Baba sevgisini gram tatmamış kızlar hep bir abi özlemi içinde yanar tutuşurlar. Ama ben bu açıdan şanslıydım. Sevgisiz bir babam olsa da bir abim vardı bana her daim kol kanat geren. Sonra... Onu benden çaldılar. Semih'im olmadan tamamlanamayacak ka...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
[][][][]
Gözlerim mavi huzur diye adlandırdığım denizdeydi. Hafif bir rüzgarın eşliğinde dalgalar kıyıya vuruyordu. Gözlerimi dalgalara dikmiş sessizce izliyordum. Dalgalar kıyıya vurarak ona bir şeyler bırakıyor ve başka şeyler alıp geri gidiyordu. Tıpkı insanlar gibi. Hayatınıza giren her insan siz fark etseniz de etmeseniz de size bir şeyler bırakırdı ve giderken de sizden bir şeyler alarak giderdi.
Yeni bir krizin eşiğinde olduğumu fark etmiş olan Emin bana destek olarak masadan biraz ilerideki taş merdivenlerden aşağıya indirip deniz kenarına getirmişti beni. Sanki kırılacak eşyaymışım gibi beni dikkatle çakılların üzerine oturtmuş, hemen yanıma oturmuştu. Omzunu omzumun arkasına denk getirip hafifçe ona yaslanmamı sağlamıştı. Yakındık, fazla yakın. Gözlerimi ondan tarafa çevirmeye cesaret edemiyordum. Farkında olmadığımı mı sanıyordu bana olan ilgisinin? Pekala farkındaydım. Gözlerindeki ışık çok başkaydı çünkü. Hal ve hareketleri bile başkalaşıyordu bana karşı. Sanki müzedeki en değerli elmasmışım gibi.
"Gülümsediğine göre daha iyisin" diyinceye kadar gülümsediğimden habersizdim. Başımı sola eğip sağ tarafa doğru -ona doğru- baktım. Gözleri ufuktaydı. Bu hislerin varlığı doğru bir şey miydi? Titrek bir nefes çektim içime. Fark ettiği gibi bana çevirdi başını. "İyisin değil mi Matmazel? Bir günde iki kriz normal değil"
"İyiyim" dedim gülümseyerek. "Sanırım dünkü olay beni fazla etkiledi"
"Abini hatırlattı sana değil mi? O günü hatırladın" dediğinde gözlerini kapattım yavaşça. Ne zaman bu kadar iyi tanımıştı beni? Yakın korumam olduğu için mi? Aslında koruma gözüyle hiç bakmamıştım ona. O hep arkadaştı benim için. Şansa bak ki çocukluk arkadaşımmış.
Diğer omzumu kavradığını hissettim. Güç vermek ister gibi hafifçe sıktığında gülümsememe engel olamayacağımı anlayınca gözlerimi açıp başımı diğer tarafa çevirdim. Böyle yapınca da omzumdaki eli ile göz göze gelmiştim. Bakışları hala bendeydi ama ben onu umursamadan eline bakıyordum. İnce uzun parmakları vardı. Sağ elimi kaldırıp o tarafa uzattım. Ani bir dürtüyle elini tutmak istesemde bundan vazgeçerek saçımı kulağımın arkasına attım.
Yüz ifademi toparlayabildiğimde başımı denize çevirdim. Uzun süredir burada oturuyorduk öylece hiç konuşmadan. Arada o bana bakıyordu, arada ben ona bakıyordum. Nadiren göz göze gelip gülümsüyorduk. Varlığını bile unuttuğum telefonum cebimde titremeye başlayınca elimi atıp çıkardım.
Umudum arıyor...
"Söyle bakalım Çaçaron" diyerek açtım telefonu.
"Sen Peril'le konuşmuş muydun?" dedi hafif fısıldar bir tonda. Sesi endişeli geliyordu.
"Hayır daha değil, neden?"
"Çünkü buraya geldi!" dediğinde dudağımı ısırdım.
"Hadi ya?" diyerek ensemi kaşıdım. "Ne yapsak ki? Umut! Annem ile onu yalnız bırakmadın umarım" dedim bir an endişe ile.