5

618 141 20
                                    

vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen
iyi okumalar 💖

•••

Louis orada gördüğü tablo üzerine mavi gözlerine denize düşen ve kendi varlıklarının var olma sebebini büyüten yağmur damlaları misali dolan yaşlara engel olmaya çalışmadı, ağlamayacaktı, sadece duygulanmıştı o kadar.

"Bir şey söylersen gerçekten iyi hissedeceğim," dedi Harry, hafiften huzursuz bir sesle. Louis'nin sessizliği biraz fazla sürmüştü ve Harry anlam dolu sürprizinin Louis'ye anlamlandıramayacağı veya anlamlandırmak istemeyeceği kadar karmaşık gelmiş olmasından korkmaya başlamıştı. "Umarım fazla ileri gitmemişimdir. Ben sadece..."

Birisinin portresini çizmek oldukça zararsız, hatta güzel bir şeydi elbet, kimse bunu yaparak ileri gitmiş ya da haddini aşmış olmazdı. Harry o an, bu bir kitap olsa okuyanların çoğunun o an yaşadıkları hislerin saçma ve abartı olduğunu düşüneceğini biliyordu, ama bu düşünce aklından kısacık bir anlığına geçtiğinde, öyle olsaydı bile sorun etmeyeceğinin farkındaydı, aralarındaki sessizlikte oluşan iletişimi kulaklarındaki boşlukta hissedebiliyor ama kalbinde Louis'nin söylemediği sözlerin bilinmezliğini hissederken duyduğu endişeyle birlikte sebepsizce özümsediği diğer duyguyu ayrıştıramıyordu.

İleri gitmiş olmaktan korkmuştu, çünkü henüz Louis için nasıl olduğunu bilmese de bu portre, kendisine göre fazla ileri gitmek demekti. Duvarlarını ilk defa aşıp o duvarların ardındaki muhteşem güzellikteki doğayı resmetmişti. Buna şu ana kadar ihtiyaç duymamasının nedeni o duvarların içinde ihtiyacı olan her şeye sahip olmasıydı. Sanatını sergiliyordu, ruhunu besliyor, ihtiyaçlarını gideriyordu, duvarların ardındaki güzellikleri keşfetmeyi hiç arzulamamıştı, çünkü göreceği hiçbir şeyin ve hiç kimsenin ona kendi iç dünyasının sunduğundan daha iyisini sunamayacağına inanmış, bu nedenle de diğer insanlara hayranlık, sempati ya da en basitinden bir arzu beslemeden yaşamıştı. Bazı anlar heves etmiş, duvardaki pencereden bakmış, ilgisini çekmeye değecek şeyler gördüğünü sanmış, büyük bir hevesle onları resmetmeye kalkmıştı. Bu kişiler kimi zaman sevgilileri olmuştu ve an geldiğinde ise tüm büyü bozulmuş, anlam kaybolmuştu. İnsanların suçu bile olmayabilirdi, ama Harry onlardan bir noktadan sonra kurtulmak istiyordu, onlar bitiremediği portrelerdi ve bu yüzden de tüm bu insanlara koca birer başarısızlık gözüyle bakıyordu. Her defasında başarısız olmuştu. Onun yenilgisi hayatına anlam katacak gerçek bir insan bulamamış oluşuydu. Belki de sadece sevgi ve bağlılık için yaratılmamış, kendini bile henüz bulamamış bir çocuktu.

İleri gitmişti, ama bundan memnundu. Endişe vardı, büyük ihtimalle yaptığı şey yanlıştı ve pişman olacaktı, ama Louis'de onu bu denli çekenin ne olduğunu bilmese de bunu öğrenmeyi kendine borçluydu. Belki de sadece onun olmayanı istiyordu, Louis ona kendini sunarsa o da sıradanlaşacaktı, evet, belki de Harry sadece ayran gönüllü, sadakatsiz, kıymet bilmez, adi herifin tekiydi. Her ne olursa olsun, denemeden bilemezdi.

Tüm bu bilinmezliğin getirdiği stresi bir kez daha portreye baktığı an çalışmasına duyduğu gururun gölgesine sığınarak unuttu. Louis gerçekten çok güzeldi, ve ona layık olanı yapmıştı.

Tüm bu düşünceleri sadece birkaç saniye içerisinde düşünmüş olacak ki Louis'nin "Hayır." Diyen sesini işitti. "İleri gitmedin."

Harry gülümsedi. Louis'nin sesinden mutlu olduğu anlaşılıyordu ama gülümsemesindeki huzurun nedeni Louis'yle aralarındaki bağı hissetmiş oluşuydu. Harry'nin "İleri gitmek"ten kastının ne olduğunu anlayacak ve bunu görebilecek kadar ince ruhluydu. Harry onunlayken anlaşılmamaktan endişe etmedi, ve bu, yani birisi, yani Louis, onu ilk defa sanattan daha özgür hissettirdi.

after the fall ➵ larryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin