sınırı geçmemekle kalmadı, votelar acayip düştü, yine de yb burada!! hak ettiğimin bu olmadığını biliyorum, çünkü yazdıklarımın, en azından kalemimin şu anlık -kendimi geliştirmeye devam etmem gerekiyor- iyi olduğunu görebiliyorum, bilmiyosunuz değerimi!! neyse, umarım severek okuyanlarınız vardır.
yorumlarınızı eksik etmeyin!
keyifli okumalar
•••
Harry Styles'ın nasıl bu kadar çekici olduğu hakkında Louis'nin kesin bir fikri olmamakla beraber, bu çekiciliğin neredeyse -hatta acı verecek kadar- somut olması sinir bozucuydu. Louis bunu istemiyordu, çünkü her ne kadar Harry'yi tanıyalı sadece birkaç ay olmuş olsa da ona çok alışmış ve kendini her an onu özlerken, düşünürken ve onun hayaliyle kendini kimi zaman parmaklarken kimi zamansa sıvazlarken bulmuştu. Harry büyüleyici bir karaktere sahipti ama bu gerçekten istediği şey değildi. Louis, Harry'nin mükemmel olmasına ihtiyaç duymuyordu, ihtiyacını çektiği şey Harry'nin ona ait olmasıydı. Onunla aralarındaki çekime ne anlam verebiliyor ne de onun da böyle hissedip hissetmediğini kestiremiyordu, ama ona duyduğu bağın kaynağı baştan çıkarıcı vücudu veya özenle şekillendirilmiş kusursuz yüzü değildi, tüylerini ürperten o boğuk ses de değildi; anca bir romanda okuyabileceğiniz türden, konuşmuyorlarken ve hatta hiçbir şey kastetmiyorlarken bile birbirlerini anladıklarını hissettikleri ve bunun farkındalığıyla huzur buldukları türden bir çekimdi. Sanki kalabalık, saçma sapan bir konserde kendi şiirlerini okumaya çalışan bir ruh olan Louis ilk defa onu özenle dinleyen biriyle karşılaşmıştı. Abartıyor bile olabilirdi, ama gerçek olan bir şey varsa, o da Harry'nin yanında ne kadar anlamlı hissettiğiydi.
İlk randevuları için hazırlandıktan sonra parfüm seçimine sıra gelip çattığında şöyle bir durdu. Harry partnerinde nasıl kokulardan hoşlanırdı? Sert ve erkeksi mi yok birazcık daha tatlı ve pasif mi? Bu soruyla birlikte Louis'nin zihnine başka düşünceler de dolmuş, penisinin dar pantolonunun içinde ürpermesine sebep olmuştu.
Harry Styles üstte olmayı mı tercih ederdi yoksa altta mı? Bu çok kafa karıştırıcıydı ama bir önemi olmadığını biliyordu, Louis sadece Harry'yi istiyordu, onunla olmak, kollarında olmak; üstünde veya altında olacak olması bir şey değiştirmezdi.
Derin bir nefes aldı. Ona bu kadar çok kapılmak gökyüzünden korkan bir kuş gibi hissetmesine neden oluyordu, güneş açtığında üşüyor, yağmur yağdığında tenine düşen her bir damlayla birlikte yanıyordu.
En sonunda karar veremeyip parfüm sıkmadan evden çıktı, zaten kullandığı hindistan cevizli duş jeli sayesinde güzel kokuyordu. Taksiye binip Harry'nin evini tarif etti. Harry onu almayı teklif etse de kendisi gelmek istemişti.
İlk randevu yeri olarak evi seçmek eksi puan olarak görülse de, Harry'nin bir bildiği vardır düşüncesindeydi, sadece oturup pizza yiyerek sohbet etseler bile bu Louis için mükemmeldi, Harry'nin yanında olmak huzur verici dahi değil, huzurun ta kendisiydi.
Kitabevine girip dükkanı işletmesi için Harry'nin tuttuğu elemana selam verip Harry'nin dairesine çıkan merdivenleri tırmandığında karnında hissettiği gerginlikle kapıyı çaldı. Kapı neredeyse anında denilebilecek bir hızla açılmıştı.
"Hoşgeldin!" Harry parlayan gözlerle Louis'yi içeri davet etti.
"Çok güzel kokular geliyor, ne pişirdin?"
"Peynirli tavuk, yanında körili makarna ve brokoli salatası,"
"Ciddi misin!" Louis heyecanla şakıdı. "Hepsine bayılırım."
Birlikte yedikleri yemek çok güzeldi. Harry ile sadece konuşarak bile hayatının en güzel anlarını yaşıyordu. Şaraplarını yudumlar ve sohbet ederek yemeklerini yerken geçen birkaç saatin sonunda Louis "Teşekkür ederim," dedi.
"Ne için?" Harry bunu sorarken kaşlarını hafifçe yukarı kaldırmıştı. Çok sevimli görünüyordu.
"Bu gece için," Louis tatlılıkla açıkadı. "Yemek çok güzeldi, seninle vakit geçirmek de öyle."
