"Tamam Tony, yapabilirsin. Yapabilirsin." Tony tekrar içine derin bir nefes çekti ve tüm cesaretini toplamaya çalıştı. Terlemiş ellerini pantolonuna sildi. Yaklaşık 28 dakikadır Steve Rogers'ın evinin önünde durmuş prova yapıyordu.
"Aslansın sen. Hadi bakalım Tony görelim seni." Evet, kendini ne kadar gazlamaya çalışırsa çalışsın başarısız oluyordu. Steve ile revirdeki o garip bakışmalarından sonra kaçarcasına odadan çıkmıştı. Günlerce çocuğun yüzüne dahi bakmayıp, şimdi de kapısına dayanması ironikti.
"Kapıyı çalacaksın, güzel bir şekilde gülümseyeceksin, 'Selam Steve, geçerken uğrayayım dedim yoksa kesinlikle planlanmış bir şey değil yani' diyeceksin ve- Tanrım ne saçmalıyorum ben!"
Tony en sonunda pes edip evin önündeki merdivene çöktü. Steve'den kesinlikle utanıyordu ve o kapıyı çalarsa çocuğun önünde heyecandan ruhunu teslim edebilirdi. Lanet olası Howard Stark yüzünden ne hallere düşmüştü!
"Ben milyonerim." Diye oturduğu yerden ayaklarıyla merdiveni döverek hayıflandı Tony. "Sokakta kaldığıma inanamıyorum!"
Ah, hadi size olayları en baştan anlatmak için bir kaç saat öncesine gidelim.
Saat 12.45 / Stark Malikanesi
"Beni arkadaşlarımın önünde mahçup ettiğine inanamıyorum Anthony! Tanrı aşkına, Bunu daha ne kadar tekrar ettireceksin? Her defasında beni yanıltmıyorsun!" Babasının öfke patlamasını sadece oturduğu yerde küçülerek izledi Tony. Ellerini baldırlarının altına koymuş, kafasını önüne eğmişti. İşlerin bu raddeye geleceğini tahmin edemezdi. Misafirlerin yanında biraz patavatsız davranmıştı sadece. Buna ne kadar patavatsızlık denirse tabii. Ona kalsa hadlerini bildirmişti ve koskoca adamların itibarlarını sarsmıştı. Keşke çenemi tutsaydım diye düşündü. Babam için değmezmiş.
Karşısında duran adam elleriyle yüzünü sıvazlıyor, huysuz mırıltılar çıkarıyordu.
"Hayal kırıklığısın." Babası fısıldamış olabilirdi. Ama bu söz Tony'nin kulağına çığlık çığlığa ulaşmıştı.
Oturduğu yataktan yavaşça kalktı. Yanına hiçbir şey almadan kapıya doğru yöneldi ve omzunun üstünden babasına baktı. "Sen de benim için öylesin. Keşke oğlun olmasaydım." Ardından kapıyı çarparak merdivenlerden hızlı hızlı indi. Bir an önce kendini buranın boğucu havasından kurtararak rahat bir nefes almak istiyordu. Ama merdivenlerden inerken adım seslerine başkaları da eklendi. Babasının arkasından gürlemelerini duyabiliyordu.
"Anthony Stark! Çabuk buraya gel ve lafını geri al!" Bahçeye çıkarken alayla güldü. Kimse Howard Stark'a böyle laflar etmemeliydi, değil mi?
Annesinin de bahçeye çıkarak kendisine dolu dolu gözlerle baktığını ve babasının kolundan tutarak sakinleştirmeye çalıştığını gördü. Bu görüntünün içini acıtmasını bekledi ama olmadı, acıtmadı. Çünkü bıkmıştı artık. Psikolojik şiddete maruz kalmaktan ve kendi kendine egosunu yüceltmekten yorulmuştu.
"Laflarımı geri almayacağım. Senin her bir zerrenden nefret ediyorum! Sana baba dememi bile haketmiyorsun Howard Stark!"
Bu laflarından sonra babasının verdiği tek tepki, "Sarfettiğin cümlelerden pişman olana kadar bu eve gelme." Olmuştu. Tony de arkasına bakmadan çekip gitmişti zaten.
Ah, Buraya kadar gayet dramatik, değil mi? Bundan sonrası daha ağır bir dram. Hazır olun.
Tony cüzdanını bile yanına almadığına söverken saatlerdir sokaklarda boş boş dolanıyordu. Kelimenin tam anlamıyla; boş! Bu ilk sokakta kalışı değildi elbet. Ama bu ilk beş parasız ve çulsuz sokakta kalışıydı. Mükemmel Tony Stark'ın düştüğü hallere bakın!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i love you 3000 | stony
FanfictionTony Stark dahi bir çocuktu ve bu saçma salak okuldan nefret ediyordu. Ona göre lise başlı başına bir saçmalıktı. Ah, bir de Steve Rogers vardı tabii... Mükemmel çocuk. Ama Tony için bu saçma salak okuldaki en uyuz öğrencilerden biriydi. Kıçının dib...