"Sanırım biliyorum." dedi heyecanla ayağa fırlarken.
+ * +
Zhao Yunlan, o gün bir hızla fırlayıp gitmiş ve üzerinden geçen bir hafta boyunca bir daha görülmemişti. Cinayet bürodakiler bile yerini bilmiyorlardı. Shen Wei neden olduğunu bilmese de endişelenmeye başlıyordu.
"Onu ne kadar süredir tanıyorsun ki?" zihninde ona ait olmayan bir düşünceymişçesine beliren fısıltıyı tanıyordu. Bu fısıltıyı Yunlan'ın kolyesi ne zaman yakınında olsa duyuyordu fakat ortada ne Yunlan ne de kolyesi vardı.
"Sen kimsin?" diye tısladı kulaklığının tekini kulağına geçirirken. Dışarıdan bakanlar tarafından deli olarak algılanmak istediği son şeydi.
"Zhao Yunlan'ı neden bu kadar önemsiyorsun?"
"Soruma cevap ver!" diye çıkıştı zihnindeki fısıltıya. Zayıf bir kıkırtı duydu.
"İlk ben sordum."
"İlk kimin sorduğu umurumda değil. Eğer soruma cevap vermezsen-"
"Ne yaparsın? Şirince gülümser misin? Kabul et Shen Wei, o adamla geçirdiğin kısacık zaman diliminde hiç olmadığın birisine dönüştün." bir iç geçirme duydu. "Hissedebilen birine..."
Shen Wei yutkundu. Zhao Yunlan ile geçirdiği her saniye onun soğuk duvarlarını tek tek yıkıyordu. Kabul etmek istemiyordu ama yüzünde daima alaycı bir gülümseme olan o şefkatli adam gün geçtikçe onu değiştiriyordu.
Sadece Shen Wei değil, ÖSD için çalışan herkes bunun farkındaydı. Bazıları bunun iyi olduğunu düşünse de büyük bir çoğunluk ciddiyetini kaybetmiş bir Shen Wei'nin iyi bir yönetici olamayacağını düşünüyordu. Shen Wei bunu fark edebiliyordu.
Zhao Yunlan'ı her gördüğünde göğüs kafesinde heyecanla çırpınan kalbini görmezden gelmeye karar verdi. İçini ısıtan o gülümseyişe karşılık vermeyecek, herkese davrandığı gibi davranacaktı.
Bu konuda kararlıydı ve Shen Wei'nin kendisi hakkında en çok övündüğü konu kararlılığıydı. Hiç kimse onu bu kararından geri döndüremezdi.Nasıl da yanılıyordu...
Saldırıya uğradığı o ara sokaktan geçerken karanlıktan sıyrılıp ona gülümseyen Zhao Yunlan'ı gördüğü an kendisine verdiği tüm sözleri unuttu. Daha beyni ne yapacağına karar verememişken bedeni kendi kararını vermiş ve karşısındaki adama sunduğu özlem dolu gülümsemeden sonra kendisini kollarına atmıştı.
En az Zhao Yunlan kadar kendisi de şaşkındı o an. Kendisini toparlayıp geri çekildi ve boğazını temizleyip en ciddi ifadesini takınmaya çalıştı."Neredeydin?" diye sordu Shen Wei.
"Ne o? Çok mu özledin?" Shen Wei kaşlarını çattı. Kafasındaki fısıltı yavaş yavaş bir sese bürünüyordu. Çok tanıdık bir sese...
"Neden burada olduğumu ve şu Yashou bozuntusundan nasıl kurtulacağımızı öğrenmeye gittim." dedi sakin bir sesle. Shen Wei ona düzgünce bakabilme fırsatı bulmuştu. Fazlaca hırpalanmış gibiydi, sağlıksız görünüyordu. Uykusuzluktan gözleri çökmüştü.
İstemese de ifadesi yumuşadı fakat habersiz gidişinin öfkesi dinmemişti."Her yerde seni aradım." dedi Shen Wei sinirle. "Eğer doğru düzgün bilgi verseydin-"
"Neden?" Yunlan'ın sorusu karşısında bir an afalladı genç adam.
"Çünkü sana yardım edebilirdim!"
"O değil." dedi Yunlan aralarındaki mesafeyi kapatıp burnunun ucuna dikilirken. Yunlan'ın kendisinden birkaç santim uzun olduğunu yeni keşfediyordu o an. "Neden beni aradın Shen Wei?"
Shen Wei sadece Yunlan'ın yüzüne baktı. Ne diyeceğini, ne yapacağını bilemedi. "Neden aradın Shen Wei?" dedi kafasındaki ses fısıltıyla karışık bir şekilde. "Neden bu adamla bu kadar ilgileniyorsun? Neden aklından bir saniye bile çıkartamıyorsun?" Shen Wei titredi ve geriye doğru sarsak bir adım attı.
"Bilmiyorum!" dedi titreyen bir sesle. Kafası patlamak üzere gibiydi. Yunlan'ın manasız derecedeki çekici bakışlarından gözlerini kaçırmaya çalıştığında taktığı kolyeyi gördü. Gözleri kolyeye değer değmez zihnine değen anlamsız fısıltılar kakafonisi yüzünden gözlerini kapattı. Göz kapaklarına ona ait olmayan bir anı yansıdı...
"Shen Wei!" diye seslendi Zhao Yunlan keyifle. Oldukça sağlıklı ve yakışıklı görünüyordu. Shen Wei içinde çağlayan sevgi ırmağına kapıldı ve kapıda dikilen adamın kollarına attı kendisini. Zhao Yunlan ona sıkı, sıcak bir karşılık verdi. "İyi olmana ne kadar sevindim tahmin edemezsin." ardından onu kendisinden uzaklaştırdı. "Bir daha bensiz Dixing'e gidersen-"
Shen Wei derin bir nefes alıp gözlerini açtığında kendisine endişeli gözlerle bakan Yunlan'ı gördü. Zorla gülümsedi ve duruşunu düzeltti.
"Sen iyi misin?" diye sordu Yunlan endişeyle.
"İyiyim ama asıl konu bu değil." bir an durduktan sonra devam etti. "Tüm hafta ne yaptığını konuşacağız ama önce oturabileceğimiz bir yere gidelim."
Sessiz sedasız yürüdükleri sırada Shen Wei düşüncelere dalmıştı. Az önce, o sahneyi gördüğünde yüreğinde bir şeylerin kıpırdadığını hissetmişti. Bu şeyler duygu değillerdi. Daha farklı, daha somut, daha ağır...
"Yadigarları biliyorsun değil mi?" diye sordu Yunlan bomboş ÖSD'nin içinde oturdukları sırada.
"Asla bulunamayan Yadigarlar... İyi de sen nereden biliyorsun?"
"Önemli olan o değil." dedi ve oturduğu koltukta doğruldu. Kelimelerini aklında toparlamaya çalışıyordu. Sonunda başardığında onu saygıyla bekleyen Shen Wei'ye baktı. "Onları bulabileceğim muhtemel yerleri dolaştım, bilgi aradım. Buldum da." Shen Wei heyecanla doğruldu.
"Anlat." dedi emir kipiyle. Zhao Yunlan o an gülümsemek istese de kendisini tuttu.
"Görünüşe bakılırsa onları aradığım yerler doğruydu fakat birisi onları benden önce çoktan almıştı." dedi Shen Wei'nin yüzündeki hayal kırıklığını izlerken. Elini çantasına attı. "Bir tanesi dışında." Gardiyan Feneri masanın üzerine koyduğunda Shen Wei heyecanla yutkundu. Hep duyduğu ve aradığı fener sapasağlam karşısında duruyordu.
"Eğer yadigarlara kim sahipse bu parça olmadan bir şey yapamaz." dedi Shen Wei hayranlıkla fenere bakarken. Zhao Yunlan buruk bir şekilde gülümsedi. Gözleri fenerde takılı kalmıştı. Elini boynundaki kolyeye attı farkında olmadan. Dalgın bir şekilde kolyeyle oynuyordu.
Kendi gerçek ekibi ve biricik Shen Wei ile geçirdiği zamanlar akıyordu zihninde. Herşeye rağmen güzeldi, huzurluydu...
Karşısında duran adama kaydı gözleri. Sevdiği adamın suretini taşıyordu ve ilk tanıştıkları zamanlara fazlaca benziyordu. Gözleri feneri inceleyen yüzde takılı kaldı. Kalkıp ona sarılmak için hiddetle karıncalanan bedenini zor zapt ediyordu.Shen Wei'de pek farklı değildi. Zhao Yunlan'ın kolyeye her dokunuşu anlamsız bir şekilde irkilmesine sebep oluyordu. Zihnindeki fısıltı anlamsız şeyler fısıldıyor, ona bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Kalbi git gide ağırlaşıyordu.
"Tüm yadigarlar birbirleriyle bağlantılıdır." dedi Shen Wei sonunda biraz kafasını toparlayabildiğinde. "Eğer bir tanesine sahipsek hepsine sahip olma ihtimalimiz var ama bu bizi bayağı uğraştırır."
"Veya." dedi Yunlan gülümserken. "Diğer yadigarları elinde tutan kişinin uğraşmasına izin verir ve bize gelmesini bekleriz."
Shen Wei şaşkınlıkla kaşlarını çattı. Karşısındaki kişi kesinlikle diğerlerinin ona anlattığı Zhao Yunlan değildi, buna emindi.
"Neden?" diye fısıldadı zihnindeki ses tekrar. "Neden bu kadar farklı?"
Se~lam! Kısa bir bölüm ile tekrar aranızdayım. Haftada bir gelen bölümler için üzgünüm ama staj yaptığım için pek ilgilenemiyordum. Bundan sonra bölümler maksimum iki veya üç gün arayla gelecek. Umarım beğenmişsinizdir!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
One More Time (Weilan BxB)
Fanfiction"Bir kere daha..." dedi Zhao Yunlan yalvarırcasına bir ses ile. Parlak bir alevin yeni yeni kıvılcımlandığı fenere bakarak gülümsedi, gözlerini kapattı. "Bir kere daha seni gülümserken görmek isterdim." Shen Wei'nin güzel yüzü göz kapaklarına yansıd...