1.BÖLÜM

358 152 200
                                    

☆Lütfen oylamadan geçmeyelim. Destekleriniz benim için çok önemli. İyi okumalar.☆

Karanlık, sessiz bir hastane koridorunda titrek adımlarla ilerliyordum. Yerde koyu renkli sıvılar ve kutulardan dökülmüş ilaçlar vardı. İlerde bir odanın lambası can çekişircesine yanıp sönüyordu.

Bir anda o sağır edici ses tüm hastaneyi ele geçirdi. Sesin geldiği odaya doğru yöneldim.
Yanıp sönen lamba sanki 'BURAYA YAKLAŞMA!' diyordu ama ben o odaya varmıştım bile.

Hayatımda hiç unutamayacağım o korkunç görüntüyle karşılaştım. Büyük siyah bir yatakta beyaz giysili bir bebek yatıyordu. Birkaç adım atıp onu kucağıma almak istedim ama bir anlığına sanki kafamı patlatacak derecede bir korku yayıldı bedenime çünkü bu Kerem'di.

Benim daha bir yaşındayken dünyaya o küçük gözlerini yuman kardeşimdi. Küçücük kahverengi gözleri adeta benden yardım istiyordu.

İçerdeki bir odadan adım sesleri yükseldi yavaştan. Yüzü gözükmeyen, siyah kıyafetlere bürünmüş bir insan.Beni hiç fark etmedi. Elindeki şırıngaya diktim gözlerimi. İçinde yeterince zararlı gibi duran bir sıvı vardı. Yavaşca bebeğe yaklaşıp bir anda iğneyi koluna batırdı.

Çığlık atmak, adama saldırmak istedim ama yapamadım. Kerem'in yardım çığlıkları kesildi ve yerini sessizliğe verdi.

Bir anda her yerde alarmlar çalmaya ve kırmızı ışıklar yanıp sönmeye başladı. Alarm o kadar yüksekti ki bir an duyma yetimi kaybedeceğimi sandım. Adam sessizce bebekten uzaklaştı.

Yürürken önüme elinde duran parlak bir cisim düşürdü ve karanlıkta kayboldu. Düşürdüğü şey bir kolyeydi. Üzerinde iki tane minik kalp olan bir kolye...Bu Kerem'in öldükten sonraki kaybolan kolyesiydi. Tam eğilip alacak iken alarmlar yerini, adımı sayıklayan seslere bıraktı. Bir yerlerden birileri "Beril!" diye beni çağırıyordu sanki.

Ve bir anda kendime geldim. Etrafımda bana korkmuş gözlerle bakan arkadaşlarım vardı. Başımı kaldırıp sıraya sırtımı yasladım. Pınar elimi tutup sıktı.

"İyi misin, noldu?" diye sordu endişe ile dolup taşmış gözlerini üzerimden hâlâ çekemeyerek.

Daha hâlâ gerçek hayata dönmemiş gibi hissediyordum. Sağıma soluma bakıp gördüğüm rüyanın etkisinden çıkmaya çalıştım.

Arkamda oturan Kuzey, omzuma dokundu ve bu bana bir anlık irkinti oluşturdu. Kuzey ayağa kalkarak,

"Hey,artık kendine gel Beril. Okulun ilk gününden uyuya kaldı kız ya şuna bak," dedi.Sema, Kuzey'e kızmış olmalı ki omzuna sertçe vurdu, ardından "Beril,kalk hadi yüzünü yıkayalım. Sonra da su alıp bahçeye çıkalım," dedi Pınar. Teklifine karşı sadece başımı sallamakla yetindim. Sema ve Kuzey kamelyada bizi bekleyeceklerini söyleyip merdivenlerden indiler.Bende Pınarla lavaboya gidip yüzümü yıkadım. Başımı kaldırdığımda Pınar sanki bana bir şey sormak istermiş gibi bakıyordu.

"Sor?" dedim kısaca.

Pınar peçetelikten peçeteleri bana uzatırken, "Yine rüyanda Kerem'i gördün değil mi?" dedi. Kendimi tekrardan rüyayı düşünürken bulmamak için

"Evet, hadi Sema ve Kuzeyi bekletmeyelim." dedim. Pınar, sorusunun üstünde pek durmadan anlayışla kafasını sallayarak dediğimi onayladı.

Lisenin üçüncü yılındayım ve hâlâ aynı rüyaları görüp durmam beni endişelendiriyordu. Üç şey zihnimde o kadar yer edinmişti ki bazen rüyalarımı o üç şeyin belirlediğini veya yönlendirdiğini bile düşünüyordum;

Üç Kelime, Üç KuralHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin