Ekibin gergin havası Zhao Yunlan'ın sinir kat sayısını git gide arttırıyordu. Genç adam dişlerinin arasındaki lolipopu sertçe ısırıp parçaladığında Zhu Hong korkuyla zıpladı. Yunlan gözlerini kısarak sessizliğin hakim olduğu büroya baktı. Tüm gözler ona dönüktü. Tam azar kaymayı düşünerek ağzını açtığı sırada çalan telefon onu durdurdu.
Zhu Hong telefonu açtı ve kısa bir konuşmadan sonra kapattı."Zaman geldi." dedi kısık bir sesle. Yunlan, derin bir nefes alıp gülümsedi.
"Hadi o zaman, ÖSD ile olan randevumuza geç kalmak istemeyiz." dedi ve masanın üzerinden atlayıp kapıya ilerledi.
Cinayet büroya ait iki geniş araç ve Zhao Yunlan'ın yeni motoru olay yerine vardığında ÖSD çalışanları sessizliğe büründüler. Herkes araçlardan indiğinde Shen Wei incelediği yerden doğruldu ve kendisine ilerleyen Zhao Yunlan'ın elini sıktı ciddi bir tavırla. İki ekip kısa bir şekilde selamlaştıktan sonra gergin uğuldaşmalar doldurdu geniş alanı.
"Olay ne?" diye sordu Zhao Yunlan Shen Wei'nin baktığı yere bakarken. Shen Wei elindeki dosyayı uzattığında Yunlan eliyle dosyayı ittirip sorusunu tekrar etti. "Olay ne?"
Kalabalığı etkisi alan sessizlik git gide geriliyordu. İstisnasız herkes Shen Wei'nin sert bir şekilde çıkışmasını beklerken genç adam onları şaşırttı ve sakin bir tavırla Yunlan'a döndü."Dün gece, parkın üç güvenlik görevlisi burada saldırıya uğramışlar. Parkı dışarıdan gören görgü tanıklarının ifadelerine göre çığlıklar gelmeden önce burada, tam şu toprak yığınının olduğu noktadan gökyüzüne bir ışık huzmesi yükselmiş." Yunlan iç geçirdi.
"Cesetler?" diye sordu Yunlan düşünceli bir şekilde.
"Yığının arkasındalar, gel." Yunlan, kendisine yol gösteren Shen Wei'nin peşine takıldığı sırada Lin Jing'e gel işareti yaptı. Lin Jing hızla peşlerine takıldı.
Cesetler çok kötü durumdalardı. Üçünün de bedenlerinin yığına bakan kısmı yanmıştı. Zhao Yunlan yüzünü buruşturdu. "Işığın nereden ve nasıl geldiğine dair hiçbir ipucu yok." dedi Shen Wei. Ekip yavaşça etraflarını sarmıştı. Yunlan kaşlarını çattı ve omzunun üzerinden başını çevirip yığının olduğu yere baktı.
İki geniş adımda yığının üzerine çıktı ve meraklı bakışlar eşliğinde etrafı inceledi. Dudaklarında ince bir gülümseyiş yeşerdiğinde Shen Wei'ye elini uzattı. Shen Wei çekinerek elini tuttuğunda onu yanına çekti."Ne görüyorsun?" diye sordu etrafını gösterirken. Shen Wei kaşlarını çatarak kendi etrafında yavaşça bir tur attı. Çatık kaşları şaşkınlıkla havalandı.
"Birisi buradaymış ve yüzü cesetlere, yani güvenlik görevlilerine dönükmüş. Arkadaki ne ağaçlar ne de toprak hiç deforme olmamış. Ardından..."
"...ardından buradan inmiş." dedi Yunlan Shen Wei'nin bileğini tutup onu indirirken. Cesetlerin ortasına gelip durdurdu onu. "Burada durmuş, tahminimce cesetleri incelemiş. Yerdeki göçük..."
"...yerdeki ufak göçük onun burada birkaç saniye durakladığına işaret." Shen Wei hızlıca etrafa göz attıktan sonra ileriyi işaret etti. Tüm herkes şaşkınca peşlerinden geliyordu. Sık ağaçların arasından hızla geçip uzun sayılabilecek bir mesafe kat ettikten sonra parkın etrafını saran duvarın yıkıldığını fark ettiler. "Buradan geçmiş." diye mırıldandı Shen Wei sessizce. Yunlan başını iki yana salladı.
"Hala burada." ekipteki herkes nefeslerini tutmuştu. Shen Wei itiraz etmek üzereyken çenesi kasıldı.
"Duvar içeri doğru yıkılmış." dedi kısık bir ses ile. Tam ekibe dönmek üzereyken Yunlan Shen Wei'yi kolunun altına çekti ve tabancasını çıkartıp ÖSD'den birisine doğrulttu. "Zhao Yunlan, sen ne yapıyorsun?!" diye sertçe itiraz etti Shen Wei. Kurtulmak için debelendi fakat bu adam tahmin ettiğinden güçlüydü. Silahın hedefindeki genç kadının etrafı bir anda boşalmıştı. Genç kadının korku dolu bakışları karanlıklaştı. Şen bir kahkaha attı. Yunlan o sırada Shen Wei'yi arkasına çekti.
"Söyledikleri kadar keskinmişsin Bay Gardiyan." dedi Zhao Yunlan'a hitaben. Zhao Yunlan bu sesleniş biçimini tanıyordu. Çenesini sıktı sinirle.
"Sen kimsin?" diye sordu tıslarcasına.
"Efendi Yashou seninle ilgileniyor. Hem de çok." dedi kıkırdayarak. "Çok yakında tamamen ona ait olacak olan bu dünyaya bir anda gelen davetsiz misafirin kim olduğuyla çok ilgileniyor hem de." Yunlan parmağını tetiğe ittirdiğinde genç kadın ellerini kaldırdı. Ellerini kaldırdığı anda avuçlarından süzülen duman Yunlan'ın nefesinin tıkanmasına sebep olan bir figür çizdi gökyüzüne. "Siyahlı elçi... biricik dostun, değil mi?" dedi genç kadın hafifçe üfleyerek figürü dağıtırken. "Efendi Yashou sana garanti ediyor ki eğer bize katılırsan onu bulmana yardım edecek."
"O öldü." dedi Zhao Yunlan acıyla çatallaşan sesine aldırmadan. "Benim de ölmüş olmam gerekiyordu."
"Evet Gardiyan. İkinizin de ölmüş olmanız gerekiyordu fakat kader size yeni bir ağ ördü ve bu ağlar diğeri gibi kolayca içerisinden sıyrılabileceğiniz bir ağ değil." kadın kimseye fırsat vermeden havaya karışırken ekolu sesi "Kararını ver!" dedi. Zhao Yunlan elindeki tabancayı sinirle yere fırlattı.
"Siktir!" Herkes şaşkındı. Herkesin nutku tutulmuş gibiydi. Alanda duyulan tek ses Shen Wei'nin ayak sesleri oldu. Shen Wei yerden aldığı tabancayı Zhao Yunlan'a uzattı.
"Olay ne?" diye sordu yumuşak bir tonda. Yunlan gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı ve omuz silkti. "Olay ne?" diye sorusunu tekrarladı Shen Wei. Zhao Yunlan başını tasvip etmez bir şekilde iki yana salladı.
"Hiç yakıştıramadım sana Shen Wei." dedi. Shen Wei şaşırmıştı.
"Neyi?" diye sordu hafif bir gerginlikle. Zhao Yunlan muzip bir şekilde sırıttı.
"Taklitçiliği." dedi. Shen Wei kısa bir süre önce yaşadıkları o anı hatırlayınca hafifçe alt dudağını ısırdı ve kıkırdadı. İşte tüm ekibi asıl şoka sokan az önceki olay değil de bu oldu. Yürüyen buz dolabı, kutupların insan sureti olan Shen Wei az önce kıkırdamıştı...
-
Olay yerinden dönmüş, ÖSD'ye geçmişlerdi. Ekiptekiler geniş salonda bir yandan işle uğraşırken bir yandan da muhabbet ediyorlardı. ÖSD ekibi eskisinin aksine Cinayet büro ekibine kötü davranmıyordu. Zhao Yunlan'ın karizması hepsini etkilemişti. Ekibe daha değerli bir gözle bakıyorlardı.
Eş zamanlı olarak Shen Wei'nin odasında sessizliğe gömülü olarak oturan Zhao Yunlan ve Shen Wei elle tutulacak bir gerginliğin kucağındaydılar. Yunlan, kendi Wei'siyle olan anılarının düzenli olarak aklında akıp durmasını engellemek için kafasını toplamaya çalışıyordu, Shen Wei ise Yunlan'ın kolyesine dikkatli bir şekilde bakıyordu.
Kolye, onu çekiyordu. Garip ve eski görünen bu kolyeden sürekli olarak duyduğu anlamsız fısıltılara olan çekimi her geçen saniye biraz daha artıyordu.
Ellerini o kolyeye atma isteği onu her an daha da sıkıştırıyordu."Shen Wei." dedi Yunlan moralsizce. Yunlan'ın sesi Shen Wei'ye baskı yapan tüm fısıltıların bir anda dağılmasını sağladı. "Raporlar yazıldıktan sonra cinayet büronun ÖSD ile bir işi kalmayacak ama ben bu Efendi Yashou denilen şerefsizi bulmadan rahat edemem."
"Elimdeki her imkanı davaya erişebilmen için kullanmana izin vereceğim merak etme." diye geveledi Shen Wei gözü sürekli kolyeye kayarken. "Peki ya sen anlatacak mısın?"
"Neyi?"
"Bu Efendi Yashou'nun senden ne istediğini ve 'çok yakında tamamen ona ait olacak olan bu dünyaya bir anda gelen davetsiz misafir' cümlesinin anlamını." Yunlan çatık kaşlarıyla Shen Wei'ye baktı.
"Biliyor muyum sence?" diye sordu imalı bir şekilde. Cebinden çıkarttığı lolipopu ağzına attı ve iç geçirdi. Shen Wei suskundu. Yunlan'ın neden sürekli göz temasından kaçındığını merak ediyordu. Bilmiyordu ki Yunlan ona her baktığında biricik Wei'siyle olan anıları zihnine akın ediyordu.
"Zhao Yunlan." dedi Shen Wei iç geçirerek arkasına yaslanırken. Yunlan gözlerini çevirip ona baktı. "Peki siyahlı elçi kim?" Yunlan'dan cevap gelmeyince sinirle öne eğildi. "Bildiğin her şeyi anlatmazsan bu davayı nasıl çözmeyi bekliyorsun?" diye sordu tıslayarak. Yunlan tam o sırada gülümsedi.
"Sanırım biliyorum." dedi heyecanla ayağa fırlarken.
Üzgünüm bölümleri hep kısa kesiyorum ama aynı bölüm içerisinde daha fazla yazarsam saçmalayacakmış gibi hissediyorum.
Umarım eğlenmişsinizdir!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
One More Time (Weilan BxB)
Fanfiction"Bir kere daha..." dedi Zhao Yunlan yalvarırcasına bir ses ile. Parlak bir alevin yeni yeni kıvılcımlandığı fenere bakarak gülümsedi, gözlerini kapattı. "Bir kere daha seni gülümserken görmek isterdim." Shen Wei'nin güzel yüzü göz kapaklarına yansıd...