26

300 19 53
                                        

(Bu bölüm çok uğraştırdı. Bir türlü son değişiklikleri kaydetmiyor. Sinirliyim.)

(Tanrısal Bakış Açısı)

Bir sorun çıkmayacaklarını bilseler de tüm konsey üyeleri ameliyathanenin önünde kamp kurmuştu. Doktorun dünya çapında en iyilerden olması ve gerçekleştireceği ameliyattan önce uzunca her şeyin iyi olacağını söylemesi onların endişesini bir kenara falan üflemiyordu. Ameliyattı bu, narkozun dozunu kaçırmak bile bıçak altına yatmadan öldürürdü insanı. Korku ve endişeleri normaldi.

Titrek bir nefesle ciğerlerinin oksijen isteğini karşılayan Jong İn, ortamın boğuculuğu yüzünden soluduğu havayla ciğerlerini susturamamış, aksine daha da boğulmaya başlamıştı. Nefes almaya ihtiyacı vardı. Yoksa her an ağlamaya başlayacak ve kardeşlerine ne kadar da güçsüz olduğunu gösterecekti. Gerçi, kızarık gözleriyle ağladığını tüm kardeşlerine belli ediyordu ama bunu kimse irdelemiyordu. Çünkü hepsinin durumu benzerdi.

-Kantine ineceğim, su isteyen var mı?

Aldığı olumsuz baş sallamalarıyla ameliyathanenin önünden ayrılıp merdivenlere yöneldi. Merdivenden ağır adımlarla inerken dışardan gören birisi için sarhoş diye düşünülebilirdi. Beynindeki bunu umursayacak lobu devre dışı olmuşken düzgün adım atmaya çalışıyordu sadece.

Sarsak adımlarla dolu gözlerinden görebildiği kadar bastığı yere dikkat ederek ilerliyordu. Yüz ifadesini düzgün tutmasına rağmen gözlerinden firar eden gözyaşlarıyla yanındaki duvara yaslanıp gözlerini yumarak soluklanmaya başladı.

Korkuyordu. Öyle korkuyordu ki yanlış giden bir şey olmayacağına inansa dahi canını yakacakları için ağlıyordu. Bir ağabeyden daha fazla olarak gördüğü kan bağı olmayan gencin canının acıyacak olması bile onu korkutuyordu. Attığı yumruklar, tekmeler gibi değildi bu, bıçaktı. Vücut uzuvları kontrol edilebilirdi ama bıçak deriyi yırttıktan sonra geri dönüşü yoktu. İyileşme süreci bile zahmetliydi. Yanlış bakımla enfeksiyon kapması kaçınılmazdı.

Yüzünü koluna silip yaslandığı duvardan ayrılıp kantine doğru ilerledi. Yüzünü sabit tutarken yüz ifadesine ters bir şekilde duygu yoğunluğundan akan burnunu içine çekmişti.

-Bir tane su.

Cebinden çıkardığı bozuklarla suyun parası ödeyip hemencecik boğazındaki yumruyu geçirme amaçlı açtığı suyu yumdumlayacakken geriye dönme gibi bir gaflete düştüğünden koluna çarpan kişiyle ağzına yetişmeyen şişenin ağız kısmından ayaklarının dibine su dökülmüştü. Bıkkınca bir nefes koyverip çarpan kişiye döndü ağır çekimde.

-Aman Tanrı'm! Çok üzgün- Senin burda ne işin var?

Gökkuşağı kafanın mahçupluk ve sinirin büründüğü suratına bakarken ifadesizliğini koruyarak 'Sana ne?' diye sormuştu.

-Ağladın mı sen?

Alaylı suratı darmadağın etmek istese de göz devirip suyunu yudumlamış ve aynı sarsak adımlarla ameliyathanenin yolunu tutmuştu.

Kimseyle uğraşacak ne psikolojisi ne de gücü vardı. Belki daha sonra dalga geçmesinin bedelini ödetirdi ve böylece hyungundan güzel bir dayak yerdi. Aklından bir anlığına uzaklaşan kişinin tekrar yerine gelmesiyle gözleri dolmuştu.

Stay With Me (BaekYeol)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin