-8-

22 4 1
                                    

Multimedia'da Dolunay var! (;

"Dolunay otur artık. Başımızı döndürdün."

Elimle kafamı tutup odanın içinde sağa sola volta atmaya devam ettim. O kutunun kapıma konulması ve kutuya bakmamdan hemen sonra telefonuma sarılıp Mısrayı aramıştım. Şimdi hepsi birlikte gelmiş evimin salonunda benim söyleyeceğim şeyi bekliyorlardı. Üzerimde hissettiğim göz baskısından bir yana nereden başlasam, nasıl anlatsam bulamıyordum. Çok fazla şey düşünüyordum. Kafamın içinde çok fazla tilki dolaşıyordu. Salonumda üç çift göz bana gözlerini dikmiş merakla bakarken geriliyordum da. En sonunda karşılarında durup gözlerimi Kutsay'a diktim. Dik dik ona bakmam garibine gitmiş gibi gözlerim kıstı. Ağzımdan çıkacak cümleleri bekliyordu. Hepsi bekliyordu. Gözlerimi kapatıp ellerimi başımın iki yanına getirerek ovdum. Derin bir nefes alıp her şeyi baştan anlatmaya katar verdim. Ellerimi başımdan çektim. Eve geldiğim zamandan Mısrayı aradığım zamana kadar yaşadığım olayı anlattım. Mısra korkuyla bana bakarken arada gözleri Kutsay ve Barlas'a da kayıyordu. Kutsay kafasını eğmiş bir ayağı ile ritim tutarken derin düşüncelere dalmış görünüyordu. Kafamı Barlas'a çevirdiğimde kararlı bir şekilde ellerini göğsünde birleştirdi. "Evde iki tane boş oda var. Birazdan başlarsak geceye kadar onları sizin odalarınız haline getirebiliriz. Ertesi gün de bu konuyu adam akıllı düşünüp tartışacağız." Tam ağzımı açıp istemediğimi belirtecektim ama Mısra gözlerime sert bir şekilde baktığında açtığım ağzımı geri kapattım. "İtiraz yok Dolunay. O herif kutu ile uğraşmak yerine sana bir şey yapabilirdi. Önlem alacağız o kadar." Sadece başımı sallamakla yetindim. Barlas, Kutsay'ın yanına gidip elini omzuna koyup sıktı. Kutsay kafasını kaldırıp ona baktı. "Ben Mısrayı eşyalarını toplaması için götürüyorum. Sen de burada Dolunay'ı bekle. Hadi Mısra." Kutsay kafasını olumlu yönde yukarı aşığı salladı. Mısra bana gülümseyip el salladı ve kapının orada onu bekleyen Barlas'ın yanına gitti. Onların evden çıktıklarını kapı sesi gösterdiğinde Kutsay gülümsedi. "Telaşlanma, ben varken seninle kimse uğraşamaz. Hadi sende eşyalarını hazırla yola çıkalım." Ben de ona gülümseyip kafamı yukarı aşağıya salladım. Tam salon kapısından çıkarken Kutsay tekrar konuştu. "Dolunay, o kutuyu bana getirir misin şimdi?"

"Tamam" odama gidip döktüğüm kutuyu düzenledim, yatakta dağılmış fotoğraf ve gazete parçalarını alıp koyduktan sonra kapağını kapattım ve kutuyu elime aldım. Kutsay'ın yanına gidip kutuyu ona uzattım. "Teşekkürler." Gülümsedim "Önemli değil." Tekrar odama dönüp küçük bir bavul çıkardım. Dolabımı açıp bir kaç parça sweatshirt, kot ve etek koydum. Bavulun en atlında iç çamaşırlarımı da koyduktan sonra başka bir şeye gerek duymadıp fermuarı kapattım. Bavulun sapından tutup kaldırdım. Yavaş adımlarla odamdan çıktım. Salonun kapısına geldiğimde hafif boğazımı temizledim. Kutuyu inceleyen Kutsay kafasını kaldırıp bana baktı. Gözleri ikinci durak olarak bavuluma kaydığında kutuyu toparlayıp ayağa kalktı. Onu beklemeden bavulumla harakete geçtim. Merdivenlerden inip dış kapıya geldiğimde zor açılan kapıyı açmak için çaba sarf etmedim. Arkamdan gelen Kutsay bana yetişip kapıyı açtı ve geçmem için bekledi. Kafamı aşağıya eğip gülümsedim, kapıdan çıktığımda o da büyük adımlarla yanıma geçip arabaya kadar yanımda yürüdü. Arabanın kilidini açıp elimden bavulu aldı. Arabanın kapısını açıp ön koltuğa yerleştim. Kapımı kapatıp kafamı koltuğun başlığına rastladım. Gözlerimi kapatıp biraz dinlenmek istedim. Yan tarafımdan kapı açılması sesi ve hava gelince Kutsay olduğunu bildiğim için ses etmedim ve gözlerimi kapalı tutmaya devam ettim. Bir süre sonra kolumun dürtülmesiyle gözlerimi açıp kolumu rahat bırakmayan Kutsay'a baktım. Gözlerini yoldan ayırıp bir an bana baktığında, ona baktığımı görüp gülümsedi. Tekrar yola döndüğünde istemsizce gülümseyip ona bakmayı sürdürdüm. "Sıcak çikolata alayım mı sana? Şöyle kocamanından." Bunu red edemezdim. En sevdiğim içecekti. "Bu teklife istesem de hayır diyemem." Diyip güldüm. Oda kıkırdadı. "Biliyordum, hala sıcak çikolatayı seviyorsun." Gülümsemem yüzümde donarken kaşlarımı kaldırdım. Kutsay gülümseyerek arabayı sürmeye devam ederken havayı bozmamak için bunu sonra düşünmeye karar verdim. Ellerimi çırparak Sevinç'imi dışarı vurdum. "Hadi hızlı sürde içeceğimin sıcak çikolatamsı tadını bir an önce yaşayayım." Güldü. "Çikolatamsı?" Gözlerimi devirdim ama gülümsemeye devam ediyordum. "Ya ağzın değil elin, ayağın, gözün çalışsın." Suratını buruşturarak kafasını bana çevirdi. "Eli, ayağı anlarım da göz neden?" Elimle kafasını tekrar yola çevirdim. "Yola bakıyorsun ya ondan." Güldü. "Tamam çok güldün yeter."

Gül GüzeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin