First Smile (2)

1K 91 17
                                    

Zhao Yunlan, Zhu Hong eşliğinde cinayet büronun içine ilk adımlarını attığı anda başından aşağı yağan konfetiler gülümsemesine sebep oldu.

"Hoş geldin Şef." dedi Xiao Guo sevinçle. Yunlan ekibe şöyle bir göz gezdirdiğinde tarzlarındaki ufak tefek değişimler dışında pek bir değişime rastlamadı. Lao Chu her zamanki gibi soğuktu, Xiao Guo ise masum. Zhu Hong biraz daha oturaklı ve mantıklıydı. Da Qing'de pek bir değişiklik yoktu ama Lin Jing her zamankinden daha yorgun gibiydi.

Keyifli bir muhabbetten sonra herkes kendi işine dönmüştü ki Zhu Hong heyecanla yanlarına geldi.

"Yine bir kapalı oda cinayeti." dedi ellerini beline koyarken.

"Sürüsüne bereket, bu ay dördüncü bu." dedi Da Qing gerinirken. Yunlan güldü.

"Da Qing, Lin Jing. Benimle gelin, olay yerine gidiyoruz. Lao Chu ve Xiao Guo burada hazır bekleyin size sahada ihtiyacım olabilir. Zhu Hong, kurban hakkındaki tüm bilgileri on dakika içerisinde mesaj olarak bekliyorum." Yunlan masanın üzerinden atlayıp kapıya yöneldi. Ekiptekiler şaşkın şaşkın bakıyorlardı.

"Onu ilk defa..." dedi Zhu Hong ve sustu.

"Onu ilk defa gerçek bir lider gibi davranırken gördün değil mi? Biz de." diyen Da Qing gülümsedi ve peşindeki Lin Jing ile birlikte kapıya ilerledi.

Olay yerine geldiklerinde Zhao Yunlan hafif mutsuz gibiydi. ÖSD ile birlikte Dixing insanlarıyla uğraşmayı normal cinayetler çözmeye tercih ederdi ama bu evren ona ait değildi. Çok sevdiği ÖSD'ye ve Shen Wei'ye yakın olmak için sahip olduğu yetenekleri en iyi haliyla kullanıp kendisini göstermeliydi.

Lin Jing olay yeri inceleme ile birlikte çalışırken Yunlan kenarda Zhu Hong'un gönderdiği bilgileri okuyordu. Cesedi çoktan incelemişti ve aklında bir şeyler oluşmuştu ama emin olamıyordu.
Cinayet büronun amiri Yunlan'ın yanına yaklaştı gerinerek. Yunlan onun varlığından haberdardı ama ill defa görüyordu. Ekiptekilerin söyledikleri kadarıyla pek büroya uğramıyordu.

"Yine asla çözemeyeceğin bir cinayet çıktı karşına." dedi pis pis gülerken. Yunlan tiksinirek adama baktı, odadaki herkes gerilimin tırmandığını hissettmişti. Yunlan adamın pis bakışlarına aldırmadan gülümsedi.

"Bu bir intihar." dedi sakin bir şekilde. Herkes şaşkındı.

"Şey, Şef... Adam sırtından bıçaklanmış." dedi Da Qing anlam veremeyerek. Zhao Yunlan yaslandığı yerden doğruldu.

"Basit. Cinayet süsü vermek istemiş. Fark ettiyseniz baharda olmamıza rağmen odanın içi anormal derecede sıcak. Adamın sırtındaki kan izine bakarsanız suyla karışarak dağıldığını görebilirsiniz. Ayrıca adamın hemen ayaklarının dibinde bir de sandalye var. Şimdi, bu ip uçlarını birleştirmek isteyen var mı?" kimseden ses çıkmayınca iç geçirdi. "Bu arkadaşımız, intiharına cinayet süsü vermek istediği için bir bıçağın sapını büyük bir kütle suya sokup suyu dondurmuş ve buz kalıbını yere yerleştirip sandalyenin üzerine çıkıp kendisini üzerine atmış. Anormal derecedeki oda sıcaklığı ise buzu eritmiş. Fakat, bu arkadaşın hesaplamadığı iki şey var. Birincisi suyun kanı çözelterek normalden daha açık renk bir iz bırakarak dağıtacağını hesap edememiş, ikincisi ise bu davaya ben bakıyorum. Şimdi asıl soruya gelirsek. Bu cinayeti kimin üzerine neden atmak istemiş? Eh, o da sizin işiniz. Tahminen eski sevgilisi veya kavgalı olduğu birisi falandır."