Harry kocaman gülümsediğinde Louis o sıcaklığı hissetmişti. "Sadece yemek yemek için seni ilk randevumuz olarak evime çağırmadım." Yerinden kalkıp Louis'nin yanına gitti. "Gel." Genç adamın elinden tutup nazikçe çekiştirdi. Terasa çıkmışlardı. Louis burayı ilk defa görüyordu.
"Ne?" Louis hayranlıkla etrafa bakıp şaşkınlık dolu bir şekilde kıkırdadı. "Harry! Çok güzel burası! Bu gece için mi süsledin!"
Harry ise Louis'nin saf sevincinin tatlılığında kaybolmuşçasına Louis'yi izliyordu.
Ilık havanın ve yıldızlı gecenin altındaki teras birçok ışıklandırma ve şeffaf balon ile süslenmişti, ama en büyük sürpriz terastaki büyük, iki kişilik yatak minderi ile üstü kapalı bir bölmede duran jakuziydi. Hem yatak hem de jakuzi gül yapraklarıyla kutsanmış, ortama romantik bir hava vermekten fazlasını yapmıştı; Louis, Harry'nin ona değer verdiğini hissediyordu.
"Bu gece burada kalırsın diye umuyorum, gecenin sonunda bu yatakta yıldızları izleyerek uyuruz. Aslında ben seni izlemeyi-"
Harry sözlerini bitiremeden dudaklarına kapanan dudaklar tüm vücudu titredi. Kollarını Louis'nin beline sarıp onu kendine bastırdı. Louis'nin yumuşak öpücüğüne farkında olmadan sertçe karşılık verdiğinde, tadını aldığı yumuşak dudaklar ile zevkin doruklarındaydı. Cinsel bir zevkten ziyade, hayatı ilk defa hakkıyla yaşıyor, yaşamaktan zevk alıyor ve bulunduğu bir anın içinde ilk kez gerçekten varmış gibi hissediyordu. Louis ile birlikteyken olduğu her ne varsa, hepsinden fazlasıydı.
Nihayet ayrıldıklarında Louis söyleyecek bir şeyler düşünemeden Harry'nin dudaklarını yüzünde hissetti. Harry'nin suratının her bir zerresini öpmeye başlamasıyla kıkırdadı ve kendini vücudunu sıkıca sarmalayan bu güzel adamın kollarına bıraktı. Harry'nin öpücükleri şimdi Louis'nin çenesinde ve boynunda geziyordu. En son gönülsüzce ayrıldı ve Louis'nin yüzüne şefkatle baktı. "Sana doyamıyorum." Boğuklaşmış bir sesle mırıldandığında Louis tekrar, bu defa utangaçça gülümsedi ve "Rüya gibi." Diye fısıldadı.
"Ne?" Harry bunu derken Louis'nin tişörtünü çıkarmak için çekiştirmişti. Louis anlam veremese de itaat ederek tişörtünü çıkardı. Harry ona istediği her şeyi yapabilirdi. "Jakuziye kıyafetlerinle girmek istemezsin."
Başıyla onaylayarak baksırıyla kalıncaya dek soyundu. "Rüya gibi," diye açıkladı ardından. "Sen, hissettirdiklerin. Gerçek olamayacak kadar fazla gerçek hissettiriyorsun."
Harry gülümsedi ve Louis'yi tekrardan kollarına çekip öpmeden önceki sözleri "Birbirimizin gerçeği olalım o halde," oldu.
Jakuziye girdiklerinde Louis, Harry'nin bacaklarının arasında oturmuş, göğsüne yaslanmış bir halde sevgilisinin yüzünü okşuyordu.
Sevgili?
"Biz şu an neyiz?" Sorusunun dramatik gelmemesi için içinden dua ederek dudaklarını ısırdı. Sadece, bilmeye hakkı vardı. Kendine eğer Harry bir ilişkiye hazır hissetmiyorsa kırılmayacağına dair söz verdi.
"Hm," Harry, Louis'nin boynunu parmak uçlarıyla okşarken mırıldandı. "İlişki işlerinde pek iyi değilim."
Louis farkında olmadan üzüntüyle dudaklarını büzdüğünde Harry "ama..." diye devam etti. "Benim olmanı istiyorum. Bunun için de senin olmam gerekir."
"Benim olmak istemiyor musun?" Louis kırılmış hissetmemeye çalışıp başarısız olarak sordu.
"İstiyorum," dedi Harry. "Sadece yeni bir his, ama güzel de. Daha önce kimseye, hatta kendime bile ait hissetmemiştim." Şimdi de Louis'nin dudaklarını okşuyordu. Ona dokunmadan duramıyor, sanki Louis'nin tenini hissetmediği her an acı çekiyordu. "Sen daha önce birisine ait hissettin mi?"
"Hayır." Louis bu soruya anında cevap vermişti.
"Güzel." Harry, Louis'yi tekrar öptüğünde tüm şüpheleri Louis'nin arzuyla kapanan gözlerinin okyanuslarına karışıp kaybolmuş gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
after the fall ➵ larry
Fanfiction"Bir gün çok ünlü olacağım, biliyorum." Demişti Harry. "O zaman gerçek bir sanatçı olacağım." Louis birkaç saat orada, Harry'yle kaldı. Şarapları da bittiğinde birazcık sarhoş hissediyordu, ama sadece birazcık. Kendisini tutamayarak "Kolların çok gü...
