1🌸

303 23 392
                                    

¡!DİKKAT!¡
Okumaya başlayacağınız kurgunun ana karakterinin birtakım psikolojik sorunları bulunmaktadır.
Bunun bilincinde olmanız dileğiyle...

[][][][]

"Siz Cengiz kızı Zehre, Harun oğlu Şeref'i hiç kimsenin etkisi ve baskısı altında olmaksızın özgür iradenizle eş olarak kabul ediyor musunuz?"

Derin bir nefes aldım. Gözlerimi ağzına kadar dolu olan salonda gezdirdim. İlk önce annemi buldular. Gözleri dolmuştu. Göz göze geldiğimizde bir damla yuvarlandı yanağından aşağı. Boğazım kurumuştu o an. Yutkundukça yırtılıyormuşcasına acıyordu. Babama döndü gözlerim. Annemin aksine çok mutluydu. Onun en çok istediği şey oluyordu şu an. Neden mutlu olmasın değil mi? Aldığım nefesi vermediğimi fark edince sesli bir şekilde verdim nefesimi.

Bu anın benim için mutlu son olması gerekmez miydi? Neden mutlu değildim peki? Gerçi ben ne zaman gerçekten mutlu olduğumu hissettim ki? Geçmişe bakıyorum da şu son dokuz yılda mutlu olduğum bir an göremiyorum. En sevdiğim işi yaparken bile mutlu değilim. Belki de benim için mutluluk, harika gözüken ama kokusu olmayan bir çiçektir. Onu sular, beslerim çiçek vermesi için ama çiçek verse bile o çiçeğin mest olabileceğim bir kokusu olmaz.

"Zehre Hanım?" diye seslenen nikah memuru ile dalıp gittiğimi fark ettim. Uykudan uyanır gibi sıçrayıp gözlerimi nikah memuruna çevirdim. "Cevap vermeyecek misiniz?"

"Üzgünüm dalmışım" dedim. Masanın üzerinde Şeref ile aramızda duran mikrofona uzandım. "Evet" dedim güçlü olmasını umduğum bir sesle. Alkışlarla yankılandı salon. Sıkıntıyla tekrar taradım salonu. Salonun kapısına yaslanmış Umut'u görünce gözlerim ona kenetlendi. Bana sorgular bir şekilde bakıyordu. Ama önemli olan bu değildi, önemli olan onun burada olmasıydı. Kim haber vermişti ki ona? Omzunu kapıdan çekip annem ile babamın masasına ilerledi ve annemin yanına oturdu. Ben onları izlerken nikah memuru Şeref'e aynı soruyu sordu.

"Siz Harun oğlu Şeref, Cengiz kızı Zehre'yi hiç kimsenin etkisi ve baskısı altında olmaksızın özgür iradenizle eş olarak kabul ediyor musunuz?"

"Evet!" Ardından bir alkış tufanı daha koptu.

"Sizler de şahitlik ediyor musunuz?"

"Evet!"

"Evet!"

"Ben de medeni yasanın ve belediye başkanımın bana verdiği yetkiye dayanarak sizleri eş ilan ediyorum" dediğinde tekrardan herkes alkışlamaya başlamıştı. Alkış sesleri salonun duvarlarına çarparak yankılanıyordu. Ben ise gözlerimi hala Umut ve annemin üzerinden çekmemiştim. Alkışlamayan tek kişi Umut'tu. Annem ben üzülmeyeyim diye alkışılıyordu ama alkışları çok fersizdi.

"Annemizi üzüyorsun İnci Çiçeğim"

Hemen dibimden gelen sese kulak tıkadım. Zira o tarafa bakarsam bugün bu işin içinden çıkamazdım. Ve üzgünüm abi, annemizi üzdüğüm için. Ama bunu verdiğim sözü tutmak adına yapıyorum.

Alkışlar devam ederken ayağa kalktık. Evlilik cüzdanını alıp fotoğraf çekildik. Slow bir şarkı çalmaya başladığında göz devirdim. Şeref bana baktığında başımı iki yana salladım.

"Daha önce konuşmuştuk" dedim donuk bir sesle. Müziği ayarlayan kişiye işaret verdiğinde şarkı değişti ve hareketli bir şarkı salonu doldurdu. Herkes pistte kurtlarını dökmeye başlamıştı. Gözlerimi Umut'a çevirdim tekrar. Ayağa kalktım ve gözlerimi ondan ayırmadan yürümeye başladım. Yanlarından geçerken gözlerimle kapıyı gösterdim.

İntikam ÇiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin