Harry, Louis'nin dairesinin bulunduğu binaya girer girmez merdivenleri koşar adım çıkmış ve yorulmuşluktan çok stresten birbirine karışmakta olup ciğerlerini yakan nefeslerinin tıkanık sertliğine aldırmadan kapıyı adeta alacaklı gibi çalmıştı.
"Lou! Aç, lütfen! Sandığın gibi değil, yemin ederim!"
Zayn ona bir güzel söven ve bir daha Louis'ye yaklaşmaması konusunda uyaran bir mesaj attığında Louis'nin öğrendiğini anlamıştı. Ne sanıyordu ki? Fotoğraflarını çekeceklerini bilmeliydi.
Kapıyı sertçe çalmaya, hatta neredeyse yumruklamaya devam etti. Louis'yle konuşmak, onu görmek zorundaydı. Gürültü yapıyor ve apartmanın beton duvarlarında yankılanan sesiyle bina sakinlerine huzursuzluk veriyordu, ama sorun değildi, tam aksine; istediği tam da buydu. Louis'nin er ya da geç gürültüyü durdurmak için kapıyı açacağını biliyordu.
Sonunda beklediği olduğunda Louis onu davet bile etmeden içeri girmişti. Louis'nin ona nefret veya öfkeyle bağırmasını beklemiyordu, sevgilisini çok iyi tanıyor ve kırgın olduğunda nasıl da suskunlaştığını çok iyi biliyordu, bu yüzden bundan cesaret alarak Louis'nin ellerini tutarak dudaklarına götürdü. "Çok özür dilerim, bebeğim; bunu yaşadığın için, ama yemin ederim ki sandığın gibi değil, aramızda hiçbir şey yok, senden başka kimse yok, o saçmalık tamamen şirketin ayarladığı bir şeydi, reklam zımbırtısı, sadece gündem olmak içindi, yemin ederim!" Bunları adeta nefessiz söylemişti.
Louis zaten ağlamaktan kızarmış durumda olan gözlerinin denizlerine yeniden dolmaya başlayan yaşları silip ellerini Harry'nin ellerinden çekerek geriledi. "Öyleyse neden bana yalan söyledin?"
"Haberin olmadan hallolur sandım, böylece üzülmeyecektin."
Louis, Harry'ye sorgulayarak bakıp "Sarhoşsun, çok fazla," dedi, ama bir şey vardı, daha kötüsü. "Uyuşturucu mu aldın?"
"Sadece toz, önemli bir şey değil." Harry çektiği şeyden dolayı kıpkırmızı olan gözlerini ovuşturdu. "Seni seviyorum, Lou. Sana asla ihanet etmem. Lütfen, beni affet."
Louis destek alma ihtiyacı duyarak ayakkabılar için ayrılan fortmanto tezgahına oturdu. Çok güçsüz hissediyordu. "Böyle devam edemeyiz." Sesi titriyordu. "O kadar yoruldum ki."
Harry bir anlığına şaşkınca baktıktan sonra bakışları sırasıyla önce donuklaştı, ardından ise alaycı ama ardlarında acı gizli bir şekilde kısıldı. "Beni terk mi ediyorsun?" Kısa, kavgacı bir kahkaha attı. "Ciddi misin?"
Louis kesinlikle bu tepkiyi beklemiyordu, susup kalmış, Harry'nin kafayı bulmuş halinden korktuğun karar vermişti. Kalbini daha fazla kırmasından çok korkuyordu.
"Sen o kadar bencilsin ki!"
"Ne?" Harry'nin sözleriyle adeta nutku tutulmuştu. Harry acımasızca devam etti.
"Anlayışsızsın! Beni hep kıskandın. Sen kendi durağan, sıkıcı, sıradan, basit hayatında kendi yetersiz başarılarınla sıkışmışken yükselmemi içten içe kıskandın!" Gözü dönmüş bir şekilde bağırıyor, adeta tükürükler saçıyor, kızarık gözleriyle kombin oluşturan, alnındaki ve boynundaki belirginleşmiş damar ona korkutucu bir görünüm veriyordu. "Sana acıyorum."
Louis yaşların yanaklarından süzülmeye başladığının farkında bile değildi. Sevdiği adamın bu denli değişmiş olduğunu görmek onu parçalamış, her bir parçasını ardında tozlarını bırakarak yıldızlara fırlatmıştı. "Git. Defol buradan."
Harry tekrar alaycı bir ses çıkardı. "Buna pişman olacağın zaman sakın kapıma gelme." Arkasını dönüp çıkacağı zaman birden durdu ve son sözlerini söyledi. "Keşke o kadınla aramda gerçekten bir şey olmuş olsaydı, görünüşe göre senden daha iyi." Ve kapıyı çarparak uzaklaştı.
Louis birkaç dakika sadece olanların şokunu üzerinden atmaya çalışmıştı. Tüm bedeninin titrediğinin farkında değildi. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladığında kendini yerde, sırtını duvara dayamış, bacaklarını kendine çekmiş halde bulmuştu.
Nefret ediyordu. Kendinden. Kendinden nefret ediyordu, çünkü Harry'den nefret edemiyordu. Ona karşı duyduğu duygu öfke bile değil, müthiş bir hayal kırıklığıydı ve hayallerinin, inancının ve darmadağan olmuş aşkının parçaları ruhunun her bir damarını bağlarından keserek koparırken yapabildiği tek şey ses yapmamak için bağırarak ağlamak isterken kolunu ısırarak ağlamaktı.
***
Önce günler, sonra da haftalar geçmişti ve Louis'nin acısı azalmamakla birlikte acınası derecede artıyordu. Harry ona tekrar gelmişti ama Louis bu defa kapıyı açmamış, olay yaratırsa Zayn'i aramakla tehdit etmişti. Zayn onu kollardı.
Harry köpek gibi sarhoş ve uçmuş olduğunu, o geceyi tam olarak bile hatırlamadığını ve dediklerinde ciddi olmadığını söylüyordu. Louis her ne kadar Harry kapısının önüne çöküp ağlamaya başladığında az kalsın teslim olacaktıysa da bunu yapmamayı başardı. Harry birkaç saat kapının önünde ağladıktan sonra orada uyuyakalmış ve Louis'nin de kapının arka tarafına çöküp ağlaması eşliğinde orada bilinçsiz birkaç saat daha geçirmişti. Bir süre sonra Louis de aynı kapının diğer tarafında uyuyakaldı.
°°°
bu bölümün çok kısa olduğununn farkındayım ama bilinçli olarak burada kestim baya bir zaman atlaması yapmam gerekiyor :( yeni bölümü çok geciktirmeyeğim
diğer hikayelerime de bir göz atarsanız çoook memnun olurum
ve son olarak... hikayelerimi sikleyen azıcık bir kesim olarak iyi ki varsınız :')
ŞİMDİ OKUDUĞUN
after the fall ➵ larry
Fanfiction"Bir gün çok ünlü olacağım, biliyorum." Demişti Harry. "O zaman gerçek bir sanatçı olacağım." Louis birkaç saat orada, Harry'yle kaldı. Şarapları da bittiğinde birazcık sarhoş hissediyordu, ama sadece birazcık. Kendisini tutamayarak "Kolların çok gü...
