ÖNEMLİ UYARI!
Bizim orjinal Shen Wei italik, bu evrenin Shen Wei normal. Karıştırmayın diye şey ettim. İyi okumalar!Shen Wei gözlerini açtığında kendisini elleri kolları bağlı bir şekilde Yashou'nun odasında bulmayı bekliyordu ama bambaşka bir yerdeydi. Sanki galaksinin ortasında süzülüyor gibi hissetti kendisini.
'Öldüm mü acaba?' diye düşündüğü sırada o tanıdık fısıltı doldu kulaklarına."Ölmedin, korkma." Shen Wei korku içinde arkasına döndüğünde görmeyi beklediği son kişi kendisiydi. Şaşkınca geriye doğru adım attı ama uzaklaşmamıştı. Kafası patlamak üzereydi.
"Sen kimsin?" diye sordu titreyen sesiyle. Sonuçta hergün galaktik bir ortamda kendisiyle muhabbet etmiyordu, korkmuştu.
"Ben senim. Profesör Shen Wei... Aynı zamanda Siyahlı Elçi." yüzündeki nazik gülümseme Shen Wei'ye yabancı geldi. Kendisi hiçbir zaman o kadar nazik bir şekilde gülümsememişti. "Emin misin?" diye sordu genç adam sakince.
"Aklımı okuyabiliyor musun?" diye sordu gergince. Diğer Shen Wei onaylar bir şekilde başını salladı.
"Yeterince sakin olabilirsen sen de benimkini okuyabilirsin." dedikten sonra iç geçirdi ve aşağıya baktı. Aşağıda, Yashou ve Zhao Yunlan hala boğuşuyorlardı. O geniş oda şimdi bir çok ÖSD çalışanı ile doluydu ve sıcak bir çatışma dönüyordu. "Zhao Yunlan." dedi özlem dolu bir sesle. Shen Wei şaşkınca ona baktı. Diğeri ise gözlerini aşağıdan almadan konuştu. "Çoktan fark etmiş olman gerekirdi. Zhao Yunlan, sana anlattıkları gibi birisi değil. Çünkü aynı kişiden bahsetmiyorlardı. Aşağıda savaşan kişi, benim evrenimin Gardiyanı. İkimizin de kalbini yumuşatan ve sevgiyle dolduran adam." yüzüne sevgi dolu bir gülümseme yayıldı.
"O..." dedi çekingence. "Orada nasıldı?"
"ÖSD'nin korkusuz şefi, yetenekli ve zeki Gardiyan. Zhao Yunlan. Tuttuğunu kopartan, saygı duyulası insan." ardından başını kaldırdı ve Shen Wei'ye baktı. "Yashou'nun dediği gibi. Yok olan her ruh peşinde iz bırakır ama benimki bırakmadı çünkü yok olmadı. Benim ruhum orada, Yunlan'ın kolyesindeydi. Bunca zaman sana seslenen kişi bendim." kendi sesini bu kadar yumuşak bir tonda duymak onu tamamen sakinleştirmişti.
"Neden?" diye sordu sakince. Shen Wei yeniden gülümsedi.
"İkimiz, çok farklı değiliz çünkü ikimizin de kalbi ortak bir kişi için yumuşadı." Aşağıda Zhao Yunlan, sonunda Yashou'yu devirmişti. Güzel kadın dudağından akan kanı sildi ve tabancasına ulaşmaya çalışan Yunlan'ı duvara fırlattı. Shen Wei'nin yüzü ister istemez buruştu.
"Ben... hayır. Ben Zhao Yunlan'a-"
"Herkesi, hatta kendini bile kandırabilirsin ama beni kandıramazsın. Ben senin zihninin en karanlık yerlerine kadar ulaşabiliyorum." avuçlarını ona uzattı ve siyah bir sisin kaplamasına izin verdi. "Onun bana ya da sana değil, bize ihtiyacı var."
"Doğru, sen bir Dixing insanısın." dedi yeni hatırlayarak. "Sana izin versem bile güçlerini benim bedenimde kullanabilecek misin?"
"Alışma süreci biraz sancılı olacak ama merak etme, uzun sürmeyecek." ardından umutla gözlerine baktı. "Bu onay verdiğin anlamına mı geliyor?"
"Pek sayılmaz... Ben kaybolacağım. Bunu istemiyorum." Shen Wei huzursuzca ensesini kaşıdı. Kendisini tekrar küçük bir çocuk gibi hissediyordu.
"Hayır. Birlik olacağız. Yeni ve daha iyi bir insan olacağız. Birlikte olacağız." Shen Wei karşısında dikilen yansımasının gözlerine baktığında dürüstlüğü gördü. Hevesliydi de. Belli ki Yunlan'ın yanına dönmek onun için çok önemliydi. Gerçi, kendisi için değildi sanki.
"Tamam." dedi ve aşağıya baktı. "Yunlan için."
"Yunlan için." diye tekrar etti onu ve hızla aralarındaki mesafeyi kapatıp sımsıkı sarıldı ona.
O an, aslında ikisinin ruhunun birleştiği falan yoktu. Shen Wei, Bu paralel evrendeki yansımasının hafızasını ve duygularını kendisine kopyaladı. Artık Profesör Shen değil, Şef Shen'di.
Kendi yansımasını kandırdığı için kötü hissetse bile 10.000 yıllık sevgisini kolayca terk edemez, yansıması olsa dahi kimseye emanet edemezdi.
Söyledikleri yalan değildi. Bu evrenin Shen Wei'i tam anlamıyla kaybolmamıştı. Ruhu huzura çekilse de anıları ve duyguları onunla birlikte yaşıyordu. Herşey olması gerektiği gibiydi."Geliyorum sevgilim."
Karanlık yuttu ve acı çeken bir bedenin içinde gözlerini açtı. Yaralıydı, yorgundu ve karanlık enerjiye uyum sağlamaya çalıştığı için fena canı yanıyordu.
Bedeni alışıncaya kadar hareket etmemeye karar verdi gözlerini açmasa dahi neler olup bittiğini görebildiği için şükretti. ÖSD çalışanları yenilmişlerdi, birkaç tanesi ölmüş, çoğu yaralanmıştı. Yashou'nun adamları onları esir tutuyorlardı. Zhao Yunlan öfke içinde odanın ortasında dikiliyordu. Yaralanmıştı, kötü durumdaydı ve sinirliydi. Yashou da yaralanmıştı ama savaştığı kişi bir insandı, bu durum onu pek etkilemiyor gibiydi."Ben hep kazanırım Gardiyan." dedi Yashou yorgunca gülerken. "Seni de bu kazançlarımdan bir tanesi yapacağım." yavaşça ileri doğru bir adım attı. "Ölü ya da diri." Yashou tam Yunlan'a atıldığı sırada gelen karanlık enerji kadını sertçe duvara çarptı. Kadın daha toparlanamadan Shen Wei sakince odanın ortasına yürüdü. Herkes şaşkınca onu izlerken sevgi dolu bir gülümsemeyle Zhao Yunlan'a baktı.
Hadi bakalım, iyice sona geldik. Umarım beğenmişsinizdir!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
One More Time (Weilan BxB)
Fanfiction"Bir kere daha..." dedi Zhao Yunlan yalvarırcasına bir ses ile. Parlak bir alevin yeni yeni kıvılcımlandığı fenere bakarak gülümsedi, gözlerini kapattı. "Bir kere daha seni gülümserken görmek isterdim." Shen Wei'nin güzel yüzü göz kapaklarına yansıd...