Sonay: Artık seni görme vaktim gelmedi mi?
Eser: Hayır.
Sonay: Peki ya şimdi?
Eser: Hayır!
Sonay: Ya şimdi?
Eser: Beni bir daha mesaj atmamam için yıldırmaya mı çalışıyorsun?
Sonay: O halde ne zaman olacağını söyle!
Eser: Sonay, beni görmeyi bu kadar çok istediğini bilmiyordum doğrusu...
Sonay: Elbette istiyorum! Hayatımda başka hiçbir şeyi bu kadar merak etmemiştim.
Eser: Yani, sadece merak ettiğin için mi?
Sonay: Başka ne olmalıydı?
Eser: İyi anlaştığımızı ve bu yüzden biraz daha samimi olabilmek adına yüz yüze gelmek isteyebileceğini düşünmüştüm.
Sonay: İyi anlaşmaya başladık zaten. Bu inkar edilemez. Daha samimi kısmını biraz daha açar mısın?
Eser: Birbirimizin ensesine şaplak atmak...
Sonay: Tamam, komikti.
Eser: Bence beni anladın. Neden bahsettiğimi anlamama ihtimalin yok.
Sonay: Ee, günün nasıldı?
Eser: Hayatımda gördüğüm en berbat konu değiştirmeydi.
Sonay: Tahmin edersin ki hayatımda bulunan insan sayısı üç falan. Konuşacak kimsem olmayınca doğal olarak konu değiştirme gibi şeylerde tecrübe edinemedim.
Eser: Hayatındaki dördüncü kişi olarak buradayım ve sayemde bunların hepsini öğreneceksin. Bence bana teşekkür etmelisin.
Sonay: Önce konu değiştirmeyi öğreneyim de, teşekkürü sonra ederim. Her neyse, konuyu asıl sen değiştiriyorsun. Sen şimdi kendini bana göstermeyecek misin?
Eser: Seni reddetmeyi sevmiyor olsam da, bir süre kendimi göstermeyeceğimi söylemek zorundayım.
Sonay: Tamam... Başka soru. Numaramı nasıl buldun?
Eser: Bunu yanıtlarsam kendimi ne zaman göstereceğime dair sorulara ara verecek misin?
Sonay: Olabilir. Birkaç günlüğüne...
Eser: Hiç yoktan iyidir. Söyleyeceğim ama benimle alay etme. Ya da bir sapık olduğumu düşünme.
Sonay: Şimdi daha da merak ettim.
Eser: Bir gün, seni biraz daha fazla görebilmek için peşinden bir süre yürütmüştüm. Adını bile bilmiyordum Sonay. Sonra anket yapan biri yolunu kesti ve ısrarla anket yapmak istedi. Hayır diyemedin, istemeyerek de olsa o soruları cevapladın. Sen gittikten sonra, sana anket yapan adamın karşısına geçip yarım saat kadar dil döktüm. İsmini ve numaranı istedim. Yapmasının yanlış olduğunu, başının belaya girebileceğini söyledi.
Sonay: Sonra nasıl verdi?
Eser: Ona iki paket sigara aldım.
Sonay: İnanmıyorum... İki paket sigaraya karşılık mı gitti numaram?
Eser: Ben daha pahalıya patlar diye düşünüyordum.
Sonay: Şaka bir yana, azmine hayran kaldım.
Eser: Azim değil ki bu.
Sonay: Öyle mi, neymiş peki?
Eser: Aşk bu, Sonay. İnsana neler yaptırabileceğini tahmin bile edemezsin.
Sonay: Bana bir hayli ütopik geliyor. Ne yani, ismini bile bilmediğin birine mi aşık oldun?
Eser: Sanırım öyle...
Sonay: Ama beni tanımıyordun?
Eser: Tanımak veya tanımamak bu durumda önemli değildi benim için. Yanındayken aldığım tuhaf pozitif enerji, yüzüne her baktığımda gülümsemek istemem... Bunlar benim için yeterliydi.
Sonay: Ya evli olsaydım?
Eser: Parmağında yüzük yoktu.
Sonay: Tüm evliler yüzük takmaz.
Eser: Ne diyebilirim ki? Kahrımdan ölürdüm herhalde.
Sonay: Bir soru daha soracağım. Peki daha önce seni hiç gördüm mü?
Eser: Bunu hiç bilmiyorum. Ne zaman göz göze gelecek olsak, heyecanlanıp kafamı çeviriyordum. İşin komik yanı ise, sen muhtemelen etrafa boş bakınıyordun. Ben de bana baktığını sanıp heyecandan kalp krizi geçiriyordum.
Sonay: Seni fark edemediğim için üzgünüm.
Eser: Ben isteseydim her türlü fark ederdin. Kendini suçlama, böylesi daha iyi oldu. Alışmaya ihtiyacın vardı. Birden karşına çıksam muhtemelen sapık sanıp uzaklaşacaktın.
Sonay: Haklısın sanırım. İşime dönmem gerekiyor. Ama önce teşekkür etmek istiyorum.
Eser: Sahi mi? Neden?
Sonay: Senin açından nasıldır bilmem ama benim için önemli cevaplar verdin. Teşekkür ederim.
Eser: Lafı bile olmaz.
Sonay: O halde sonra görüşürüz.
Eser: Görüşürüz Sonay. Zaten biliyorsun ama söylersem daha iyi hissedeceğim; seni seviyorum.