Selamlar! VanGoghSarisi standartlarına göre kısacık, ancak bu hikayenin diğer bölümlerine nazaran uzun bir bölüm oldu. Texting hikayeleri burada bırakmış bulunmaktayım sanırım, bir daha yazar mıyım emin değilim. 😅 İyi okumalar dilerim!
Yediye kurduğum alarmın sesini duyduğum ilk beş altı saniye içerisinde gözlerimi açtım. Bugün sıradan günlerime göre çok daha erken uyanmıştım, çünkü bugün sıradan bir gün değildi. Bugün Eser'i görme ihtimalim oldukça yüksekti ve bunun heyecanıyla kuşatılmıştım. Dün konuştuğumuzda bana sabah yazacağını söylemişti.
Onunla yalnızca iyileştiğim takdirde görüşebileceğimi söylediğinde bir gün içinde sapasağlam olacağımı söylemiştim. Ancak dediğimi yapmamıştım. Hâlâ gribin etkilerinden kurtulamamıştım. Fakat elbette Eser bana bunu sorduğunda iyileştiğimi söyleyecektim. Hayatımda ilk defa birini bu derece merak ediyor ve hayatımda ilk defa bu derece sabırsızlanıyordum. Bunu daha ileri bir tarihe atamazdım, yalan söylemek zorundaydım.
Uyanır uyanmaz ilk işim sıcak bir duş almak olmuştu. Çoğunlukla kullanmaya üşendiğim saç çeşitli saç kremlerimi sürmüş, yüzüme ufak tefek bakım yapmıştım. Dışarıdaki herhangi bir insanla karşılaştığımda o kişiye nasıl gözüktüğüm pek umrumda olmuyordu, fakat bu kez farklıydı. Nedense onun karşısına bakımlı ve güzel biri olarak çıkmak istiyordum. Mesajlarında sürekli hayran hayran bahsettiği Sonay olmak istiyordum belki de. İlgisini hiç kaybetmemesi...
Bu yaptığım belki de çok anlamsızdı. Ben, görmek için can attığım bu insanı karşımda yakışıklı ve bakımlı birini bulmak ümidiyle mi görmek istiyordum? Hayır, o kişi kim olursa olsun, nasıl gözükürse gözüksün umurumda değildi. Tek isteğim, mesajlaşırken keşfettiğim o ince kişiliğinden hiçbir şey kaybetmemiş olması veya o kişiliğin yalnızca beni kazanmak için sergilenmiş bir rol olmamasıydı...
Duştan çıkar çıkmaz saçlarımı kurutmuş, biraz da şekil vermiştim. Çizgili bluzum ve yüksek belli kotumu üzerime geçirip aynaya baktım. Aslında kıyafetlerim epey vasat gözüküyordu ancak bunlarla rahattım ve içinde rahat edemediğim kıyafetlerle dışarıda dolaşamazdım.
Saat sekiz buçuğa geldiğinde evimin salonunda oturmuş, ondan bir mesaj bekliyordum. Sabırsızlandıkça onun vazgeçtiğini ve görüşmek istemediğini düşünmeye başlıyordum. Zaten günlerdir de bir şeyler uydurup buluşmayı reddediyordu. Acaba pişman mı olmuştu?
Tam yaşanan her şeyin bir saçmalık olduğuna kanaat getirmek üzereyken telefonum titredi. Heyecanla kilidi açtım ve mesaja baktım.
Eser: Günaydın Sonay. Bu sabah nasılsın? Umarım iyisindir.
Sonay: Günaydın. Çok iyiyim, sen nasılsın?
Eser: İyiyim. İyileştin mi yani?
Sonay: Tabii ki, sana iyileşeceğimi söylemiştim değil mi?
Eser: Buluşalım diye yalan atmıyorsun değil mi?
Sonay: Sahi, ne zaman ve nerede buluşuyoruz?
Eser: Şimdi işe gidiyorsun, vakti gelince buluşacağız.
Sonay: Biraz gecikebilirim! Şimdi buluşalım.
Eser: Beni görmeye bu kadar can attığını bilmiyordum doğrusu?
Sonay: Dalga geçme. Ne yapıyoruz?
Eser: İkimiz de işlerimize gidiyoruz. Kovulmak istemeyiz, öyle değil mi?
Sonay: Çok kötüsün. Heyecandan sabahın köründe uyandım ve sen benimle buluşmak istemiyorsun.