.

after the fall ➵ larryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin