O an kısa da olsa onun kokusunu içime çekmiştim.Bu kokuyla hayatımda ilk defa karşılıyordum.Bu koku hiçbir insanda olmayan bir kokuydu.Denizin beni kendisine çekmesiyle ikimizde yere düştük Ecrin hemen yanımıza gelip 'iyi misiniz demişti' ben ise Denize bakmıştım.Deniz ayağa kalkmıştı.Sonra bana elini uzatarak 'birşeyin var mı?' diye sordu ve beni ayağa kaldırdı.Aslında benim bu soruyu ona sormam gerekiyordu sonuçta olan ona oldu,onun sırtına gelmişti top.Ben başımı sallayarak 'birşeyin yok merak etmeyin' diyerek hem Ecrin hemde ona cevap veimiş oldum. Benim gözüm hala Denizdeydi.Ona 'bir yerin ağrıyor mu' diye sordum.O da gülümseyerek.
-Sende o tırnaklar olduğu sürece ben tişört giyemiyeceğim, demişti.Îlk ne dediğini anlamamıştım ama sonra ,top gelince beni korumak için kendine çekince kollarını sıkmışım.Hemen ondan özür diledim.Ve ısrarla koluna bişey olup olmadığına bakmak için üstlendim.O sırada rezil oldum çünkü tüm kızlar ve Kerim hoca bize bakıyordu.Ben onun tişörtünün kolunu açmaya çalıştıkça bana izin vermiyordu sonunda zaten kendi açtı.Kolunu açınca, kolunun kızardığını ve orada birşey yazdığını fark ettim. Büyük harflerle 'MELEK' yazıyordu.O an beyninden vurulmuşa döndüm.Peki neden,ben onun nesiyim,boş yere tiplere girmiştim.Hemen onu orda bırakarak oturduğumuz masya doğru hızlı adımlarla yürüdüm.O sırada Ecrin'nin arkamdan 'Mayıs beklermisin beraber gidelim' dediğini duymuştum.Allah'ım bana ne oluyordu boş yere kendi kendime tiplere giriyordum.Hem o isim sevgilisi olsa ne olucaktı,sanki 'Mayıs o benim sevgilimin ismi değil her şeyi açıklayabilirim...' mi diyecekti.
Ben önden hızlı gidiyorken Ecrin kolundan tutarak ve bana 'kizim sen dozer misin,bu ne hız' dedi.Bende ona
-Arkamdan geldiğinin farkında değildim' dedim.Sonra beraber oturduğumuz yere gittik.Gittiğimizde neredeyse tüm hocalar gelmişti.Edebiyat hocam küçük kızı ile gelmişti.Küçük çocuklara hiç dayanamıyorum hele bide kız ise of anam of.Edebiyat hocamın kızını kucağıma alarak 'merhaba tatlı şey ben Mayıs, ya sen!' O da bana gülümseyerek 'bende Sinem' dedi.O kızı doya doya öptüm.Ben Sinem ile oyun oynarken,Kerim hocagil de geldi.Gözlerim Denizi arıyordu ama onların arasında Deniz yoktu.Tuğbaya gidip sorayım dedim Sonra aman boşver dedim.Ağacın dibine oturdup telefonumdan ''Bilal Sonses ve Bengü'nün icimden gelmiyor'' şarkısını açıp dinledim.Ne güzel sözleri var o şarkının:
Nasıl zor söyleyememek içimdekini
Bilirsin süslü cümleleri hiç beceremem
Nasıl kor dön diyememek içimde kilit
Elinsin bir daha ismini hecelememAdın gelmiyor hiç aklıma bu aralar
Artık sayıklamıyorum seni uyanarak
Nasıl körü körüne inanmışım bu yalana
Bir gün pişman bakacaksın bu adamaİçimden gelmiyor dur demek
Nasıl zor sana bunları söylemek
Sevmiyorsan eğer bırakırım ben de yakanı
Benimki can çekişip ölmemek
Her gün senden gidip dönmemek
Gelmiyorsan hatıraları ben de yakarımÎlk satır tam beni anlatıyor 'nasil zor söylememek' ,evet ben Denize birşeyler söyleyemiyorum, neyi söyleyemiyorum onu da bilmiyorum.Kafam çok karışık.Ecrinin kolumu sıkmasıyla irkildim.Sinirli bir şekilde ona 'ne yapıyorsun ya,of kolumu acittin' diyerek kolumu ovaladım.Ecrin şöyle devam etti:
-Kızım sabahtan beri ben de hocalar da bağırıyor,duymuyor musun.
-Görmüyorsunuz herhalde kulağımda kulaklık var,müzikte son ses zaten.
-El salliyoz onu da mı görmüyor musun? Hem bu ne sinir zaten bu piknik sana hiç yaramadı,bi yurda gidelim ben o zaman sana sorucam ,bu akşam bana herşeyi anlayacaksın.
-Anlatacak birşey yok, diyerek sözünü kestim.Sonra bana masayı göstererek 'hadi sofra hazır' dedi.Ben bir dinleneyim diyene kadar akşam yemeği hazırlanmıştı. Bu sefer masaya oturacaktim çünkü daha deminden beri çimene oturduğum için kalçam ağırmıştı.Ben masanın sonlarında, Denizde hocaların olduğu yerde yani masanın başına oturduğunu fark ettim,benim yanıma da Ecrin oturmuştu. Yemekte kızarmış tavuk,közlenmis patlıcan salatası,sıcacık pide ve tulumba tatlısı vardı.Tatlılar arasından en sevdiğim tatlı tulumba tatlısıydı,her hafta yarım kilo yerdim.Yemeği çok seviyor,çok yiyordum ama zayıftım.
Yemek yerken fotoğraf çekinmek istediler.Kerim hoca,bana'hadi Mayıs sen oradan çek oradan tüm masa çıkar sonra da yerde oturanları çekersin' dedi.Ben çekmek istemiyordum,herkez beni bekliyordu fotoğraf çekmek için ,bende Kerim hocaya 'ben çekmeyeyim hocam' dedim.O da Denize 'oğlum sen çek' dedi. Deniz bize doğru yürüyordu o bize yaklaştıkça kalbim hızlı hızlı atıyordu. Gözlerimi ondan kaçırıyordum.Masanın üzerinde duran telefonumu göstererek 'bu kimin'dedi.Bende 'benim' dedim.Sonra telefonumu eline alıp 'sıkıntı yok iyi o zaman' dedi ve telefonumu alarak selfi çekti.Ukala neden benim telefonum ile çekiyor ya, sanki kendi telefonu yok gibi gerçi hiç görmedim belki piknikte kaybolur diye getirmemiştir ya da evde bırakmıştır. Fotoğraf çektikten sonra telefonumu bana uzatı ve bana göz kırptı.Kerim hoca bana 'Mayıs sen onu Denize atarsin' deyince ben şok oldum...