Ölmek mi daha zor yoksa yaşıyor gibi görünmek mi?
Kafamı kaldırarak gözlerinin içine baktım. İfadesiz ve soğuklardı. Yüzünde bir kas bile kıpırdamıyordu. Böyle donup kaldığında hissettiklerini anlamak daha zor oluyordu. Öfkeli olduğunda dişlerini sıkar,göz rengi koyulaşırdı.Mutlu olduğundaysa... Ne olduğunu henüz bilmiyordum.
Bakışlarımı gözlerine sabitledim. Bana bu kadar yakın olması nefretimi unutturuyordu. Ama buna izin veremezdim. Bana yaptıkları yüzünden değildi. Aileme ait olanı bende çaldığı içindi.
Gözlerini kırpamadan bakmaya devam ediyordu. Dudağındaki piercingi ilk defa bu kadar yakından görüyordum. Koyu metal. Beyaz teniyle zıt bir uyum içindeydi.On saniye içinde yaşadığım bu anlar bana saatler gibi geliyordu...Omzundan ittirmeye çalışarak aralık kapıdan hızlıca çıktım.
Merdivenler gözüme hiç bitmeyecek gibi görünüyordu.Onun karşısında ağlamadığım için mutluydum.En azından zayıflığımı saklayabilmiştim.Gözyaşlarım hiç vakit kaybetmeden seferberliklerini ilan etmişlerdi.Sonunda demir kapıya ulaşabilmiştim.
Bahçe çok güzeldi.Genellikle çam ağaçları etrafı sarmalamıştı.Özenle yerleştirilmiş renk renk çiçekler bahçeyi neşelendiriyordu.Islak toprak kokusu... Huzur vericiydi.Yeni sulanmış olmalıydılar.Ama şu anda bu güzellikler bile içimi açmıyordu.Burası bana karanlık bir mahzenin çıkışı kadar kasvetli gelmişti.
Hızlı adımlarla ilerken omzumu sertçe çarpmıştım.Arkamı yavaşça döndüğümde ellili yaşlarda,saçları hafif beyazlamış,orta boylu ve masmavi gözleri olan bir adamla karşılaşmıştım.Belli belirsiz nir "Pardon" çıkmıştı ağzımdan.O'ysa umursamadan arkasını dönüp gitmeyi tercih etmişti.
Lanet olsun sıradan bir amca bile beni kale almıyordu.Beni sakinleştireceğini umduğum yere doğru yürümeye devam ettim.
Deniz...
Uçsuz bucaksız gibi görünen ama her güzel şeyin de olduğu gibi sonu olan..Yeşile çalan maviliğiyle güzel görünen ama gecenin karanlığı çöktüğünde üzerine siyah bir çarşaf örtülen..Dinlendirici sesiyle ve tatlı dalgalarıyla masum görünen ama canice yuttuğu,içinde hapsettiği bedenlerle kötünün ta kendisi olan..İki yüzlü, deniz...
Onun denizi benimseten gözlerinde hergün başka bir kıyıya savruluyordum. Gözlerimi denizden çekerek yolda gülüşen çifti seyrettim. Gözyaşlarımın aksine gülüyordum. Fakat bu mahkûm olduğum mutsuzluğum yüzündendi.
Bacaklarımdaki güç gittikçe beni terk ediyordu. Boş bir banka oturarak denizi, martıları izledim. Hiçbir ses işitmiyordum. İçimde oluşan kara delik tüm duygularım gibi sesleride hapsetmişti. Yan bankta oturan çifte gözüm kaydı. Kız, çocuğun göğsüne başını yaslamış denizi seyrediyordu. Çocuk ise kızın saçlarında parmaklarını gezdiriyordu.
Gözlerimi kaçırarak yerdeki çekirdek kabuklarına baktım. Bende sevilmek istiyordum. Eymen'in en değerlisi olmak ve ona sarılarak sigarasıyla bütünleşmiş kokusunu doya doya içime çekmek istiyordum.
Gözlerimi kapatarak Eymen'le bu bankta oturduğumuzun hayalini kurdum. Eymen'in göğsüne başımı koymuş her nefes alış-verişinde göğsüyle birlikte kafamın inip kalktığını düşündüm. Eymen'in kollarında huzurlu olan Buğlem'e gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARMAŞIK
Romance"Nasıl başarıyorsun? Duygusuz olmayı, acı çekmeden yaşamayı, hissetmemeyi bana da öğretir misin?" Eymen'in adım atmasıyla geriledim. Sanki aramızda çok mesafe varmış gibi dudaklarıma yaklaştı. Ellerimi göğsüne yerleştirerek ittirmeye çalıştım. Hiçb...