Bilinmeyen numara ile, yani Eser'le, sık sık konuşur olmuştum. İlk zamanların aksine, ondan bana bir zarar geleceğini düşünmüyordum. Hatta artık onunla daha fazla konuşmak, ona daha derin şeyler anlatmak istiyordum.
Yaklaşık iki buçuk haftalık bir süre sonunda, bir Çarşamba günü Eser bana hiç mesaj atmamıştı. Ancak ben deli gibi konuşma ihtiyacı duyuyordum.
Kendimden ödün verip ona ilk mesajı ben yazdım.
Sonay: Selam. Biliyorum, ilk yazan kişi olmam seni epey şaşırtacak.
Eser: Ziyadesiyle şaşırdım. Bana kolay kolay yazmayacağını bilecek kadar tanıdım seni. Bir sorun mu var, Sonay?
Sonay: Sorun denebilir mi, bilmiyorum. Yine varoluşsal sancılar çekiyorum sanırım.
Eser: Nasıl yani?
Sonay: Hiç, hiçbir halta yaramadığını düşündüğün oldu mu?
Eser: Öyle olduğunu mu düşünüyorsun?
Sonay: Sık sık...
Eser: Bilmeni isterim ki Sonay, senin bu dünyaya gönderilmendeki başlıca amaç, seni her görüşümde kalp atışlarımı hızlandırman. Bence senin dünyadaki görevin bu. Ve sana iyi bir haberim var, görevini çok iyi yerine getiriyorsun.
Sonay: Dalga geçme. Çok ciddiyim.
Eser: Ben de ciddiydim.
Sonay: Seninle konuşmanın iyi gelebileceğini düşünmem aptalcaymış. İyi günler.
Eser: Yahu dur iki dakika! Tamam, söz. Daha ciddi olacağım. Şimdi, bana sana bunu hissettiren şeyin ne olduğunu söyler misin?
Sonay: Hiçbir şeyi düzgün yapamıyorum. Beceriksizin tekiyim.
Eser: Bu mu yani?
Sonay: Güzel sayılmam. Zeki de değilim. Dünyadaki her insana, bu özelliklerden birinin verildiğini düşünürdüm. Kimileri güzel değildir, ancak zekidir. Kimileri de pek yetenekli olmasa da güzeldir.
Sonay: Sanki bu dünyaya kendimden nefret etmek için gönderilmişim.
Eser: Böyle şeyler söylemekten vazgeçer misin lütfen?
Eser: Senin, çirkin olduğunu düşünmen seni çirkin yapmaz. Sen güzelsin, zekisin. Yeteneksiz olduğunu düşünmek, kahverengi kaplı defterindeki onlarca karakalem çalışmaya büyük haksızlık.
Sonay: Bir dakika... Beni sahiden korkutmaya başladın. Defterimi nereden biliyorsun?
Eser: Konuyu değiştirme.
Sonay: Hayır, sen değiştirme. Ciddiyim, nereden biliyorsun?
Eser: Seni bir kere çizerken izleme şansı yakalamıştım.
Sonay: Beni takip mi ediyorsun sen?
Eser: Sayılır...
Sonay: Umarım bir sapığa içimi dökmemişimdir.
Eser: Ben sapık değilim. Biliyorum çok soru işareti var kafanda. Ama cevapları duyduğunda çok şaşıracaksın.
Sonay: Cevapları ne zaman duyacağım?
Eser: Bir gün...
Sonay: Pekala.
Eser: Soru cevap yapalım mı?
Sonay: Tamam.
Eser: Sen başlamak ister misin?
Sonay: Hayır. Nasılsa yanıt alamayacağım.
Eser: Neden öyle söylüyorsun? Bak, ismimi söyledim işte.
Sonay: Büyük fedakarlık gerçekten!
Eser: Tamam, ben başlıyorum o zaman. Hiç yurtdışına çıktın mı? Çıktıysan nereye gitmiştin, çıkmadıysan nereye gitmek isterdin?
Sonay: Beylikdüzü yurtdışı sayılıyor mu?
Eser: Güldüm. Ama ciddi cevabını da bekliyorum.
Sonay: Hiç çıkmadım. Çıkacak olsaydım Japonya'ya gitmek isterdim.
Eser: Tokyo'da bulunmuştum bir kere. Güzel bir yer ama Japon yemekleri bana uygun değildi.
Sonay: Belki ben severim, bilinmez. Şimdi sıra bende. En sevdiğin filmi merak ediyorum.
Eser: Zor bir soru, bir sürü film seviyorum. Ama bir tanesini söyle diyeceksin. Kadın Kokusu.
Sonay: Gerçekten mi?
Eser: Evet, neden?
Sonay: En sevdiğim filmlerde ilk üçe rahatlıkla girer.
Eser: Önce dinlediğimiz müzikler, sonra izlediğimiz filmler... Bu kadarı fazla tesadüf değil mi sence de?
Sonay: Belki... Veya belki de sen gerçekten sapıksın, beni aylarca takip edip sevdiğim her şeyi öğrendin ve bunları bana tesadüfmüş gibi yutturmaya çalışıyorsun.
Eser: Evet, bunlar kesinlikle doğru.
Sonay: Dalga geçme!
Eser: Bak, öyle biri olmadığımı anlamışsın!
Sonay: Sana bir şey söyleyeyim mi?
Eser: Bana ne zaman istersen bir şey söyleyebilirsin.
Sonay: Böyle dediğin için söyleme isteğim kaçtı.
Eser: Tamam, sustum. Evet, seni bekliyorum.
Sonay: Seninle iyi anlaşacağımızı hissediyorum.
Eser: Belki farkında değilsin Sonay ama biz çoktan iyi anlaşmaya başladık bile.
Sonay: Haklısın. Uzun süre sonra ilk defa kendimi birileriyle konuşmak isterken buluyorum.
Eser: Ben de sana bir şey söyleyeyim mi Sonay? Yakında yüz yüze geleceğimizi hissediyorum.