İnsanların şaşkın bakışları eşliğinde odadan çıktı. Keyfi oldukça yerine gelmişti. İnsanları şaşırtmak her zaman favorisiydi zaten. Bedenindeki ağrılar bile onu o kadar rahatsız etmiyordu.
Binadan çıktığı an telefonunu eline aldı ve son üç gündür bakıp durduğu için ezberlediği numarayı hızlıca çevirdi.

"Bay Wei, görüşmek istiyorum. Uygun musunuz?"

-

Yolda gelirken bir marketten aldığı lolipoplardan bir tanesini ağzına attı ve Shen Wei ile buluşmak için sözleştiği kafeye doğru adımlarını hızlandırdı. Küçük, güzel mekana keyifli bir şekilde girip kapının yanındaki aynada hızlıca kendisine çeki düzen verdi.
Köşeyi dönüp geniş mekanda tam bir görüş sağladığında köşede tek başına oturmuş dergi karıştıran Shen Wei'yi gördü.

O kadar güzeldi ki...

Yanına gidip selamlaştıktan sonra karşısına oturdu. Genç adam üç gün önceki karşılaşmalarından beri biraz çökmüş gibiydi. Göz altındaki torbalar doğru düzgün uyumadığını işaret ediyordu fakat Yunlan'a göre bu onun güzelliğini bozabilecek bir şey değildi.
Bir süre dava hakkında konuştuktan sonra Yunln muhabbeti yavaş yavaş havadan sudan yerlere çekmeye başladı. Uykusuzluğun vermiş olduğu dalgınlıkla Shen Wei çoktan ipleri ona bırakmıştı.

"Shen Wei." dedi Yunlan sonunda cesaretini toplayarak. Wei bir an karşı çıkacak gibi olsa da vazgeçti. Bu adama anlam veremediği bir yakınlık duyuyordu. "Oldukça genç ve yakışıklısın. Eminim bir sevgilin vardır... veya karın? Olmasa garip olurdu."

"O zaman garip olacak ama hayır, yok. Romantik ilişkilerle uğraşmaktansa işime odaklanmayı tercih ediyorum." dedi. Ah... nasıl da aynıydı. Zhao Yunlan, içinin eridiğini hissetti.

"Nasıl olur? Bu güzellikle peşinde bayağı kişi vardır diye tahmin ediyordum." Shen Wei içinde garip bir kıpırtı hissetti. Az önce bir erkek ona güzel olarak seslenmişti ve bu onu rahatsız etmemişti. Kafası karışıyordu. Utandığını hissetti.

"Zhao Yunlan, acaba sen..."

"Seni tanımaya çalışıyorum." dedi sözünü keserek. "İçimdeki bir ses gelecekte birbirimizi daha çok göreceğimizi söylüyor. Bu yüzden iyi bir ilişki kurmak sence de önemli değil mi?"

Yunlan o an sevinç çığlıkları atmak istiyordu. Shen Wei az önce ona Bay Zhao değil de Zhao Yunlan olarak seslenmişti. Bu bir gelişmeydi.

"Sanırım haklısın." dedi Shen Wei sakin bir şekilde. Yunlan kocaman sırıttı ve göz kırptı. Ardından hiç tahmin etmediği bir şey oldu. Shen Wei dudağını bir ufak ısırdıktan sonra gülümsedi.
Zhao Yunlan, bu gülümseyişi tanıyordu.
Birbilerine tam olarak bağlandıkları ilk zamanlar da ona böyle gülümsemişti...

Umarım beğenmişsinizdir~

One More Time (Weilan BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin