3.BÖLÜM

154 108 80
                                    

Kendime geldiğimde yatakta sanki duştan çıkmışcasına sırıl sıklamdım. Pınar benim yüzümden çoktan uyanmış başıma dikilmişti bile.
"Hey! Noluyor, çok korktum hiç iyi değilsin Beril şu an bişeyler yapmalıyız. Bişey de bana, anlat noldu?" dedi Pınar korkmuş gözlerle bana bakarak.

Sadece rüya görmüştüm evet ama uyurken Pınar'ı bu kadat ürkütecek ne yapmış olabilir bedenim? Sanki rüyalarım bir bataklıktı da beni tüm gücüyle içine çekiyordu. Artık alışmıştım böyle kabuslara. Ama çevremdeki insanlar bu hâlime hâlâ alışmış sayılmaz.
"Rüya görürken noldu Pınar. Yani n'yaptım da bu kadar korktun?" Sorum karşısında Pınar omuz silkmek ile yetindi. Kaşlarını kaldırarak derin nefes alıp,
"Uyuyordum bende. Bir ara çok hareketli oldun. Sağa sola dönüp durdun. Hâliyle bende uyandım. Daha sonra birşeyler sayıklamaya başladın. Hiç birini anlamadım. Daha sonra da ayağa kalkmaya çalışır gibi oldun ama yapamadın, gücün yetmedi ve zaten ben seni omuzlarından tuttum. Sayıklamalarından duyabildiğim tek şey 'E' harfiydi. Harfi uzatarak söylemeye çalışıyordum ya devamını sessiz söylüyordun,"dedi.

'E' 'mi? Rüyanın hangi kısımında dedim acaba.
"Başka?"
"Başkası yok işte bu kadar. O sırada da baya terledin. Baktım uyanmıyorsun seni dürtmeye başladım ki uyanasın. Ama çok uzun sürdü uyanman. Bak iyi değilsin sen şu an, annengili arasak mı ki?"dedi Pınar.

Annemgil diyince, anneme anlatmıyordum yaşadıklarımı anlatsam belki birşeyler öğrenebilirdim.
"Yok hayır annemgil olmaz. Eve gelince konuşurum annemle. İyiyim ben şu an bir elimi yüzümü yıkayıp gelicem,"dedim pikeyi üzerimden hızlı fırlatarak.

Koridordan biraz ilerleyip banyoya girdim. Avucuma su doldurup yüzüme su çarptırdıktan sonra aynadan kendime baktım. Bitkin hâldeydim. Pınar'a seslenip banyoya gireceğimi haber ettikten sonra duşakabinin içerisine girip bedenimin ılık suyla birleşmesini sağladım. Ilık bir duş bana göre herşeye çözümdür.

Duştan çıkıp pijamalarımı geri üstüme geçirdim. Odama doğru ilerlerken telefonun alarm sesini duydum. Pınar okul için alarm kurmuş olmalıydı. Odaya girince alarmı kapattı.
"Hadi sen giyine dur ben hazırlandım. İnip kahvaltı hazırlıyım. Sende okul kıyafetlerini giyip in hemen," Pınar'ın annesel tavırına karşı başımı sallayarak onayladım.

İstemeden de olsa gardroptan okul kıyafetlerimi çıkartıp üstüme giydim. Saçlarımı tarayıp, yüzüme hafif bir pudra sürdüm ve hazırdım. Bir kaç küçük ayrıntıyıda hâlledip odadan çıktım.

Şu güne kadar Kerem'in odası hiç gözüme o kadar batmamıştı. Odamın çaprazında bulunan annemgilin yatak odasına doğru ilerledim. Dolaplarının içinde bulunan çekmeceyi açıp en son yıllar önce ele alınan o anahtarı aldım. Ve tekrar Kerem'in odasına yöneldim. Anahtarı kilit yerine usulca sokup çevirdim. Kilit açılınca derin bir nefes alıp kapıyı açtım.

Anılar!!!

Bir anda hepsi beynimi istila etmişti. Beşiği, dolabı, oyuncakları, kıyafetleri herşeyi hâlâ yerli yerinde duruyordu. Ayıcıklı dolabına doğru ilerleyip kapakları açtım. Birsürü minnacık kıyafetlerle doluydu. Anneannem ölmeden önce annemin çeyizine koyduğu bebek ceketide duruyordu. Annem manevi değeri olduğu için Kerem'e çok sık giydiriyordu. Minicik cekete uzanıp ellerimin arasına aldım. Kokusunu derince içime çektim. Sanki burdaydı, kucağımda. Hayatımda kayıp ettiğim en büyük şey ellerim arasındaymış gibiydi. Biraz sarsarsam o tatlı sesiyle ağalamaya başlıyacaktı sanki. Ama yoktu. Daha ben 6 yaşımdayken 'sen benim en değerlimsin Kerem. Söz veriyorum seni annem ve babamdan daha iyi koruyacağım. Sana kimse birşey yapamayacak. Hızlıca büyüde seninle oyunlar oynayalım,' demiştim minnik ellerini tutarak.

Ama yapamamıştım. O minik eller, avuçlarımın arasından kayıp gitmişti. Bazen annem ağlarken hep 'keşke sana o hastalık olacağına bana olsaydı' der dururdu. Daha sonra bende öyle demeye başladım. Yaşım ne kadar küçük olsada annemin intahar etmek için kaç defa uğraşıp babam sayesinde vaz geçtiğini anlamıştım.

Üç Kelime, Üç KuralHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin